Kadın çalışmalarında karşılaşılan temel problemlerden biri feminist teoriyle kadın hareketini ayrı değerlendirmemektir. Pek çok ülkede kadın hareketi Batı’da gelişen feminist teorilerden etkilenmiş ancak ülke içi meselelerle biçim kazanmıştır. Kadın hareketleri ulusal politik hareketlerle etkileşime girebilmektedir. Farklı dünya görüşlerine göre çeşitlenen kadın hareketlerinin kimi zaman birbirine eklemlendiği de söylenebilir. Müslüman toplumlar söz konusu olduğunda bu hususlar daha muğlak bir hal almaktadır. Batılı feminist teorilerden beslenen Müslüman kadın hareketlerinin kendi içinde ne tür bir ayrışmaya gittiği ciddi bir sorunsaldır. Müslüman toplumlardaki kadın hareketleri genel olarak seküler ve dinî olarak ayrıştırılabilir ancak her ülkenin kendine has meseleleri sebebiyle tüm kadın hareketlerinin aynı izlekte gelişmediğini hatırlamakta fayda vardır.
Bu yazıda Müslüman toplumlarda gelişen kadın hareketlerinin genel bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu değerlendirme ülke ve bölge farklılıklarının önemini vurgulayacaktır. Her ülkenin kendi tarihi serüveni ve iç dinamikleri kadın hareketlerine de yansır. Buna göre sömürge olan ülkeyle olmayan ülke arasında, Orta Doğu ülkeleriyle Asya ya da Afrika ülkeleri arasında birtakım farklılıklar doğmaktadır. Orta Doğu’daki kadın hareketleri daha erken bir aşamada ortaya çıkmışken sömürge tecrübesi olan ülkelerdeki kadın hareketlerinin karakteristikleri daha belirgin ve temsil gücü yüksektir.
Müslüman toplumlarda kadın hareketlerinde genel olarak iki eğilimin olduğu dikkatten kaçmamalıdır: Seküler ve dinî ya da İslamcı kadın hareketleri. Margot Badran’a göre (2013) bu iki kadın hareketini birbirinden tamamen ayırmak mümkün değildir, zira aralarında kesişim noktaları vardır. Bu hususu göz önünde bulundurarak kadın hareketlerinin karakteristiğini içinde geliştikleri ülkenin kendi iç dinamikleri ve siyasi mücadelelerinin belirlediğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte Ortadoğu, Asya ve Afrika’daki kimi ülkeler dikkate alındığında kadın hareketlerinin ortaya çıkışında sömürge tecrübesinin etkisi belirgin hale gelecektir.
Kadın hareketlerinde belirgin politik bir duruş var iken Müslüman toplumlardaki feminist eleştirinin özgünlüğü tartışmalıdır. Dolayısıyla Müslüman toplumlarda süregiden feminist teorik tartışmalarla kadın aktivizmi kimi zaman örtüşmez. Bu ayrışmada ülkelerin seküler politikaları da etkili olabilmektedir.Buna göre ülkeler arasında kesişim noktaları değişkenlik arz etmektedir. Malezya, Endonezya, İran gibi ülkeler kimi noktalarda benzerlik gösterirken Türkiye, Mısır gibi ülkelerle birlikte değerlendirildiklerinde aralarında önemli farklar doğmaktadır.
Malezya ve Endonezya eski sömürge tecrübeleri ve farklı kültürel-tarihi geçmişleri dikkate alınarak incelendiğinde entelektüel üretimle feminist hareketin birbirini beslediği ülkeler olarak değerlendirilebilir.[1] Bu ülkelerde teorik tartışmaların siyasete ve topluma etkilerini görmek mümkündür. Öte yandan İran kendine has koşulları ve siyasi tecrübesiyle en çok dikkat çeken ülkelerdendir. İran’daki kadın hareketleri İran Devrimi’yle ilişkilendirildiği için üzerinde çokça durulan örneklerdendir. Buradaki tecrübe diğer iki ülkeden farklıdır, zira daha siyasi bir karşı-konum alış vardır. Kadınlar zorunlu örtünme ve diğer bazı yasalara karşı siyasi bir tavır geliştirmişlerdir.
Türkiye gibi sömürge tecrübesi olmayan ülkelerde kadın hareketleri milliyetçi hareketlerle daha fazla etkileşim içinde gelişmiştir. Başta seküler eğilim göstermiş olsa da 1980’lerden itibaren dindar kadınların da topluma daha fazla katılımıyla kadın hareketleri çeşitlenmiştir. Bu dönemde Kemalist feminizme eleştiri getiren sosyalist kadınların çabaları göze çarpmaktadır. Bu kadın hareketleriyle Osmanlı Devleti’nin son yıllarında ortaya çıkan kadın hareketleri arasında benzerlik bulunsa da birbirinin devamı olarak görmek zordur. Bununla birlikte kadın hareketleri ve kadın dergileri arasındaki ilişkiselliği görebilmek için Osmanlı kadın hareketi önemli bir örnektir. 1980’lerde gelişen pek çok kadın hareketinde benzer bir eğilim olmuştur. Bunun bir örneği İran’daki Zanan dergisidir.
Farklı bağlamların kadın hareketlerinin karakteristiğini belirlediği söylenebilir. Sömürge mücadeleleri kadın hareketleri açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Mısır’da tanınmış kadın figürlerin peçelerini çıkarmaları kadın hareketlerinin gelişiminin başlangıcı olarak kabul edilirken Cezayir örneğinde görüldüğü gibi milliyetçi hareketlerle etkileşimi olan kadın hareketinin sömürge karşıtı duruşu Fanon’un ifadesiyle “peçe savaşına” dönüşmüştür. Cezayir örneğinde bir karşı hareket olarak peçe takmak özgürlük sembolü olarak yeniden inşa edilmiştir. Öte yandan ulus-devlet olma çabasındaki Türkiye’de başı örtmek tersine bir hareket olarak değerlendirilmiştir. Türkiye’de 1998’de bir dönüm noktasına işaret eden “el ele eylemi” gibi sivil çabalar diğer iki ülkeden farklı bir haklar söylemini geliştirmiştir. Görüldüğü gibi tarihî tecrübeler kadar ülke içi gelişmeler kadın hareketlerinin karakteristiğini belirlemektedir.
Mısır, Endonezya ve Tunus’taki halk ayaklanmaları göz önünde bulundurulduğunda Malezya ve Fas’ın kadın hareketleri açısından daha istikrarlı oldukları tahmin edilebilir. Bu beş ülkede kadın hareketleri İslami bir perspektifle karşı-hareketler olarak gelişmiştir.[2] Bununla birlikte siyasi liberalleşme süreçleri kadınların lehine işlememiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliğiyle toplumsal cinsiyet hakları söylemleri arasındaki gerilim halen devam etmektedir.
Müslüman toplumların kendi deneyimleri dikkate alındığında kimi benzerliklerin yanı sıra önemli farklılıkların olduğu görülmektedir. Tartışmalarda öne çıkan ülkeler İran, Cezayir, Mısır, Malezya gibi hem Batılı ülkelerin özel ilgi gösterdiği hem de zengin tartışmaların yapılabildiği ülkelerdir. Türkiye ise bu tartışmalarda kısmen yer almaktadır. Türkiye’deki dinî yönelimli kadın hareketleri yeterince organize değildir. Zira uzun bir süre başörtüsü mücadelesiyle örtüştürülen kadın hareketi yeterli bir temsil sunamamaktadır. Bu hareket diğer pek çok ülkeye nazaran dağınık ve teorik yönelimden uzak görünmektedir. Yine bu hareketle seküler kadın hareketleri arasında yeterince uzlaşı olmadığı söylenebilir.
Kadın hareketlerinin tesettürleilgili konum alışlarında farklı tecrübeler dikkat çekmektedir. Cezayir’de sömürge karşıtı hareketlerde kadınlar peçe kullanarak bir direniş geliştirmiştir. Bu örnekte peçe geleneksel bir kıyafet kodundan ayrışmış, yeni siyasi hareket içinde karşı çıkışın enstrümanına dönüşmüştür.[3] Öte yandan İran tecrübesinde kadınların siyasi bir harekete verdiği destekten geri çekilmelerinin sembolü olarak belirmiştir. Türkiye’de ise baş örtüsü takmak inançlı bireylerin kamusal hayatta kendilerini var kılma çabalarının bir nesnesi haline dönüşmüştür. Bu örnekler bize her ülkenin kendi koşullarını dikkate alarak değerlendirme yapmanın gerekliliğini hatırlatmaktadır.
Tüm kadın hareketlerinde ortak görülebilecek nokta kadın bedeninin görünürlüğünün bir sorunsala dönüşmüş olmasıdır. Kadın bedeni ve temsiliyle ilgi farklı tecrübeler olmakla birlikte tüm tartışmaların temelde kadının toplumdaki konumu noktasında birleştiği söylenebilir. Haklar söylemindeki vurgular kimi noktalarda birbirine yaklaşsalar da genel itibariyle ülkelerin tecrübelerine göre değişebilmektedir. Batılı aktörlerin katılımıyla bu vurguların farklı yönlere kaydığı belirtilmelidir. Son yıllarda ulusal kadın hareketleriyle uluslararası sivil örgütlerin ortaklaşa yürüttükleri çalışmalarda –kadın sünnetini durdurmaya yönelik- “stop FGM” gibi kampanyalar etkili olmaktadır. Kadın sünneti bölgesel bir uygulamadır, ancak Müslüman kadınların bedeni üzerindeki tahakküm tartışmalarının sembolü haline dönüşmüştür.
Batılı feminist söylemin dört dalgası açısından baktığımızda birinci dalga feminizmin Osmanlı ve Mısır kadın hareketlerini etkilediği ancak Müslüman toplumlarda kadın hareketlerinin ikinci dalga feminizmle ivme kazandığı görülmektedir. Orta Doğu’daki kadın hareketleri zaman içinde Afrika ve Asya’daki Müslüman toplumlarda gelişen kadın hareketlerini etkilemiştir.[4] İkinci döneme sömürge sonrası süreci tecrübe eden ülkelerdeki hareketlerle İran’daki kadın harekete damgasını vurmuştur. Üçüncü dalga feminizm tartışmalarında İslamcı feminist söylemin daha belirgin hale geldiği görülmektedir. Dördüncü dalga feminizm taciz ve kadın bedeninin istismarına yönelik sosyal medya paylaşımlarıyla şekillenmeye devam etmektedir. Bu son dalga farklı ülkelerdeki kadın hareketlerinin ulus-aşırı bağlarla birbirlerine eklemlenmelerinin bir örneğine dönüşebilir. Bu süreç Müslüman toplumlardaki kadın hareketlerinin dağınık yapısını daha fazla etkileyebilir. Öte yandan Batı ülkelerinde yaşayan, ancak Müslüman bir ülkede dünyaya gelmiş ya da Müslüman bir ülkeyle kültürel bağı olan kadınlar ve İslam’ı seçenlerin tartışmalara katılımıyla daha zengin ve çeşitli, dolayısıyla analizi daha güç bir tablo karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Müslüman kadın hakları üzerinde aşırı bir ilginin olduğu ancak tartışmalarda ülkesel ve bölgesel farkların yeterince vurgulanmadığı söylenebilir. Bu da kadın hareketlerini birbirinden ayrı bağlamlarda gelişen toplumsal olgular olarak incelemeyi güçleştirmektedir. Müslüman kadın hakları başlığı altında yani liberal feminizmin vurguladığı oy kullanma, eğitim alma, topluma katılma gibi hakların talebine sıkıştırılmış algı sebebiyle Müslüman toplumlardaki kadın hareketlerinin karakteristiği yeterince anlaşılamamaktadır. Oysa farklı ülkelerde farklı tartışma noktaları ön plana çıkabilmekte, bunlar kimi zaman topluma katılım talebi olurken kimi zaman da dini metinlerin kadın-duyarlı bir perspektiften okunması ve entelektüel üretimin artırılması yönünde olabilmektedir.
***
Editör Notu: Bu metin Platform Dergisi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır. Müslüman dünyadaki entelektüel gündemi her ay okuyucularına sunan Müslüman Dünyada Fikri Birikimler Bülteni yayınlarına buradan ulaşabilirsiniz.
[1] Martyn, E. (2004). The women’s movement in postcolonial Indonesia: Gender and nation in a new democracy. New York: Routledge.
[2] Derichs, C., Fennert, D. (Eds.). (2014). Women’s movements and countermovements: The quest for gender Eequality in Southeast Asia and the Middle East. UK: Cambridge Scholars Publishing.
[3] Yeğenoglu, M. (1998). Colonial fantasies: Towards a feminist reading of orientalism. UK: Cambridge University Press.
[4] Moghadam, V. M. (2001). Organizing women: The new women’s movement in Algeria. Cultural Dynamics, 13(2), 131-154.
Mohamad, M., Ng C. (2006). Feminism and the women’s movement in Malaysia: An unsung (r)evolution. London: Routledge.