Yüzyıllardır medeniyet ve kültür unsurlarının çatıştığı ve üstünlüğü ele geçirmenin siyasi hedefleri belirleyen bir motivasyon olduğu Güneydoğu Avrupa’da bulunan küçük bir Müslüman azınlık, kendi kimliklerini korumak için neredeyse iki asırdır mücadele vermektedir. Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesinden beri günümüze kadar bu coğrafyada İslam’a, Müslümanlara, İslam geleneğine ve mirasına yönelik saldırılar hiç bitmemiştir.
Bu süreçte Bosnalı seçkinler İslam değerlerinin taşıyıcısı ve koruyucusu olarak Müslüman kimliğine sahip çıksalar da Osmanlı’nın bölgedeki hakimiyetinin sonlanmasıyla birlikte Bosnalı Müslüman liderlerin de gücü azalmıştır. Bosna’nın Avusturya-Macaristan yönetimine girdiği Berlin Kongresi’nden (1878) sonra, bilhassa Sırpların Müslümanlara yönelik propagandalarıyla birlikte sadece Bosna-Hersek’te değil Balkanlar’da da Müslümanların sayısını, gücünü ve etkisini azaltan göç dalgaları başlamıştır. [1]
Bosna-Hersek’in 1908’deki ilhakı, Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşı, Bosnalı Müslümanların nazarında hâlâ geçmişteki gibi bağlarının devam edeceği ve geri dönebilecekleri bir konumda bulunan Osmanlı’nın sonuna işaret etmiştir. Yeni gerçeklerle, ortaya çıkan yeni ideolojilerle ve azınlık olma durumuyla yüzleşmek Bosnalı Müslümanlar için büyük bir zorluk teşkil etmiştir. Bu zorluklarla başa çıkmak, dini ve kültürel kimliği, toprak sahipliğini ve siyasi öznelliği korumak için eylemde bulunmayı gerektirmiştir.
Süreçler, Engeller ve Sonuçlar
Siyasi partiler aracılığıyla modern siyasi temsilin başlangıcı, aslında Bosnalı Müslümanlar arasında hâlâ toplumsal bir refleks olduğunu göstermiştir. Avusturya- Macaristan döneminde İslam toplumunun ve siyasi temsilcilerinin amaçları Güney Slavların ortak devleti Yugoslavya’da da devam etmiştir. Bu dönemde de Boşnakların İslami kimliği ve Bosna-Hersek’in siyasi öznelliği öncelikli kaygıları olmuştur. Ayrıca toprak mülkiyeti yavaş yavaş ortadan kalkmış ve devlet reformları nedeniyle topraklar Hristiyanların mülkü haline gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı ve komünist düzenin kurulmasından sonra Bosna’da İslam tamamen marjinalleştirilmiştir. Ulema ve aydınlar toplumsal konumlarını ve önemlerini yitirmiş, İslam’ın öğretileri Marksizm ve tarihsel materyalizm ilkeleriyle yorumlanmıştır. Yugoslavya, yirminci yüzyılın yetmişli yıllarında Bağlantısızlar Hareketi aracılığıyla Müslüman ülkelerle temaslar kurduğunda Yugoslavya’da İslam adına muayyen bir canlanma görülmüştür.
Bosnalı Müslümanların (Boşnak adı altında değil, Müslümanlar olarak) eşit bir ulus statüsünü elde etmeyi başardıkları bir dönemde, önemli düşünürler ve reformcular öne çıkmıştır. Hüseyin Cozo, Ahmed İsmailoviç, Nerkez Smailagić ve Aliya Izzetbegoviç gibi şahsiyetler Bosna-Hersek’te çağdaş İslam düşüncesinin temellerini atmıştır. İslam’ı yeni gerçeklere göre yeniden anlama ihtiyacı, İslami kuralların, yeni kültürel uygulama biçimlerinin ve toplumsal katılımın yeni bir yorumunu gerektirmiştir.
İslami İlimler Fakültesinin kurulması döneminde eğitim sistemi tartışmaları, yayıncılık faaliyetleri ve Bosna-Hersek’te yükselen çağdaş Müslüman entelektüel seçkinlerin bir tür anti-komünist ve demokrasi yanlısı tavırları, İslami tartışmaları yönlendirmede belirleyici bir rol oynamıştır. “Vahyin” izinde olunmasına rağmen İslam dünyasının genel olarak gerilemesinin nedenlerinin eleştirel bir incelemesi önemli bir konu haline gelmiştir. Bu noktada İzzetbegoviç, İslam dünyasının sorunlarına rasyonel olarak yaklaşan, aynı zamanda modern Batı’nın hakikatten uzak sistemi hakkında da konuşan bir düşünür olarak öne çıkmıştır. Ona göre asıl mesaj Kur’an’a dönmektir. [2]
Doğu Avrupa’da komünizmin çöküşünden ve ardından Yugoslavya’nın dağılmasından sonra İzzetbegoviç, Boşnakların siyasi temsilcisi ve Bosna-Hersek’in cumhurbaşkanı olmuştur. Nitekim, Izzetbegoviç, ağır savaş koşulları, savaş sonrasındaki sıkıntılar ve Yugoslavya/Bosna Hersek’teki diğer siyasi aktörlerin anti-demokratik emelleri nedeniyle kendi siyasi vizyonunu tutarlı bir şekilde sunamamış ve uygulayamamıştır. Öte yandan Izzetbegoviç’in, Bosna Hersek’in demokratikleşme sürecindeki önemi de büyüktür. Boşnak kültürel ve siyasi canlanmasındaki rolü sebebiyle de Bosna Hersek’in 20. yüzyıldaki en önemli politikacısı haline gelmiştir. İzzetbegoviç, Bosna Hersek’in hayatta kalması için verilen başarılı mücadelede, Boşnak millî adının geri dönüşü ve Bosna Hersek’teki Boşnakların ve Müslümanların özgürlüklerini sağlamak adına önemli çabalar göstermiştir.[3] Uluslararası politikadaki değişimler ve bazı Avrupalı güçlerin Bosna-Hersek, Boşnaklar ve İslam ile ilişkileri bağlamında ortaya konan başarılar adeta çığır açıcı olmuştur. Bu nedenle, İzzetbegoviç Bosnalılar için büyük bir değere sahiptir. İzzetbegoviç, insanları eğiten, arzu ve hevesleri aşan bir İslam’ın üstünlüğünü vurgulamıştır.
Böylece zaman içerisinde İslami kimlik güçlenmiş ve Boşnaklığın temeli olmuştur. Savaştan sonra (1992-1995) ise, Bosna-Hersek’te İslam yeniden güçlenmiş ve canlanmıştır. Müslümanların elde ettiği özgürlük, çoğunlukla insani yardım ile ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının sayısının artmasında görülmüştür. Çoğunlukla Selefi grupların oluşturduğu bazı sivil toplum kuruluşları ise dini yayma misyonuyla hareket etmiştir. Pek çok genç İslam’ı yaymada tavizsizlik ilkesini dünya görüşü olarak benimsemiş, Avrupa değerlerine karşı hayal kırıklığı sınırsız eylemin yolunu açmıştır. Bununla birlikte, iç anlaşmazlıklar ve özellikle 11 Eylül 2001’den sonraki küresel olaylar, Bosna’da İslam için yeni zorluklara sebebiyet vermiştir.
Hiç şüphe yok ki Bosna’da Müslümanlar 21. yüzyılın ilk yirmi yılında büyük bir şansızlık yaşamıştır. Bazıları, İslam dünyasındaki süreçlerden hiçbir farkı olmadığını ve Bosna’nın İslam dünyasında yaşananların sadece bir başka örneği olduğunu söyleyebilir. Elbette bu bağlam bölgeden bölgeye değişir. Savaştan çıkmış bir ülke olarak Bosna ve soykırım tecrübesi olan bir millet olarak Boşnaklar, uzlaşma, geçiş dönemi adaleti ve ardından şiddet içeren aşırıcılığın bastırılması ile ilgili farklı teşebbüslerle karşı karşıya kalmıştır.
Müslümanlar güvenlik kaygısı sebebiyle hedef ve tehdit haline gelmiştir. Bush’un teröre karşı savaşı, radikalleşme ve bu bariz adaletsizliğe karşı istenmeyen tepkiler olasılığını ortaya çıkarmıştır. Ancak bundan dolayı sadece birkaç olay olmuş ve bunlar ciddi sonuçlara yol açmamıştır. Savaş ve savaş sonrası dönem boyunca Müslümanlar modern dünyanın hümanist değerlerini savunmuştur. Camiler yıkılırken ve Müslüman siviller öldürülürken Boşnaklar kiliseleri korumuşlar ve yönetimleri altında yaşayan Hıristiyanlara kötü davranmamışlardır. Ancak, tüm bunlar neredeyse tamamen unutulmuştur. Zaman içerisinde Müslümanların üzerine çöken olumsuz fikirler ve büyük endişeler, başta Bosna Hersek Riyaset İslam Cemaati olmak üzere Müslüman kurumlar ve güçlü Boşnak siyasi partisi olan Demokratik Hareket Partisi’nin güçlü siyasi konumu tarafından başarıyla çözüme kavuşturulmuştur. Böylece bu durum, Bosna-Hersek’teki Müslümanlara inşa ettikleri kurumlara güvenebilmeleri için göreceli bir güvenlik hissi getirmiştir.
2001 yılına kadar İslam bu bağlamda zaman zaman gündeme geliyordu ancak bundan sonraki süreçte şiddet içeren aşırılığın yorumlanmasında İslam ana kaynak haline gelmiştir. Bu durum, çoğu yargılanmayan veya işlenen suçlardan sorumlu tutulmayan Sırp ve Hırvat aşırılık yanlılarının açıkça uyguladığı şiddet nedeniyle Boşnakları daha da hayal kırıklığına uğratmıştır. İronik olarak, bu suçlamalarla karşılaşacak ve onlara akademik ve dini olarak cevap verecek olan ilk yer İslam Cemaati olmalıydı.[4]
Sonuç
20. yüzyılda Bosna-Hersek’te İslam düşüncesi, Müslüman nüfusun siyasi ve toplumsal ihtiyaçları doğrultusunda gelişmiştir. Yüzyılın ilk yarısı Müslümanların dini kurumun iktisadi temelini ve özerkliğini muhafaza etmek için mücadeleyle geçerken ikinci yarı ise İslam’ın ve Müslümanların devlet ve toplum içindeki konumu hakkında farklı teorik yaklaşımları doğuran kültürel ve siyasi yükselişe tanık olmuştur.
Boşnaklar (Müslümanlar) için 19.yüzyılın sonu, diğer ulusların da tecrübe ettiği gibi, sosyal süreçlerin yani dinin giderek etkisini artıran bir küreselleşmeye tabi olmasını ifade ediyordu. Böylece toplumun demokratikleşmesi beraberinde liberal düzenin temel fikri ve devlet içindeki özgürlüğün pratik göstergesi çoğulculuğu getirmiştir. Bosna-Hersek savaş ve geçiş dönemi süreçlerini yaşadığından dolayı bütün demokratik süreçleri bu mirasın yükünü taşıyordu. Ayrıca, küresel İslam’a dönüş eğilimi için birçok neden belirlenebilir ve bunların hepsi dünya çapındaki Müslümanların kalpleri ve zihinleri üzerinde kümülatif bir etkiye sahiptir.
Yaşanan bütün bu gelişmeler Bosna-Hersek’te canlı bir İslam ortamı oluşturmuştur. Zamanla yeni yaklaşımlar, İslami kimliğe, değerlerine ve projelerine dayanan takipçiler bulmuştur. Tecrit bir seçenek değildi, ama ümmete ait olmaktan gurur duymak, bunu her vesileyle tezahür ettirmek için bir çağrıya sahipti. Bir yüzyıldan fazla zamandır ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamış olmak, soykırım ve özellikle de Avrupa’nın savaş sırasında Boşnakları korumadaki başarısızlık durumları Boşnakların etik/ahlaki üstünlüğünün dayanağını oluşturmuştur. İslami uygulamanın karmaşıklığı kamuoyunda ve medyada tartışılırken, cuma namazı için serbest saatler, helal beslenme vb. gibi önemli konular sadece İslam Cemaati ile Devlet arasındaki anlaşmayla ilgili değil, aynı zamanda bütün toplumu etkileyen bir faktör olarak görülmüştür. Bu sebeple, hiç şüphe yok ki, Boşnaklar arasında İslami normların daha fazla benimsenmesi, birçok toplumsal ilişkiyi İslami değerlere daha da yakınlaştırmıştır.
Editör Notu: Bu metin Müslüman Dünyada Fikri Birikimler Bülteni’nin 20. sayısında yayımlanmıştır. Müslüman dünyadaki entelektüel gündemi her ay okuyucularına sunan Müslüman Dünyada Fikri Birikimler Bülteni yayınlarına buradan ulaşabilirsiniz.
[1] Mulaosmanović A. (2019). Islam and Muslims in greater Serbian ideology. The origins of an antagonism and the misuse of the past. Journal of Muslim Minority Affairs, 39(3), 300-316
[2] Izetbegović, A. (2005). Problemi islamskog preporoda – Islamska deklaracija. Sarajevo: GIK OKO
[3] Mulaosmanovic, A.(2017), Hayatta Kalma İmtihanı. Ankara: Hece.
[4] Islamska zajednica u Bosni i Hercegovini (2017) http://cdv.ba/wp-content/uploads/2017/08/Ideologija-tekfira-i-nasilni-ekstremizam_Analiza.pdf adresinden erişildi.