Yükseköğretimde Kurumsal İyileşme: Tespit, Analiz ve Öneriler başlıklı yazı serisi dört bölümden oluşmaktadır. Yazının ilk bölümünde yükseköğretim kurumlarının genel yapısı ve akademik teşkilat reformu, ikinci bölümde yükseköğretim de Analiz ve Planlama ele alınmıştır. Bu bölümde ise Eğitim Seferberliği tartışılacakken Lisansüstü Eğitim, Öğretim Üyesi Verimliliği ve Bakanlık İlişkileri konu başlıkları son bölümde yayınlanacaktır.
Birlikte çalışmanın, dayanışmanın, istişarenin, diğerkâmlığın en güzel örneklerini veren üniversite mensupları, en başta da öğrencilerimize rol model olurlar. Böylece, üniversitelerin en mühim misyonu olması gereken yetkin profilli mezun öğrenci o ülkenin akıl ve vicdanını temsil edecek bilim insanları, düşünürler ve sanatkârlar olarak köklerine bağlı yeni bir medeniyet inşa edebilir.
Bu öğrenci modelini somutlaştırmak bakımından, mesela, Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (TEPDAD) bünyesindeki Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu’nun (UTEAK) kabul ettiği “Temel Yetkinlikler” (lisans), profesyonel, savunucu, ekip üyesi, danışman, yönetici-lider, bilim insanı, iletişimci olma nitelikleridir. MÖTE-UÇEP (Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Ulusal Çekirdek Eğitim Programı) 2020’deki UYYB’de (Ulusal Yetkinlik ve Yeterlikler Belgesi) bu yetkinlikler, sağlık hizmeti sunucusu, mesleki etik ve profesyonel ilkeleri benimseyen, sağlık savunucusu, lider-yönetici, ekip üyesi, iletişimci, bilimsel ve analitik yaklaşım gösteren, yaşam boyu öğrenen şeklinde güncellenmiştir. Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesinde (TYYÇ) de ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktorada, dört düzeydeki (5.-8.) yeterlilikler kapsamında (bilgi ve uygulama ağırlıklı olmasına göre ayrıca sekiz grup); her düzeyin bilgi, beceri ve yetkinlikleri (sorumluluk alabilme, öğrenme, iletişim ve alana özgü) tanımlanmıştır.
Bu profilde öğrenci yetiştirmenin en temel şartı öğrenci motivasyonudur. Öğrencinin işi öğrenmektir ve onun işini iyi yapabilmesi, öğrenme şevki ile doğru orantılıdır. Bu noktada öncelikle yapılması gereken, sınav baskısının bertaraf edilmesi ve sınavların amaç olmaktan çıkarılmasıdır.
Eğitim-öğretim ve sınav yönetmeliklerinde yapılacak düzenlemeler vasıtasıyla öğrenci üzerindeki sınav baskısının mümkün ve gerekli olan asgariye indirilmesi neticesinde, öğrenci motivasyonuna zemin hazırlanmış olur. Bu düzenlemeler için, farklı alanlardaki uzmanlardan oluşan komisyonlar kurulabilir. Bu aşamada, eğitim fakülteleri ile iletişim ve etkileşim içinde olmak, ihtiyacımız olan entegrasyonlardandır.
Sınavlar hususunda bazı fiili durumlar da vardır ve bunları mevzuata yansıtmak gerekir. Bilindiği gibi formatif ve sumatif olmak üzere iki temel sınav tipi olan ara sınav ve final sınavlarının nitelikleri teorikte farklıdır. Ancak uygulamada genellikle herhangi bir fark yoktur. Bunun anlamı, eğer bu iki sınav “teorikteki gereği” gibi uygulanmayacaksa, ikinci sınavın mükerrer olduğudur. Zaten bunun, bir nevi kaldırılmasına yönelik olarak, “finalsiz geçme” diye, pek de adil olmayan bir yöntem uygulanmaktadır. Öğrenci bunun yanında, kimi zaman, yoğun ara sınavlara da maruz kalmaktadır. Bu arada, derslerin süre ve içerik yüklerinin de bu bakımdan üzerinde çalışılması gerekir. Çekirdek Eğitim Programları (ÇEP) buna yöneliktir ancak o da gereği gibi uygulanmamaktadır.
Aslında YÖK, nasıl Kanun (2547) uyarınca; (43.b) aynı meslek ve bilim dallarının, eğitim- öğretim süreci, unvan ve hakların eşdeğerliği hususunu, ÜAK’ın önerisiyle düzenliyor; (43.d) uluslararası ortak eğitim-öğretim programlarının işleyişine ilişkin yönetmeliği çıkarıyor; (44.b) üniversite senatolarına, belirlediği temel ilkeler doğrultusunda yönetmelik hazırlatıyorsa, belki de Madde 43.a ve 44’de yapılacak bazı değişikliklerle yekûnda yüzlerce olan yönetmelik yerine, alanlarına göre yönetmelikleri birleştirerek(çeşitlilikleri korumak suretiyle), eğitim-öğretim ve sınav hususunu, yeterlilikler çerçevesinde olduğu gibi standardize etme yoluna gidebilir.
Zemin hazır olduğunda da öğrenciye eğitim-öğretimi sevdirmenin, pedagojik ve androgojik (öğretmen ve öğrenci merkezli) muhtelif yolları bulunmaktadır. Ancak daha da önemlisi, değindiğimiz etkileşimlere benzer, bu defa öğrencilere yönelik disiplinler arası etkinliklerdir. Çeşitli eğitsel, bilimsel, sanatsal, sportif ve sosyal faaliyetler üniversitenin hem dışarıyla hem kendi birimleri arasında köprüler kurarken öğretim üyesi ve öğrenciler arasında sıkı bağlar tesis eder. Bu açıdan, üniversitelerin öğrenci aktivitelerine ayırdığı bütçeler, onların “gelişmişliklerinin” en önemli göstergelerindendir.
Ülkemizde, lisans eğitiminin özellikle androgojik metotları üzerinde, tıp fakülteleri nezdinde yapılan çalışmaların, eğitim fakültelerine dahi örnek teşkil ettiği, dikkate değer bir vakıadır. YÖK’ün internet sitesindeki Ulusal Çekirdek Eğitim Programlarının, ekseriyetinin sağlık bilimlerinden olması, bunu göstermektedir. Bu bağlamda, tüm alanların Ulusal Çekirdek Eğitim Programları (UÇEP) tamamlanmalı ve alt öneri olarak; UÇEP’e, öğrenim düzeylerine uyumlu fiil tablosu eklenmelidir.
Esasen Ocak 2020’de YÖK tarafından yayımlanan Yükseköğretim Diploma Programlarının Kalite Güvence Rehberi’nde de geçmektedir. Rehberde, YÖK’ün 2547 sayılı Kanun gereğince, ön lisans/lisans bölüm programları için belirlenen asgari ölçütler arasında; “Dekanlar Konseyi tarafından hazırlanan, Üniversitelerarası Kurul tarafından YÖK’ün onayına sunulan ve onaylanan Ulusal Çekirdek Eğitim Programları, yükseköğretim kurumları tarafından uygulanır.” şeklinde ifade edilmektedir.
Ulusal ÇEP çalışmaları, 2000’li yıllarla başlamıştır. Buradaki amaç, lisans eğitiminin olmazsa olmazlarını belirlemektir. Öğrenciye, mezun olduğunda, sık karşılaşacağı ve kullanacağı, güncel bilgi ve becerilerin kazandırılmasına yönelik olarak kurgulamıştır. Bu kısma, %70-75’lik bir pay biçilmiş, %25-30’luk alan tercihe bırakılmıştır. Bu alan ise, kurumsal tematiki ifade eder. Ancak pratikteki tasarlama zahmeti nedeniyle, hazırda bulunan umumi çekirdek bilgi ve beceri, hususi (tematik) sahayı da işgal etmiş olur. Doğrusu ÇEP (%70-75) bile, çoğu zaman kâğıt üzerinde kalmaktadır. Öyle ki bu alan, öğretim üyesinin bilgi ve becerisinden ziyade, onun tutumuna bırakılmıştır.
Bu nedenle, lisans eğitiminde akreditasyon alsın almasın, fakültelerin/bölümlerin, ulusal ÇEP’lerini uygulama hususundaki gerçek durumlarını görmeleri önemlidir. Bunun için başta, Eğitim Programı İçeriği, güncel UÇEP’e uyum derecesi bakımından, düzenlenecek Uyum Cetvelleriyle kontrol edilebilir. Ancak bu yalnızca görüntüyü kurtarabilir. Daha derin planda, pratik sahada, yani derslerdeki, öğrenim hedeflerinin UÇEP’e uygunluğuna bakmak, sınav sorularının da öğrenim hedefleri doğrultusunda hazırlandığını görmek gereklidir. Ancak, bu tip denetimler yok gibidir. Peşinen, öğretim üyelerinin bu hususa dikkat ettikleri kabul edilir. Bu bir bakıma, “hoca anlattığı yerden sordu”nun teknik izahıdır ve bu işi bir yönüyle öğrenci yapar. Ancak ilgili hoca, “bildirdiği” öğrenim hedeflerine göre mi dersi anlatmıştır! Dahası, anlattığı dersin öğrenim hedeflerini, kendisi mi hazırlamıştır! Anabilim dallarından gönderilen öğrenim hedeflerinin her yıl güncellenmesi de zaten bir rutin değildir. Dolayısıyla UÇEP, akreditasyon vitrininde kalır, her öğretim üyesi, “kendi yoğurt yiyişiyle” sürece dâhil olur. Öğrenim hedefleri de böylelikle öğretmenin hedefleri olunca androgojik eğitim pedagojik eğitime döner.
Eğer YÖK, “her öğretim yılı için derslerin öğrenim hedeflerini öğretim üyesi bazında güncelleyen, bunların UÇEP’e uyumuna bakan ve öğrenci bilgi sistemine aktaran, öğrenim hedefleri ile sınav sorularını karşılaştırıp uymayan soruları reddeden” bir bilgisayar programını (sınav yapabilme, soru analizi ve soru bankasına sevk özellikleri de dâhil) üniversitelerle paylaşırsa, bu, lisans eğitimi bakımından, daha dinamik bir sürece geçiş olur.
Bu yazılımları özel şirketlerden almanın, yüksek maliyeti bulunmaktadır. Bunu bu konuda donanımlı merkezlerimizin üretmesi, her fakülte ve yüksekokula gerekli olduğunu düşündüğümüzde, büyük bir tasarruf sağlayacaktır. Bu aynı zamanda, gizlilik ve güvenlik endişelerini en aza indirmek bakımından da önemli ve gereklidir. Yine yeri gelmişken, alt öneri olarak, ilgili özel yazılım şirketleri için, akreditasyon şartı aranmalıdır.
Bu meyanda, aslında öğrenim hedefleri hazırlamak da yeterlilik gerektirmektedir. Öğretim üyelerinin bu hususta eğitim almaları gereklidir. Burada kullanılan fiiller, androgojik/pedagojik yönden belirleyici olmaktadır. Bu hedeflerdeki fiiller, “Yenilenmiş Bloom Taksonomisi”nin (2000) “iki boyutlu Matrisine” uygun hazırlanmalıdır. Bu taksonomi, TYÇ’deki Ulusal Yeterliliklerin hazırlanmasında da kullanılmaktadır. Bu matrisle, hatırlama/ anlama/ uygulama/ çözümleme/değerlendirme/üretme olarak ifade edilen “bilişsel süreç boyutu”, olgusal/ kavramsal/işlemsel/üst bilişsel/ bilgi birikimi boyutu ile eşleştirilmiştir. Burada kullanılabilecek örnek fiiller, araştırmacılar tarafından belirlenmiştir. UÇEP’e uyumlu olması gereken öğrenim hedefleri, UÇEP’in öğrenim düzeylerine uygun fiiller şeklinde, buradan alınmalıdır. Bunun için UÇEP’e, UÇEP tablolarındaki öğrenim düzeylerine uyumlu “fiil tablosu” eklenmesi, sağlıklı olur.
UÇEP uyumu ile örneğin UTEAK (Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu)’ın önerdiği tespit ve değerlendirmeler kapsamında; fakültelerin/bölümlerin; eğitim modeli, eğitim yöntemi, program şeması, seçmeli/serbest saatler, mesleki/bilimsel/sosyal etkinlikler, tüm bunların tüm bileşenlerle paylaşılma şekilleri, programın androgojik eğitim analizi, aynı sınıf ve alt-üst sınıflar arası ilişkilendirilmeyi gösteren entegrasyon matrisi, toplumu/mesleki örgütlenmesini tanımaya yönelik dış paydaş ilişkileri, rehberlik hizmetleri, uzaktan eğitim programının altyapı-içerik-mevzuat yapılanması da bilinmelidir.
Bu noktada örnek olarak, TEPDAD (Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği)’ın Tıp Eğitimi Programları Akreditasyon Sürecinde, doküman ve kayıtlarıyla istediği öz değerlendirme raporu; amaç ve hedefler, eğitim programının yapısı ve içeriği, öğrencilerin değerlendirilmesi, öğrenciler, program değerlendirme, akademik kadro, altyapı ve olanaklar, örgütlenme, yönetim ve yürütme, sürekli yenilenme ve gelişim başlıklarını kapsar. Fakülteler bu başlıklara uyan, Mezuniyet Öncesi Eğitim Üst Kuruluna (MÖEK) bağlı olacak, sürekli statüde, kurul, komisyon ve bürolar kurmalıdır. Sınıf Koordinatörlükleri de bu üst kurula bağlanır.
Eğitim programının yapısı ve içeriği bağlamında müfredat komisyonu, seçmeli dersler komisyonu, mesleki beceri eğitimi komisyonu, pdö/vdö (probleme dayalı öğrenim/vakaya dayalı öğrenim) komisyonu; öğrencilerin değerlendirilmesi bağlamında ölçme ve değerlendirme kurulu; öğrenciler bağlamında rehberlik komisyonu, muafiyet ve intibak komisyonu; akademik kadro bağlamında eğiticilerin eğitimi komisyonu, çeviri/redaksiyon bürosu; program değerlendirme bağlamında anket komisyonu; altyapı ve olanaklar ile sürekli yenilenme ve gelişim bağlamında ar-ge komisyonu; örgütlenme, yönetim ve yürütme bağlamında insan kaynakları komisyonu, mevzuat komisyonu kurulabilir. Yahut YÖK bu kurul, komisyon ve büroların asgarisini belirler ve zorunlu tutabilir.
Fakültelerdeki eğitim yönetiminde, “eğitimden sorumlu dekan yardımcısı”, deyim yerindeyse baş aktördür. Eğitim fakültelerindekine benzer, tıp fakültelerinde bir aktör daha vardır; Tıp Eğitimi Anabilim Dalı (doçentlik alanıdır). Bu anabilim dalının misyonu, lisans eğitiminin yönetimi olarak tanımlanabilir. Ancak böyle olmasına karşın bu anabilim dalının eğitim yönetimine katıldığı söylenemez. Hatta angarya çeker. Diğer bir deyişle, aslında aktör değil figürandır.
Yetki yelpazesi genişletilerek, benzerleri, diğer fakültelerde de kurulmalı, YÖK, bu alanlarda lisansüstü eğitim programları başlatmalıdır. Bu anabilim dallarının eğitim süreçlerinde ne şekilde yetkili olması gerektiği hususunda, özellikle eğitim fakültelerinin “eğitim yönetimcileri/programcıları” ile “tıp eğitimcilerinin” önerecekleri üzerinden düzenlemeler yapılabilir.
Hâlen tıp alanında da “tıp eğitimi doktoralı” öğretim üyesi sayısı yeterli değildir. Bu anabilim dallarının, aile hekimi uzmanları veya halk sağlığı uzmanlarınca yürütüldüğü örnekler, bununla ilişkilidir. Diğer taraftan, bu anabilim dallarının, mecburi seçenek olarak görüldüğü misaller vardır. Bu bakımdan, bu anabilim dallarını, yetkili olması kadar yetkin de olması için bu alanda doktorası olanlar yönetmelidir.