Irak seçimlerini yerinde izleyen M. Hüseyin Mercan ve Taha Eğri değerlendirmelerini İLKE Analiz’le paylaştı. Sonuçların yerel, bölgesel ve küresel etkileri hakkında öngörülerini ileterek Türkiye’nin izlemesi gereken yolla ilgili önerilerini sundular. Kendilerine çok teşekkür ederiz.
M. Hüseyin Mercan: Yeni süreç Türkiye’yi yeni imkanlarla buluşturuyor.
Irak seçimleri bu yıl yeni bir seçim sistemiyle beraber gerçekleşti. Daha önce nispi temsile göre yapılan seçimler, bu yıl seçim öncesi değişen seçim kanunuyla beraber daraltılmış bölge sistemiyle gerçekleşti ve daraltılmış bölge sistemi çerçevesinde Irak’ta 83 seçim bölgesi ilan edildi. Tabii bu durum oy verme davranışlarını da büyük oranda etkiledi. Bunun sonucunda özellikle Sünni bloğun yeniden ciddi manada bir oy potansiyelinin oluşması ve mecliste daha fazla sandalyeyle temsil edilmesi gibi bir durum ortaya çıktı. Tabii benzer şekilde bu sürecin etkilerinden bir tanesi de İran destekli olan ana akım yapıların seçimde iyi bir performans sergileyememesi oldu. Böylece aslında seçimlere baktığımızda Mukteda es-Sadr’ın hareketinin seçimleri göğüslemiş olması, ardından Tekaddüm Partisi’nin ciddi manada bir oy almış olması aslında Irak siyasetinde yeni bir dinamiğin oluştuğu anlamına geliyor.
Irak siyaseti için şu an üç ana yapıdan bahsedebiliyoruz. Birincisi; Sadr, ikincisi Tekaddüm, üçüncüsü de artık Irak parlamentosunda varlığını pekiştiren Barzani’nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP). Belki onların ardından, daha öncesinde başbakanlık yapmış fakat 2018 seçimlerinde ciddi bir performans ortaya koyamamış olan Maliki’nin de üçüncü parti olarak meclise girmesi de sayılabilir. Bununla beraber İbadi ya da Ammar el-Hekim gibi İran’la doğrudan teması olan isimlerin seçimde oy kaybetmiş olması siyasetin yeni kısmında özellikle İran’ın politikalarının bir nebze olsun halk tarafından çok meşru görülmediğini veya hoş karşılanmadığını bize işaret etmekte.
Türkiye açısından baktığımızda bu yeni süreç aslında Türkiye’yi yeni imkanlarla buluşturuyor. Bu anlamıyla aslında Türkiye, Sadr ile yeni köprüler inşa etmeli ve ilişkilerini artırmalı. Türkiye’nin, Tarık Haşimi’den sonra güçlü bir Sünni blok ve lider profili bulmuş olması Irak siyasetinde irtibat kurabileceği yeni bir alanın oluşması bakımından yeni bir fırsat niteliğinde. Eğer önümüzdeki günlerde Sadr, Tekaddüm ve KDP’nin içinde olduğu bir koalisyon hükümeti kurulur ve bu koalisyon istikrarlı bir görünüm çizebilirse; Türkiye-Irak ilişkilerinin daha nitelikli bir noktaya ulaşması ve İran’ın Irak üzerindeki manipülatif gücünün bir nebze olsun azalması noktasında önemli bir işlev görebilir.
“Türkiye’nin, Tarık Haşimi’den sonra güçlü bir Sünni blok ve lider profili bulmuş olması Irak siyasetinde irtibat kurabileceği yeni bir alanın oluşması bakımından yeni bir fırsat niteliğinde.”
Küresel siyaset dinamikleri açısından baktığımızda şu an itibariyle Irak’tan askerler çekilmiş gibi görünse de Amerika Birleşik Devletleri’nin hâlâ Irak üzerindeki belli bir etki alanı olduğunu unutmamak gerekiyor. Burada aslında İran, Türkiye ve Körfez bağlamında oluşacak Irak’a yaklaşım politikasının son tahlilde küresel siyaset dengelerinin oluşmasında da önemli olacağını düşünüyorum.
Irak seçimleri yeni seçim sistemiyle beraber sürprizlere gebe bir seçim oldu. Ama bir taraftan da şu riski vurgulamak gerekiyor: Katılım oranı %41-42 bandından kaldı. Bu artık Irak halkının önemli bir kesiminin seçimlere güvenmediğinin, sandıktan umudunun olmadığının en önemli göstergesi ki zaten 100’ü aşkın partinin seçimlere girdiği, 20’yi aşkın koalisyonun seçimlere katıldığı bir ortamda ister istemez çok büyük, uzun vadeli, istikrarlı bir hükümet yapısını beklemek de zor olacak. Önümüzdeki günlerde istikrarlı bir hükümet çıkacak mı ya da önümüzdeki daha önce Irak’ın tecrübe ettiği gibi aylarca askıda kalmış olan bir hükümet kurma süreci mi ortaya çıkacak ya da bu hükümet normal parlamento yılını tamamlayabilecek mi ya da 2018 seçimleri sonrasında olduğu gibi yeni bir erken seçime evrilen noktaya gelecek mi sorularının cevapları için ilk işaretleri görmeye başlayacağız.
Taha Eğri: Türkiye taraf tutmadan iletişimi güçlendirmeli
Seçimle ilgili en dikkat çekici nokta katılımın çok düşük olması oldu, %41’de kaldı. Seçimlere katılımın düşük olmasının temel sebebi artık halkın değişime inanmaması. Bunun dışında yeni elektronik sistemle birlikte özellikle eğitim düzeyi düşük olan kesimin seçmen kartı çıkaramaması, süreçle ilgilenmemesi de önemli bir etken oldu.
Seçime katılımın düşük olması Irak siyaseti için ciddi bir sorun değil, hiç kimse “burada bir meşruiyet sorunu var” diyemez, demez. Yalnızca demokrasinin kalitesi açısından iyi bir şey değil ama biz yolumuza devam edelim şeklinde bir tutum geliştirilebilir.
Sonuçlar açısından bakarsak, sürpriz olarak Kürdistan Demokratik Partisi’nin bölgede ciddi başarısından söz edebiliriz. Son derece organize çalıştılar. 33 Milletvekili ile mecliste üçüncü sıradalar. Yani aslında KDP artık bölgede, Kürt bölgesindeki bir parti olmaktan çıkıp Irak Parlamentosu’nda da iktidar ortağı olacak kapasiteye gelmiş durumda.
“KDP artık bölgede, Kürt bölgesindeki bir parti olmaktan çıkıp Irak Parlamentosu’nda da iktidar ortağı olacak kapasiteye gelmiş durumda.”
Barzani cephesi Irak Cumhurbaşkanlığı için nabzı yokluyor. Bu da demektir ki Neçirvan Barzani’yi Irak Cumhurbaşkanı olarak Bağdat’ta görebiliriz. Bu da tabii iç siyasetle ilgili ve şimdilik gündeme getirilmeyecek bir husus çünkü seçim dışı bir konu. Öte yandan Barzanilerle Talabaniler de kendi aralarında iç siyaset rekabetine girmiş durumdalar. Bu da süreci etkileyecektir. Bu bağlamda Barzani’nin Irak Cumhurbaşkanı olması Türkiye’nin işine yarar. Ama Irak’ta cumhurbaşkanı sadece bir temsili kuvvet, bu yüzden başbakanın kim olacağı daha önemli.
Türkiye’nin özellikle bu yeni dönemde Barzani’yle, Tekaddüm’le ve Sadr’la -taraf olmadan ama üçüyle de görüşüp iletişimi geliştirerek- siyasi ilişkiler kurması Türkiye çıkarları için daha anlamlı olacaktır.