Covid-19 pandemisi sosyal güvenlik sistemlerindeki eksiklikleri gözler önüne serdi. Çoğu sosyal güvenlik politikaları ve yardım programları oldukça kısa süreli ve kırılgan. Bunların yanı sıra eksik yasal dayanaklar ve finansal olarak sürdürülebilirliğin sağlanamaması da bu politika ve programların etkisini azaltıyor.
Khazanah Araştırma Enstitüsü’nün hazırladığı ‘Building Resilience- Towards Inclusive Social Protection in Malaysia’ raporu mevcut politika ve programlardaki eksikliklere ve risklere işaret edip, gelecek için daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dizi yeni stratejik politika önerisinde bulunuyor. Çünkü Malezya, pandemi sürecinde her ne kadar sosyal güvenlik politikalarını hızlı bir şekilde uygulamaya koysa da eksiklikleri tam olarak kapatamadı. Uygulamalar sadece kamu çalışanlarının bir kısmını kapsıyordu ve birçok insan bu uygulamaların dışında kaldı.
Raporun ilk önerisi “evrensel temel çocuk geliri” başlığıyla başlıyor. Çünkü çocuklu aileler için herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Burada amaç, gelişim dönemlerinde hiçbir çocuğun geride bırakılmaması, çocuk yoksulluğunun ve yetersiz beslenmenin önlenmesi. Yalnızca kamuda çalışan belirli bir grubu değil özelde çalışan işçilerin, bakım emeğini üstlenenlerin ve kendi işinde çalışanların da dahil olduğu kapsayıcı bir mevzuat ortaya koymak. Yani sosyal güvence politikalarını tüm çalışan nüfusa yayacak bir düzenleme yapılması raporun diğer önerisi. Bu uygulamalara ücretli annelik/ebeveynlik izni, işsizlik maaşı, çalışamaz durumda maaşı gibi uygulamalar da dahil. Amaç her zaman lineer bir şekilde ilerlemeyen yoksulluğun önlenmesi.
Hayatın her alanında yoksulluğu önlemeyi ve yoksulluktan korumayı amaçlayan öneriler yaşlı emekliliğindeki açıklar için de çözüm önerisinde bulunuyor. Düzenli bir şekilde çalışamayanlar, kayıtsız çalışanlar ve sigorta fonlarını dolduramayıp standart emeklilik hakkına ulaşamayanlar da yaşlı yoksul nüfusu oluşturuyor. Bunun için tüm yaşlıları karşılayacak yaşlılar için sosyal güvenlik emekliliği/aylığı önerisi sunuluyor.
Rapor, devletin kurumlarında gerekli kapasiteyi inşa edecek, mevcut uygulamalarda iyileştirmeyi sağlayabilecek ve nihayetinde bu önerileri uygulayabilecek finansal güçlenme ve kaynak yaratma önerilerinde de bulunuyor. Ayrıca önerilen yeni sosyal güvence sistemi için verimli, şeffaf ve iyi hizmet sağlamayı garanti edecek ve kriz dönemlerine etkili bir şekilde cevap verebilecek yeni bir kurumun, Ulusal Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kurulması gerektiği önerisinde de bulunuyor.
Bu öneriler eğitim, sağlık, sosyal konutlandırma gibi mevcut sosyal güvenlik alanlarının yerini alacak uygulamalar değil aksine onları tamamlayıcı uygulamalar olarak sunuluyor. Öneriler nüfusun tüm yaş gruplarının yaşamları boyunca karşılaştıkları sosyal ve ekonomik risklerin üstesinden gelmesini sağlayacak ve bireyleri gelir güvencesizliğinden koruyacak bir yaşam döngüsü yaklaşımını savunuyor ve bu yaklaşımla kurgulanıyor. Burada asıl amaç, herkes için sosyal güvenlik zemini sağlamak ve ardından sürekli olarak koruyucu, önleyici ve destekleyici stratejileri sürdürülebilir bir şekilde sunmak. Ancak bu şekilde herkes için kabul edilebilir bir yaşam standardına ulaşabiliriz.
“Burada asıl amaç, herkes için sosyal güvenlik zemini sağlamak ve ardından sürekli olarak koruyucu, önleyici ve destekleyici stratejileri sürdürülebilir bir şekilde sunmak.”
Toplumlar geliştikçe sosyal güvenliğin yalnızca yoksulluğu hafifleteceği ve en temel ihtiyaçları karşılayıcı rolleri verimsiz kalacaktır. Bunun için sosyal güvenlik sistemlerini bu alandan çıkarıp yoksulluğu önleyici bir yere getirmek gerekiyor. Rapor burada sosyal güvenlik politikalarının üç temel elementi olan ‘önleyici, koruyucu ve destekleyici’ özelliklerini vurguluyor.
Raporun en çarpıcı kısmı Malezya’da sosyal güvence harcamalarının 2012’de zirvesini yaptıktan sonra sürekli olarak düşüş göstermesi. Üstelik bu, sürekli yeni yardım programları çıkarıldıkça gerçekleşiyor.
Programlar artsa da toplam harcamalar görülmemiş bir düşüş yaşıyor. Burada önemli olan bu programların nitelikli, etkili, verimli, uygulanabilir ve sürdürülebilir olarak kurgulanmaması. Bu da gösteriyor ki sosyal güvenlik sistemlerini hayır işi alanından çıkarıp daha kapsayıcı bir modelle yeniden oluşturmak gerekiyor. Çünkü sosyal güvenlik politikaları yalnızca yara bandı olmaktan öteye gidemezse toplum refahı ve sistemsel dönüşümler ufukta görünmeyecektir.
Raporun tamamını incelemek için tıklayınız.