“Gazeteci Ersin Çelik, İsrail’in alçak saldırılarının tekrar artmasının ardından sosyal medyadan bir çağrı yaparak İsrail’e yönelik sosyal medya ablukası uygulanması gerektiğini söyledi. Bu değerli çağrıyı açarak büyütmek adına kendisiyle bir görüşme gerçekleştirdik, anlattıklarını İLKE Analiz okurları için derledik.”
-Editör
İsrail 1697’den beri Filistinlileri bir yandan katlediyor bir yandan da kontrolü altındaki medya gücüyle terörist ilan ediyor. Gazze’yi sadece karadan ve havadan harekatla ablukaya almıyor, bir taraftan da medya öğeleriyle ablukaya alıyor. Bunu her zaman yaptığı gibi şimdi de yapıyor.
2007’de Lübnan’dan Tel Aviv’e düşen roketler inanılmaz bir ajitasyon oluşturdu. Sanki orada hiçbir Gazzelinin, Filistinlinin saçının teline zarar gelmemiş, sivillere hiçbir şey olmamış, bebekler öldürülmemiş gibi bir hava oluşturuldu. Bunun nedeni İsrail lobisinin dünya medyasında çok güçlü olması. Amerikan medyasında çok güçlü. Alman medyasında lokomotif olan Bild Gazetesi, İsrail aleyhine tek satır haber yapamıyor. Alman resmi devlet televizyonu Deutsche Welle şu günlerde bile İsrail aleyhine yorum yapanları ekrandan alıyor.
Bugün geldiğimiz noktada bizim sosyal medya diye bir gerçeğimiz var. Özellikle son on yılda geleneksel medyanın da önüne geçti. Sosyal medya, kullanıcı gücünü ortaya çıkardı. Yani artık medya şirketleri değil, bir cep telefonu olan ve sosyal medyada kullanıcı olan kişi kendi içeriğini üretmeye başladı. Sivil, şeffaf ve daha samimi; gazeteciliğin ötesinde bir şey bu.
Medya ablukası dediğim kavramın aslında çıkış noktası kullanıcıların kendi olağan tepkileriyle hareket etmesiydi. İsrail’in nesnel anlamda geleneksel medya ile ablukaya alınması şu an için pek mümkün değil. Üstelik bu sadece Avrupa veya Amerika’da değil, Arap ülkelerinde de İsrail’in güdümünde çok güçlü medya organları var. Kaldı ki İsrail medya organlarını da dinlemiyor. Gördüğünüz gibi Gazze’de uluslararası yayıncı kuruluşların binasını bombaladı. Fakat İsrail en fazla halk tepkisinden, yükselen İsrail karşıtlığından çekiniyor.
Dünyada İsrail karşıtlığının oluşması İsrail için çok ciddi bir problem. Tabii bu, antisemitizm olarak dillendirilerek hemen kontra yapılıyor fakat hayır, insanlar Yahudi düşmanlığı yapmıyor; İsrail’in sivilleri hedef alan saldırılarını lanetliyor. Çünkü siviller nerede hedef alınıyorsa oradaki şeyin adı terördür. Bunu bir terör örgütünün veya üniformalı askerlerin yapmasının arasında fark yok. Avrupanın herhangi bir başkentinde bomba patlatmışsın -ki çok kez oldu, siviller öldü- veya Gazze’de 71 çocuğu bombardımanla öldürmüşsün. Sonuç itibariyle bunun farkı yok.
İsrail terör faaliyeti yürütürken geleneksel medyanın çok ses yükseltemediği görüldüğü için güçlü bir sosyal medya tepkisi doğdu zaten. “İsrail bunları yaparken niye kimse karşı çıkmıyor?” sorusuyla sosyal medya kullanıcıları bizzat adım atmaya başladılar. Kıymetli olan da buydu. Böylece doğal bir iletişim süreci yaşadık. Türkiye’de milyonlarca tweet atıldı, bu organizasyonla olacak bir iş değil. Kimseye zorla paylaşım yaptırılamaz, içerik ürettirilemez. İsrail bunları gördü ve analiz etti.
Tweet baskısı ile Netenyahu’nun oğlu twitter’da nefes alamaz hale geldi bir ara. “Ben bir tweet paylaşacağım ve birazdan kitleler gelecek bu tweeti abulakaya alacak, argümanlarım çürüyecek böylece.” Bu etkili bir güç.
Tabii ki İsrail’i twitter’dan durdurmak mümkün değil fakat sosyal medya ablukası derken kastım şudur: İsrail’in mazlumları, sivilleri, kadınları, bebekleri katlettiğini bütün dünyaya duyurmak; bütün dünyanın sesine kulak verebileceği kişileri harekete geçirebilmek mümkün. Türkiye’de yaşayan duyarlı insanlar olarak bunu başardık ve bu dalga dalga yayıldı. Özellikle de Arap toplumlarında yayıldı. Çünkü onların kullandığı etiketlere de giriyor paylaşımlar ve bir süre sonra ister istemez bir vicdan yoklaması çekilmiş oluyor. “Bakın burada böyle bir zulüm var ve insanlar tepki gösteriyor, biz de gösterelim” deniliyor.
“İsrail’in mazlumları, sivilleri, kadınları, bebekleri katlettiğini bütün dünyaya duyurmak; bütün dünyanın sesine kulak verebileceği kişileri harekete geçirebilmek mümkün.”
Tabii birtakım kırılmalar da oluyor. “Tweet atarak mı israilin önüne dikileceğiz?” diyenler oluyor. Şu anda bizim elimizdeki en güçlü silah sosyal medya. Bir gazeteden, bir televizyon kanalından, bir dergiden çok daha güçlü olabiliyor. Bugün bu meseleyle alakalı Youtube’da yayınlanan bir video herhangi bir televizyon kanalında yayınlanan içerikten belki de 5 kat daha fazla izlenebiliyor. Böyle bir güçten bahsediyoruz.
İsrail’e karşı bu gücün daha faydalı, daha ses getirebilir; insanları, toplumları, liderleri harekete geçirebilir şekilde kullanabileceğimizi gördük. Muhtemelen İsrail buna da bir çözüm bulmayı düşünecektir. Aslında bir hamle de yaptı ve Türkçe içerik üretti. Bu bizim eksik olduğumuz bir alan. Bunun karşılığı İbranice içerik üretmekti, daha önce yapılması gerekiyordu. İsrail halkının dilinden, onların okuyabileceği içerikler üretmek İsrail’in psikolojisini çok büyük oranda bozacaktır. Bu da bir hamle olmalı. Türkiye’de İbranice konusunda bir eğitim süreci başlatılabilir, sosyal medyada bu konuda kampanya yapılabilir. Eminim ki İbranice üretilen içerikler, Türkçe, Arapça ve İngilizce içeriklerden çok daha etkili olacaktır.