Eğitimi ‘Zoom’lamak: Eğitimde Mesafenin Daralması – II - İLKE Analiz

Eğitimi ‘Zoom’lamak: Eğitimde Mesafenin Daralması – II

Arife Gümüş Sarı

Yazının birinci bölümü için:
https://www.ilkeanaliz.net/2021/04/05/egitimi-zoomlamak-egitimde-mesafenin-daralmasi-i/

Yapılandırmacı kuramın öğreneni aktif olarak kendi öznel gerçeklik temsillerini inşa ettiği ya da yarattığı için, yeni bilgiler önceki bilgilerle bağlantılıdır, bu nedenle de zihinsel temsiller özneldir. Öğrenenlerin sahip olduğu bilgi birikimi farklılık göstereceğinden, yapılandırmacı kuramda tek doğru yoktur; öğrenenler aynı kavramlara farklı anlamlar yükleyebilecektir. Öğrenenlerin sahip olduğu bilgi birikimi, kültür, inanç ve sosyal açıdan birbirinden farklı olacağı için tek bir doğrudan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü her öğrenen kendi doğrularına göre anlamlarını yapılandıracaktır. Dolayısıyla gerçeğin, hakikatin ve anlamın buharlaştığı bir yapıda; eğitimin görevi öğrencilerin ampirik düzlemde iş yapabilir hâle gelmesidir. Yani amaç, ontolojik gerçekliğin keşfi değil, ampirik dünyanın örgütlenmesidir. Dolayısıyla yapılandırmacı kuram çerçevesinde eğitim, uygulamaya, bir beceri sahibi olmaya -bugün bunun için de başka değerlendirmeler yapılabilir- indirgenmiştir. Yapılandırmacı kuramın dışsal, nesnel bir gerçekliğe sahip, bireyden bağımsız bir bilgiyi kabul etmemesi subjektif, kişinin kendine göre olan gerçekliğin varlığını kabul etmesi bugün kendi düşünce geleneğimiz ve kültürümüz açısından ciddiyetle ele almamız gereken bir mevzudur.

Gelinen noktada yapılandırmacı kuramın eğitimin organizasyonunda üstlendiği rolün aslında onun bilgi teorisi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Giambattista Vico yapılandırmacı bilgi teorisinin ilk açık formülasyonunu yazan kişidir. Vico’ya göre bir şeyi bilmek, o şeyin hangi parçalardan oluştuğunu ve nasıl bir araya getirildiğini bilmek anlamına gelir. Buna göre objektif ontolojik gerçeklik, onu inşa eden Tanrı tarafından bilinebilir, fakat yalnızca öznel deneyime sahip olan bir insan tarafından bilinemez. Yapılandırmacı kuramın devrimci yönü burada kendini gösterir. Bilginin ontolojik gerçeklikle eşleşmesi anlamında “gerçek” olamayacağı ve gerçek olmasının gerekmeyeceği iddiası kritik noktadır. Yapılandırmacı bakış açısından, “bilme”nin ne olduğu ve bireyin nasıl bildiği önemlidir. Buna göre bilgi, aktarılacak veya keşfedilecek gerçekler olarak değil, kültürel ve sosyal topluluklarda anlam üretmeye çalışan insanlar tarafından ortaya çıkan, gelişimsel, nesnel olmayan, uygulanabilir, inşa edilmiş açıklamalar olarak tanımlanır. Doğruların dayanağı kişiler olduğunda ortaya çıkan gerçekliğin sonsuz varyasyonu içerisinde sonsuza dek bilinemeyeceği tavrının sonuçlarının ne olacağı muammadır. Kişisel algılarımız ve anlayışlarımıza dayanarak oluşturduğumuz gerçeğin, gerçek bir temsil olduğundan nasıl emin olacağımız ise önemli bir sorun olarak duruyor.

Yapılandırmacı bilgi teorisinin ve öğrenme yaklaşımının, öğretmenler için pedagojik tavsiyelerde bulunması dünya çapında öğretmen eğitimi programlarını etkilemiştir. Covid-19 sürecinde öğretimde teknolojinin aktif kullanımı ve öncesinde yapay zekâ teknolojileri, akıllara sıklıkla öğretmene ihtiyaç olup olmadığı sorusunu getirdi. Self-learning yaklaşımını benimseyenler özerk eğitimin bir imkân olarak test edildiği süreci dikkatle takip ediyor. Öğrencinin bağımsız düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirmeyi esas alan yapılandırmacı kuram, öğrenme-öğretme sürecinde özel bir iletişim biçimi benimsemiştir. Öğrencinin zihinsel özerkliği bu süreçte en çok önemsenmesi gereken husustur. Bu nedenle benimsenen iletişim biçiminin temelini öğretmenin geleneksel konumundan sıyrılıp, öğrencinin öğrenmesine rehberlik etmesi oluşturur. Oysa Arendt’in de ifade ettiği gibi kişinin öğretmeden eğitemeyeceği, böyle bir eğitim uygulamasının “kof” olacağı açıktır. Öğretme sürecinde bilgiyi salt kavram açıklaması, öğretmeni de bilgi aktarıcısı düzeyinde görerek eleştiren bu anlayışın cevaplaması gereken bazı sorular olduğu muhakkaktır. Kural, yöntem, metodolojiler bilinmeden -ki bunlar kendiliğinden bilinebilecek değildir- bir öğrenme sürecinden bahsetmenin imkânı nedir? Kuralların oluşması bireysel bir çaba ile mümkün müdür? Ayrıca öğrenme sürecinde yönlendirilmemiş ya da daha az yönlendirilmiş öğrencilerin gerçekten daha etkili öğrenip öğrenmediği de sorulması gereken sorulardandır.

“Öğrencinin bağımsız düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirmeyi esas alan yapılandırmacı kuram, öğrenme-öğretme sürecinde özel bir iletişim biçimi benimsemiştir.”

Öte yandan hakikatin çoğalması dolayısıyla da bilinmezliği, eğitimde bir zemin kaymasının habercisidir. İnsanın kendisi dışında bulunan harici gerçeklik alanı ile ilişkisini öznelleştirme ve bu alanın tamamıyla insan iradesi tarafından yapılandırıldığı düşüncesi, insanın özgürlüğüyle değil aksine onun kolayca manipüle ve kontrol edilmesiyle ilgilidir. İnsanın bilgisi çerçevesinde ilişkili olduğu dışsal gerçeklik alanını ortadan kaldıran bu yaklaşım, bilginin oluşumunda önemli bir role sahip olan nesnel-tabii gerçeklik alanını dijital gerçeklik alanına ikame etmeye çalışıyor. Çevrimiçi eğitimin -bugün bir zorunluluk unsuru olsa da- sadece okul ve yüz yüze eğitimin değil, dışsal gerçekliğin de insani kurgu ve yapılandırmaya daha fazla açık hâle geldiği bir platform olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu insani kurgu ve yapılandırma kendi bağlamından kopuk, aidiyet duygusu olmayan, bir nevi hafızasız bir insan yaratımı amacındadır. Bu amaç çerçevesinde kurgulanan bir eğitim anlayışı da Bekir Gür’ün ifadesiyle “bilgi aktarımını körü körüne yererek kültürel mirası devre dışı bırakır ki bu da memleketi sömürgeleştirmek ve yabancılaştırmak yani Batılılaştırmak için biçilmiş kaftandır.”

Editör Notu: Aralık 2020 tarihinde, Abdulkadir Macit editörlüğünde İLEM Yayınları etiketiyle çıkan “Salgın Günlerinde Toplumu ve Siyaseti Yeniden Düşünmek” isimli kitaptan alınmıştır.
Yazı ikiye bölünmüştür, yukarıdaki metin ikinci bölümüdür.

Kaynakça

  • Arendt, H. Crisis in Education, Between Past and Future: Eight Exercises in Political Thought. Penguin Books, 1968, s. 173- 196.
  • Çelik, Z. Geleneksiz Eğitim. Eleştirel Pedagoji, Mart-Nisan 2010, c. 2, S. 8, s. 32-41.
  • Glasersfeld E. von. Aspects of Constructivism-Vico. Berkeley, Piaget. Ed. 2007.
  • Marie Larochelle. Key Works in Radical Constructivism. Sense, Rotterdam: 91–99.
  • Gümüş. A. Geleceğin eğitiminde yeni öğretmen becerileri (Analiz Raporu: 2019/04). İstanbul: İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı, 2019.
  • Gür, B. Eğitimle İmtihan. Ankara: SETA, 2014.
0 yorum

Diğer Yazılar