Boykot, genelde insanlık tarihi özelde ise İslâm tarihinde düşmanın kuvvetini kırmak için öne çıkan bir uygulama niteliğine sahiptir. İsrail’in kuruluşundan bu yana Filistin’de sürdürdüğü zulüm ve işgal ile Gazze’deki soykırım girişimlerinin dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların Siyonist işgale destek veren şirketleri boykot etmesini elzem hale getirdiği fetva otoritelerince ifade edilmektedir. [1] Bu açıdan özellikle 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı’ndan sonra dünyanın birçok ülkesinde İsrail ile ilişkili olan veya Siyonist işgale destek sağlayan şirketlerin ürünleri boykot edilmektedir. Günümüzde şirketlerin Gazze olaylarına karşı tutumu, tepkisi ya da tepkisizliği insanların ekonomik davranışları üzerinde önemli sonuçlar doğurmaktadır.[2] Artan küresel tepkinin bir sonucu olarak, özellikle inşaat ve gıda sektörlerinde İsrail’e destek sağlayan şirketlerin satışlarında önemli bir düşüş yaşanmıştır.[3]
İsrail’e karşı boykot hareketi, Arap Birliği tarafından 1945’te başlatılmış ve 1946’da uygulanmaya başlanmıştır. İlk olarak Arap ülkelerinin İsrail ile ticari ilişkilerini yasaklaması talep edilmiştir.[4] 1948’de boykot daha da genişletilmiş, İsrail ile ticaret yapan üçüncü şahıslar da hedef alınmıştır. 1966’da Coca Cola, İsrail’de fabrika açmaktan vazgeçmiş, ancak sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yahudi boykotları nedeniyle yeniden İsrail’e yatırım yapmıştır.[5] 1980’lerdeki 1. İntifada, İsrail ekonomisini olumsuz etkilemiş, inşaat ve tarım sektörleri zarar görmüş, askeri harcamalar artmış ve İsrail ekonomisinin büyümesi hızla düşmüştür.[6]
İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı ve katliamlarına tepki olarak Türkiye, geç de olsa aldığı bir kararla İsrail ile tüm ticari ilişkilerini durdurduğunu ilan etmiştir.[7] Konuyla ilgili kamuoyunda süregelen tartışmaların yanında, İsrail menşeli olmayan ancak İsrail’i desteklediği bilinen firmalar Türkiye’de faaliyet göstermeye devam etmektedir. Önceki boykot çağrılarıyla karşılaştırıldığında, Türkiye’de 7 Ekim’den sonra boykot çağrılarının sayısı ve büyüklüğü daha da artmıştır. Türkiye özelinde de son yıllarda İsrail’e karşı önemli boykot çağrıları olmuştur. 2008, 2014, 2018 ve 2021 yıllarında İsrail’in Gazzelilere yaptığı saldılar sonrasında boykot çağrıları yapılmıştır. Bununla beraber 2010 yılında Mavi Marmara gemisine yapılan baskın sonrasında da İsrail ürünlerine boykot uygulanmıştır. Son yıllarda Türkiye’de yapılan İsrail’e yönelik başlıca boykot çağrıları Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1. Son Yıllarda Türkiye’de İsrail Menşeli Ürünlere ve İsrail’e Destek Sağlayan Firmalara Karşı Yapılan Boykot Çağrıları
Yıl | Çeyrek | Gerekçe | |
2008 | 2008Ç4 | Gazze[8]-İsrail Savaşı | |
2010 | 2010Ç2 | Mavi Marmara Baskını | |
2014 | 2014Ç2 | Gazze-İsrail Savaşı | |
2021 | 2021Ç2 | Gazze-İsrail Savaşı | |
2023 | 2023Ç4 | Gazze-İsrail Savaşı | |
Kaynak: Yazarlar tarafından derlenmiştir.
Türkiye’de boykot üzerine yapılan çalışmalar boykot edenlerin motivasyonlarına odaklanmıştır. Uysal ve Cömert, Türkiye’deki katılımcıların önemli bir kısmının, çeşitli motivasyonlarla birlikte İsrail’i boykot ettiğini ortaya koymuştur[9]. Toros ve Toros tarafından yapılan sosyal medya analizleri ise Türk tüketicilerin boykot motivasyonlarının siyasi ve dini duygulardan etkilendiğini göstermiştir[10]. Ülkemizde boykot motivasyonlarını inceleyen bu ve benzeri çalışmaların yanında boykotun firma satışları üzerinde nasıl bir etkisi olduğu sorusu merak edilen konular arasındaki yerini korumaktadır. Bu inceleme Türkiye’de faaliyet gösteren Coca Cola İçecek’in (CCI) satış hacmi üzerindeki etkisi üzerinden boykotun etkinliğini ortaya koymayı hedeflemektedir. İlgili şirketin seçilmesi; birçok boykot listesinde yer almasından, uzunca bir süredir dünyanın çeşitli yerlerinde İsrail’e karşı uygulanan boykotlar kapsamında ilk akla gelen şirketler arasında bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Veri ve Yöntem
Bu inceleme kapsamında 2005Ç1 ila 2024Ç4 dönemini kapsayan ve 79 gözlemden oluşan bir zaman serisi analizi yapılmıştır. Türkiye’de son 16 yıl boyunca Siyonist işgalcilerin Filistinlilere karşı yaptığı zulümler ve soykırım girişimleri neticesinde yapılan boykot çağrılarının firma satışları üzerindeki etkisini anlamak için her boykot çağrısının yapıldığı dönem için bir kukla değişken oluşturulmuştur. Boykot değişkenleri; savaş dönemini takip eden 1 çeyreklik boykot, 2 çeyreklik boykot, 3 çeyreklik boykotlar olmak üzere üç farklı biçimde oluşturulmuştur. Aynı zamanda Boykot çağrısının 7 Ekim 2023’ten sonraki çeyreklerin marjinal etkisini ölçmek için analize 2023Ç4’ten itibaren her çeyreği ayrı ayrı içeren başka boykot değişkenleri (N=2023/4, 2024/1, 2024/2, 2024/3, 2024/4) eklenmiştir. Boykot çağrılarının satış hacmi üzerinde bir etkisi olup olmadığını görmek için sıcaklık (ortalama hava sıcaklığı), reel tüketici geliri (kişi başına düşen reel GSYH) gibi potansiyel tüketici başına satış hacmini etkileyebilecek olası faktörler incelemeye birer değişken olarak eklenerek firma satışları üzerindeki etkileri kontrol edilmiştir. Milyon kasa cinsinden ifade edilen satış hacmi tüketimin hedef kitlesi olan 15-64 yaş nüfusa bölünerek ilgili çeyrekte kişi başına düşen kasa tüketimi cinsinden hesaplanmıştır.[11] Regresyon analizi en küçük kareler tahmin edicisi kullanılarak gerçekleştirilmiştir.[12]
Bulgular ve Değerlendirme
Yapılan analiz neticesinde, Türkiye’de son 16 yıl boyunca Siyonist işgalcilerin Filistinlilere karşı yaptığı katliam ve soykırım girişimleri neticesinde yapılan boykot çağrılarının Türk tüketiciler nezdinde karşılık bulduğu görülmektedir; ancak boykot etkisi yalnızca ilk üç ay boyunca sürmektedir. Türkiye’deki boykot çağrılarının satışlar üzerinde iki çeyrek veya üç çeyrek kadar süren bir etkisi olduğunu destekleyen istatistiksel bir kanıt ise bulunmamaktadır. Bu durum Aksa Tufanı sonrasındaki dönem için de geçerlidir. Nitekim 7 Ekim 2023’ü takip eden ilk üç ayda CCI’nın satış hacmi ciddi düzeylerde düşmüş, sonraki üç ayda ise etki kaybolmuştur. Etkinin kaybolduğu dönemin 2024’ün Ramazan ayına tekabül etmesi ise vicdan sahibi insanları üzerinde düşünmeye sevk eden bir diğer meseleyi teşkil etmektedir. Boykot etkisi, Aksa Tufanı’nı takip eden 7.-12. aylar arasında kısmen gözlemlense de 2024’ün son çeyreğinde ortadan kalkmıştır.
Söz konusu bulgular Türkiye’deki tüketicilerin boykot çağrılarına karşı belirli bir duyarlılık gösterdiğini, fakat bu duyarlılığın yalnızca zulümlerin başladığı tarihi takip eden birkaç ay boyunca sürdüğünü ortaya koymaktadır. Bu bulgulardan hareketle, Türkiye’de tüketicilerin bir kısmının boykot çağrıları karşısında duygusal ve kısa süreli bir tepki verdiği fakat boykotu süreklilik arz eden bir tüketim kültürüne dönüştürmeyi başaramadığı çıkarımını yapmak mümkündür. Bu durum Türkiye’de boykotun etkinliğinde en önemli faktörlerden birinin boykotun sürdürülebilirliği olduğuna işaret etmektedir.Bu durum Türkiye’de boykotun etkinliğinde en önemli faktörlerden birinin boykotun sürdürülebilirliği olduğuna işaret etmektedir.
Tablo 2: Türkiye’de Coca-Cola İçecek (CCI) Satış Hacmi için Regresyon analizi Sonuçları

Analiz sonuçları Tablo 2’de verilmiş olup istatistiksel olarak (%5 anlamlılık seviyesinde) anlamlı olan sonuçlar artan anlamlılık derecesine göre kırmızı renklerle, anlamlı olmayanlar ise gri renk ile gösterilmiştir.
Yapıldığı takdirde firma satışları üzerinde etkili olduğu saptanan boykotun sürdürülebilirliğinin sağlanması öncelikle boykotun geçici bir süreliğine gerçekleştirilen “tepkisel” bir karşılık olarak algılanması yerine bir tüketim kültürü haline dönüştürülmesi yoluyla sağlanabilir. Bu doğrultuda, boykota katılanların duyarlılığını sürekli hale getirmeyi hedefleyen bilinçlendirme ve farkındalık kampanyaları düzenlenmelidir. Bireysel çabaların önemsiz olduğu algısı terkedilmelidir. “Bir şey tamamıyla elde edilemezse tamamen de terk edilmez” kaidesi gereğince, kısmen dahi olsa boykotun toplumsal anlamda diri ve etkili bir karşılığı olabilmesi için her vicdan sahibi insan zulüm karşısında imkânı dahilinde tepki koymalıdır.
Bireylerin harcadığı her bir liranın, ekonomide hangi malların üretilmesini istediklerine dair kullandıkları bir oy niteliğinde olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Zira, ekonomideki kaynak tahsisatı talep ile doğru orantılı bir şekilde gerçekleşebilmekte; daha fazla talep edilen ürünlerin üretimi için daha fazla kaynak ayrılmakta, bu da nihayetinde bu ürünleri üreten firmaların piyasa gücünü ve piyasadaki sağlamlığını arttırmaktadır. Dolayısıyla, aslında zannedilenin aksine boykottaki en önemli unsurun birey ve aile düzeyindeki çabalar olduğu göz ardı edilmemelidir.
İncelemeye konu olan şirketin boykotun etkisini, sürdürülebilir olmaması sebebiyle gerek dinamik fiyatlandırma, promosyon optimizasyonu ve etkin portföy kullanımına dayalı stratejileri, gerekse yerli üretim vurgusu ve Ramazan ayındaki pazarlama faaliyetleri ile telafi edilmeye çalıştığı raporlarına yansımaktadır.[13] Bu ise maalesef boykotun sürdürülebilir hale gelmemesinin bir sonucudur.
Boykotun sürdürülebilirliği önündeki bir diğer önemli engel de boykot edilen firmaların sahip olduğu nispeten daha az bilinen markaları hakkındaki boykot bilincinin zayıflığıdır. Boykot kapsamına giren firmaların listelerine dair farklı platformların varlığına rağmen, bunların kullanımı kısmen sınırlı kalabilmektedir. Zira CCI’nın 2024 yılı 3. çeyrek raporunda gazlı içecekler kategorisindeki satış hacimleri %12,2 düşüş gösterirken gazsız içecek kategorisinde %6,8’lik bir artış kaydedilmiştir. Dolayısıyla bu konudaki bilinç ve farkındalığın daha etkili yollarla artırılması gerekmektedir.
Boykotun sürdürülebilirliği açısından aşılması gereken bir diğer önemli sorun ise boykot edilen firmaların yerli alternatiflerinin üretim, tedarik zinciri ve lojistik kapasitelerinin kısıtlı olmasıdır. Tedarik zinciri ve lojistik kapasiteleri kısıtlı olan firmalar boykot döneminde ciddi derecede artan taleplerini karşılamak noktasında zorlanmaktadır. Bu sorun sebebiyle boykot uygulamak isteyen bazı işletmeler yerli alternatif markaların ürünlerini talep etse bile ürünleri tedarik edememektedir. Bunun çözülmesi için hem yerli alternatiflerin kapasitelerini geliştirmek için gerekli yatırımları yapmaları fıkhî açıdan meşru şekilde gerçekleştirmeleri hem de yerli ve milli yükselen markalar olarak devlet tarafından desteklenmesi ve rekabet gücü açısından korunması gerekmektedir. Fakat boykotun sürdürülebilirliği konusunda yaşanan sorunlar sebebiyle oluşan belirsizlik ortamı gerekli yatırımların yapılması noktasında önemli bir engel teşkil etmektedir. Aynı zamanda, boykot edilen firmalar tarafından fiyat kırma stratejileri, firma satın alımları veya birleşmeler yoluyla uygulanarak yerli alternatiflerin rekabet gücünün kırılması ve piyasa dışında bırakılması gibi konularda politika yapıcılar tarafından gerekli tedbirler alınmalı ve yerli alternatifler Türkiye ekonomisinin yerli ve milli yükselen değerleri olarak korunarak desteklenmelidir. Dolayısıyla, bu destek ve boykotun bir tüketim kültürü haline getirilmesi, bu açıdan yerli alternatiflerin üretim, tedarik zinciri ve lojistik kapasitelerinin kısıtlı olması problemlerini aşmaları için önemli bir yere sahiptir.
Sonuç
Sonuç olarak, Filistin topraklarındaki Siyonist işgalin gerçekleştirdiği zulüm ve soykırım girişimleri neticesinde Türkiye’de son 16 yılda yapılan boykot çağrılarına Türk tüketiciler Coca-Cola İçecek (CCI) firması özelinde etkili ama geçici bir şekilde yanıt vermiştir. Bu etkili yanıtın geçici niteliği boykotların sürdürülebilirliğinin sağlanması durumunda boykot ile amaçlanan hedeflere ulaşılabileceğine işaret etmektedir. Boykotların sürdürülebilirliğinin sağlanmasındaki en önemli etken ise boykotun geçici bir tepki yerine bir tüketim kültürüne dönüştürülmesidir. Boykotların geçici niteliği, ilk aylarda oluşan etkisinin firma tarafından fiyatlandırma, promosyon ve portföy kullanımı stratejileri ile telafi edilmesinin yanında boykot kapsamında olmakla birlikte tüketiciler nezdinde daha az bilinen markaların satışlarında artış yaşanması gibi durumlara sebep olmaktadır. Özellikle Aksa Tufanı’ndan sonraki ilk Ramazan ayı boyunca boykotun firma satışları üzerindeki etkilerinin kaybolması vicdan sahiplerinin üzerinde düşünmesi gereken önemli bir konuyu teşkil etmektedir. Bunun yanında boykotun sürdürülebilirliği önündeki önemli bir engel olan yerli alternatif markaların kısıtlı lojistik ve üretim kapasiteleri, bu firmaları daha fazla destekleyen yasal düzenlemelerle ve Türk tüketicilerin boykot çağırılarına verdiği geçici cevabın sürekli hale getirilmesiyle aşılabilir. Boykotun sürdürülebilirliğinin sağlanması için birey ve aile düzeyindeki çabaların hafife alınmaması ve bu doğrultuda yapılacak bilinçlendirme/farkındalık oluşturma çabaları büyük önem arz etmektedir.
[1] Dünya Müslüman Alimler Birliği, “Conclusive Declaration from the Urgent Assembly of the International Union of Muslim Scholars (IUMS) Addressing the ‘Zionist Assault on Resilient Gaza (Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin Acil Toplantısından Dirençli Gazze’ye Yönelik Siyonist Saldırıyı Ele Alan Nihai Deklarasyon)”, 2025, https://iumsonline.org/en/ContentDetails.aspx?ID=31210.
[2] Mohamed Buheji ve Dunya Ahmed, “Keeping the Boycott Momentum -from War on Gaza Till ‘Free-Palestine”, International Journal of Management, Vol.14, No.7, (2023),s.213.
[3] Dewi Suryani Sentosa ve Novi Indriyani Sitepu, “Descriptive Analysis of Israeli Product Boycott Action: Between Fatwas and the Urgency of Compliance”. International Journal of Kita Kreatif, Vol.1, No.1, (2024), s.13.
[4] Donald L. Losman, “The Arab Boycott of Israel”, International Journal of Middle East Studies, Vol.3, No.2, (1972), s.99-122.
[5] Eliyau Zeev Gilat, “ The Arab Boycott of Israel: Economic Political Warfare against Israel”,(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Naval Postgraduate School, 1992).
[6] Hamdullah Baycar ve Emrah Atar, “Birinci İntifadanın İsrail Ekonomisine Etkilerinin Analizi”, İmgelem, Vol. 5, No.9, (2021), s. 565-578.
[7] Ticaret Bakanlığı, Türkiye’nin İsrail ile Ticareti Durdurma Süreci Hakkında Bilgi Notu, 2024, https://ticaret.gov.tr/haberler/turkiyenin-israil-ile-ticareti-durdurma-sureci-hakkinda-bilgi-notu#, s.3.
[8] Gazze Filistin’in bölünmez bir parçasıdır. Savaş Filistin’in diğer bölgelerinden ziyade Gazze’deki Filistinliler ile işgalciler arasında yaşandığı için gerekçe bu şekilde ifade edilmiştir.
[9] Adem Uysal ve Yavuz Cömert, “Tüketici Boykotu Katılım Güdüleri: Muş İli Örneği”, Akademik Yaklaşımlar Dergisi, Vol. 8, No. 1, (2017), s. 97-125.
[10] Seçil Toros ve Emre Toros, “Tüketmiyorum. Sosyal Medyada Boykotlar”, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Kongresi, St. Petersburg, 19-20 Haziran 2021, s.151-163.
[11] Kişi başına düşen satış hacmi ve reel gelir değişkenlerine logaritmik dönüşüm uygulanmıştır.
[12] Birim kök testleri sonucunda, veri setinin durağan ve durağan olmayan değişkenlerden oluşması ve bu değişkenler arasında F-istatistiği değerleri üzerinden uzun dönemli bir ilişki saptanamamış olması sebebiyle tüm değişkenlerin birinci farkları alınmış ve boykot çağrılarının potansiyel tüketici başına satış hacmi üzerindeki etkisi en küçük kareler yöntemi kullanılarak tahmin edilmiştir.
[13] Coca-Cola İçecek, 2023 4. Çeyrek Bilgilendirme Raporu, 2024, https://www.cci.com.tr/yatirimci-iliskileri/finansal-veriler-ve-sunumlar?filterId=vrqfWJAJwY&year=2023.