Türkiye’de Din Öğretimi Neden 4. Sınıfta Başlar? - İLKE Analiz

Türkiye’de Din Öğretimi Neden 4. Sınıfta Başlar?

Umut Kaya

Okullardaki eğitim-öğretim faaliyetleri, bireyin bilişsel gelişiminin yanı sıra sosyal, kültürel, duygusal, dilsel, dini ve ahlaki gelişimini etkileyen temel unsurlardan biridir. Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi okullarda 4. sınıftan itibaren başlamakta olup ilkokulun ilk üç sınıfında yer almaması hukuki ve pedagojik açıdan tartışmalara yol açmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin tarihsel gelişimi incelenerek, ilkokulun ilk üç sınıfında neden yer almadığı sorusuna cevap aranacaktır. Hukuki düzenlemeler, eğitim politikaları ve farklı ülkelerdeki uygulamalar çerçevesinde konunun ele alınması, mevcut sistemin güçlü ve eksik yönlerinin tespit edilmesine katkı sağlayacaktır.

1. Tarihsel Arka Plan

Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, mevcut uygulamada 4. sınıftan itibaren verilmektedir. Bu durum, ülkemizde din eğitiminin nasıl ve hangi sınıf düzeyinden itibaren verilmesi gerektiğine dair çeşitli tartışmaları beraberinde getirmiştir. 1982 Anayasası’nın 24. maddesi, din ve ahlak eğitim ve öğretiminin Devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasını ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu dersler arasında yer almasını hükme bağlamaktadır. Buna rağmen, ilkokulun ilk üç sınıfında din dersinin yer almaması, hukuki ve pedagojik açıdan değerlendirilmesi gereken bir mesele olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, söz konusu uygulamanın tarihsel, hukuki ve pedagojik arka planı ele alınarak, ilkokulun ilk üç sınıfında din dersinin neden yer almadığı sorusuna yanıt aranacaktır.

Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle Türkiye’deki Din ve Ahlak derslerinin tarihî gelişimine bakmak, konuya bir arka plan sağlamak adına faydalı olacaktır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarına bakıldığında, 1924 İlkokul Programı’nda 1. sınıf hariç, haftada ikişer saat Kur’ân-ı Kerîm ve Din Dersi’nin okutulduğu görülmektedir. 1926 Programı’na bakıldığında ise temel düzeyde din ile ilgili bilgilerin “Hayat Bilgisi” dersinde çeşitli üniteler içinde işlenmesinin esas alındığı ve Din Dersi’nin 3. sınıftan itibaren başlatıldığı anlaşılmaktadır. Bu programda aynı zamanda Kur’ân-ı Kerîm ve Musâhabât-ı Ahlâkiye isimli dersler de yer almaktadır.

Ülkemizde din dersleri, herhangi bir gerekçe gösterilmeden 1931 yılında şehir ilkokullarından, 1939 yılında ise köy ilkokullarından tamamen kaldırılmıştır. 1949 yılına kadar hiçbir eğitim kademesinde okullarda din dersi yer almamıştır. 1949 yılında ise ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına, program dışı ve seçmeli olarak yeniden din dersi konulmuştur. Bu uygulamada, velinin dersin alınmasına yönelik dilekçe vermesi esası getirilmiştir. İlgili dersin normal okul saatleri dışında verilmesi, notla değerlendirilmemesi ve velilerin büyük çoğunluğu tarafından tercih edilmesi, bir sonraki yıl derse dair yeni bir düzenleme yapılmasını gerekli kılmıştır. 1950 yılında yapılan değişiklikle din dersi, program içine seçmeli olarak dahil edilmiştir. İsteğe bağlı uygulama ise 1950 yılında, dersi almak istemeyen velilerin dilekçe vermesi şeklinde değiştirilmiştir.

1968 programında da bu uygulama sürdürülmesiyle birlikte 4. ve 5. sınıflarda isteğe bağlı din dersi uygulaması devam etmiştir. 1974-1975 öğretim yılına gelindiğinde, din derslerinde mevcut uygulama sürerken ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına haftada bir saat olmak üzere zorunlu “Ahlak Dersi” konulmuştur. 1982 yılında ise din ve ahlak dersleri birleştirilerek, Anayasa’nın 24. maddesinde belirtildiği üzere zorunlu hale getirilmiştir.

Tarihsel arka plana bakıldığında, din dersinin Türkiye’de yakın dönemde inişli çıkışlı bir seyir izlediği ancak bu süreçte bilimsel yaklaşımdan ziyade, ideolojik ve siyasi saiklerin etkili olduğu görülmektedir. Nitekim, dersin neden 4. sınıftan itibaren başladığına dair bilimsel bir argüman ortaya konulamamaktadır. Tarihî tecrübe, Cumhuriyet döneminin başlarında daha alt sınıflarda da bu dersin verilebildiğini göstermektedir. 1926 programında din dersi, 3. sınıftan itibaren programa dahil edilmişken dinî konuların Hayat Bilgisi dersinin içeriğinde işlenmesi öngörülmüştür. 1949 ve sonrasındaki süreçte ise dördüncü sınıf öncesinde bu tür bir düzenlemeye rastlanmamaktadır.

Özetle, Cumhuriyet’in ilk yıllarında serbest olan din dersleri, 1930-1949 yılları arasında programlardan çıkartılmış; 1949-1982 yılları arasında ise 4. sınıftan itibaren seçmeli olarak programlarda yer almıştır. 1982 sonrasında ise din ve ahlak bilgisi dersleri, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adı altında birleştirilerek zorunlu hale getirilmiştir. Dolayısıyla, dersin zorunlu hale gelmesine kadar geçen süreçte Türkiye’de bütün seçeneklerin denendiğini söylemek mümkündür.

2. Hukuki Arka Plan

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olmasının en önemli hukuki arka planı ve yasal dayanağı, Anayasa’nın 24. maddesidir. Söz konusu maddede şu ifade geçmektedir:

“Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ise ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin ise kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır”

Aynı şekilde, Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesine göre millî eğitimin genel amaçları bütüncül bir perspektifle ele alınmıştır. Buna göre, ilgili madde metni şu şekildedir:
“Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere; hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip; insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek.”

Millî Eğitim Temel Kanunu’na göre, bireyin bilişsel, fiziksel ve duygusal gelişimlerinin yanı sıra dinî ve ahlaki gelişim alanlarının da göz ardı edilmemesi gerektiği net bir şekilde ortaya konulmaktadır. Hem Millî Eğitim Temel Kanunu hem de Anayasa’nın ilgili maddesi, hukuki olarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokulun ilk üç sınıfında da yer alması gerektiğini vurgulamakta ve bireylerin bu dersi alma hakkını anayasal olarak güvence altına almaktadır.

3. Millî Eğitim Şûrası Tavsiye Kararları

Konu ile ilgili kanun maddelerinin yanı sıra, Millî Eğitim Şûrası’nın da tavsiye kararı bulunmaktadır. 2-6 Aralık 2014 tarihlerinde düzenlenen 19. Millî Eğitim Şûrası’nda, ilgili konu gündeme gelmiş ve konuya ilişkin iki tavsiye kararı alınmıştır. Bu kararlar şu şekildedir:

  1. İlkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulması.
  2. İlkokul 1, 2 ve 3. sınıflar için hazırlanacak olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretim programlarında çoğulcu anlayışa yer verilmesi.

19. Millî Eğitim Şûrası’nın üzerinden on yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına ve bu konuda bazı hazırlıklar yapılmış olmasına rağmen, sorunun çözümüne dair somut adımlar atılmadığı görülmektedir.

4. Psikolojik ve Pedagojik Arka Plan

Çocukların ilk üç sınıfa devam ettikleri 7-10 yaş aralığı, aynı zamanda dinle ilgili sorularının en yoğun olduğu dönemlerden biridir. Bu dönemde okullarda din dersi olmaması, çocukların bu yaş aralığında akıllarına gelen soruların cevapsız kalmasına neden olabilmektedir. Pedagojik açıdan bakıldığında, insanın gelişimine bütüncül ve sürdürülebilir bir perspektifle katkı sunmak gerekmektedir. Bu nedenle, bilişsel, fiziksel ve psikolojik gelişim alanlarının yanı sıra dinî gelişim alanı da eğitim veren kurumlar ve eğitimciler tarafından dikkate alınmalıdır.
Hem İslam geleneğinde hem de Gustav Jung (öl. 1961) gibi bazı Batılı bilim insanlarında varlığı kabul edilen inanmaya dair ortak temayül, çocukluk döneminden başlayarak gelişimini sürdürmektedir.

Sağlıklı bir dinî gelişim, özenli ve planlı bir eğitimi zorunlu kılmaktadır. İlkokulun ilk yılları da bu açıdan oldukça önemli olduğu söylenebilir. Bu dönemde din eğitimini görmezden gelmek, gelişimdeki bütünlük ve süreklilik açısından bir soruna işaret etmektedir. Ayrıca, çocuklarda bu dönemde ortaya çıkan dine yönelik merakın karşılanması ve sorularının cevap bulması gerekmektedir.
Bireylerin yetiştiği aile ya da yakın çevresi, bu ihtiyaca her zaman cevap veremeyebilir. Aynı şekilde, her çocuğun yakın çevresinde, dinle ilgili sorularına “doğru” ve uygun cevap verebilecek bir kimsenin bulunmaması da mümkündür. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için, örgün eğitimin ilk üç sınıfında da din derslerine yer vermek bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

5. Farklı Ülkelerdeki Uygulamalar

Din derslerinin, okul öncesi eğitimden başlayarak temel eğitimin ilk sınıfından son sınıfına kadar devam ettiği birçok ülke bulunmaktadır. Kimi ülkelerde din dersi, zorunlu dersler arasında yer alırken, kimi ülkelerde ise seçmeli dersler arasında bulunmaktadır. Aynı şekilde, sınıf düzeylerine göre farklı uygulamaların da mevcut olduğunu belirtmek gerekir.
Örneğin, bazı ülkelerde müfredatta müstakil bir din dersine yer verilirken, Fransa gibi bazı ülkelerde ise din ile ilgili konular, Hayat Bilgisi dersi kapsamında işlenmektedir.

Ülkemizdeki Hayat Bilgisi dersinin içeriği incelendiğinde, Maarif Yüzyılı Programı’nda ilk iki sınıfta “Yaşadığım Yer Ülkem” öğrenme alanı içinde “Dinî Gün ve Bayramlar” konusunun yer aldığı görülmektedir. Ancak, üçüncü sınıfta bu konunun tamamen çıkarılmış olması, din ve değerler eğitiminin sürekliliği açısından önemli bir eksiklik oluşturmaktadır. Bu durum, çocukların manevi ve kültürel gelişim süreçlerinde desteklenmesi gerektiği gerçeğini göz ardı etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’de Fransa örneğinde olduğu gibi Hayat Bilgisi dersi içinde verilen bir din dersinden bahsetmek mümkün değildir.

Dünyada din dersinin ilkokuldan itibaren okullarda okutulduğuna dair sayısız örnek vermek mümkündür. Örneğin, Finlandiya’da devlet okullarında ilköğretimden lise sona kadar din eğitimi dersleri zorunludur. Yunanistan’da ise din bilgisi dersleri, ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu dersler arasındadır. Bununla birlikte, ilkokul 1. ve 2. sınıflarda haftada 1 saat ve lise sona kadar haftada 2 saat olan din dersleri, Ortodoks mezhebi ağırlıklı olup mezhepler üstü bir yaklaşımla verilmektedir. Aynı şekilde, Hollanda’da din dersleri seçmeli olarak okutulmaktadır.

Türkiye’deki mevcut durumun aksine, ilkokulun ilk üç sınıfında din dersine yer veren ülkelere dair örneklerin sayısını arttırmak mümkündür. Ayrıca, Batı’da köklü bir geleneğe sahip olan kilise kurumu, eğitim alanında önemli bir aktör olarak karşımıza çıkmakta ve dinî-ahlaki eğitimin sürekliliğini sağlamada belirleyici bir rol oynamaktadır. Kiliseye bağlı okullarda, okul öncesinden başlayarak her kademede din eğitimi rahatça yapılabilmekte; isteyen veliler, çocuklarına kendi dinlerini öğretme hakkını bu kurumlar aracılığıyla kullanabilmektedir.

Sözgelimi, İngiltere’de devlet okullarındaki din eğitiminin hukuki durumu, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki 1944 yasasıyla daha sağlam bir temele oturtulmuştur. Kilise ile devlet arasındaki anlaşmalar neticesinde, kilise, devletin eğitime müdahalesine izin vermiş; devlet ise tüm okullarda din eğitimini zorunlu hale getirmiştir.

Genel olarak değerlendirildiğinde, dünya çapında yaygın uygulamanın, din derslerinin okul öncesi eğitimden başlayarak ilkokul sürecinde devam etmesi şeklinde olduğu görülmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı uhdesinde açılan ve velilerin isteğe bağlı olarak çocuklarını gönderebildiği 4-6 Yaş Kur’ân kursları, okul öncesi dönemde din eğitimi ihtiyacına cevap verirken, örgün eğitimde bu sürecin devamını sağlaması gereken ilk üç sınıfta din dersinin bulunmaması önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

Bu durum, erken yaşta temelleri atılan dinî eğitimin sürekliliğini kesintiye uğratmakta ve çocukların doğal meraklarına sistemli bir şekilde cevap verilmesini zorlaştırmaktadır.

6. Neden İlk Üç Sınıfta Din Dersi Yok?

Tarihsel süreç incelendiğinde, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde ilkokulun ilk sınıflarında da din dersinin müfredata dahil olduğu görülmektedir. Daha sonraki süreçte ise, siyasi ve ideolojik sebeplerle, Türkiye’de okullarda din derslerine uzun bir dönem yer verilmemiştir. Herhangi bir yasal ya da anayasal değişiklik olmamasına rağmen 1950’li yıllarda din dersleri, ilkokul 4. sınıftan başlayarak tekrar okullarda okutulmaya başlanmıştır.

Bu açıdan bakıldığında, dersin ilk üç sınıfta olmamasının hukuki bir altyapısının olmadığı daha net anlaşılmaktadır. Aynı şekilde, 1982 Anayasası’nda da açıkça Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı hükmü gereğince, DKAB dersinin ilkokulun ilk üç sınıfında olmamasının hukuki açıdan tezat bir durum olduğu ifade edilmelidir.

Bununla birlikte, Millî Eğitim Bakanlığı’nın yurt dışında, özellikle de Almanya’da çalışan işçilerin çocukları için hazırladığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi müfredatı, ilkokul birinci sınıftan başlamaktadır. Aynı şekilde, Türkiye’de uzun bir süredir Diyanet İşleri Başkanlığı uhdesinde yürütülen 4-6 Yaş Kur’ân kurslarında da okul öncesi dönemde çocuklara din eğitimi verilmektedir. Bu kurslar sayesinde, Türkiye’nin okul öncesi din eğitiminde ciddi bir tecrübe kazandığını söylemek mümkündür. Özetle, ilkokulun ilk üç sınıfında din ile ilgili bir dersin bulunmamasının ne tarihî ne de bilimsel bir dayanağı vardır.

7. Beklentiler

Toplumun geniş bir kesiminin bu konudaki beklentileri çok açık ve nettir. Çocukların, sordukları sorular sebebiyle “küçük filozoflar” olarak nitelendirildiği bu ilk çocukluk döneminde, sorularına cevap bulabilecekleri bir derse ve uzman öğretmenlere ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın karşılanması için gerekli hukuki altyapı da zaten mevcuttur.

Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu din dersi öğretmenleri, 4. sınıftan 12. sınıfa kadar derse girebilecek yetkinlikte olup, ilkokulun ilk üç sınıfına da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulması sürecinde, ilgili dersi verecek öğretmenlerin yeterlik ve yetkinlikleri belirlenmelidir. Bu yetkinlikler doğrultusunda, YÖK ve MEB arasında bir iş birliği çerçevesinde gerekli adımlar atıldığında, kısa sürede bu alandaki eksiklikler de giderilecektir.

Örneğin, okul öncesi ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı uhdesinde yürütülen 4-6 Yaş Kur’ân kurslarında, yetkinlik ve tecrübe kazanımı anlamında kısa sürede büyük bir mesafe kat edildiği görülmektedir. Bu konudaki öncelikli beklenti, ilkokulun ilk üç sınıfına da en yakın zamanda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulmasıdır. Bu hak teslim edilir ve ilk aşama geçilirse, o zaman dersin içeriği ve esas alınacak yaklaşım üzerine konuşmak daha mümkün hale gelecektir.


Kaynakça

Aydın, Mehmet Zeki. “Avrupa Birliği Ülkelerinde Din Öğretimi ve Türkiye ile Karşılaştırılması”, Türk Milli Eğitim Sisteminde Din Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu, 2-3 Mart 2005.

Çelik, Ahmet. “İlköğretim Müfredatında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 5/16 (2006), 100-104.

Çinemre, Semra. “İlkokul 1. ve 2. Sınıfta Din Öğretimi: Alman Devlet Okullarında Okutulan Mein İslambuch 1-2 Ders Kitabının Muhteva Özellikleri Bakımından İncelenmesi”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 24/1 (2020), 455-474.

Durak, Bahaeddin. “Hollanda’da Okullarda Din Eğitimi”, Batı Avrupa’da Okullarda Din Eğitimi, ed. Mahmut Zengin-Abdurrahman Hendek, Değerler Eğitim Merkezi Yayınları, İstanbul 2023.

Kaymakcan, Recep. “İngiltere’de Okullarda Din Eğitimi”, Batı Avrupa’da Okullarda Din Eğitimi, ed. Mahmut Zengin-Abdurrahman Hendek, Değerler Eğitimi Merkezi Yayınları, İstanbul 2023.

Kurt, Mehmet. “Finlandiya’da Okullarda Din Eğitimi”, Kuzey ve Doğu Avrupa’da Okullarda Din Eğitimi, ed. Mahmut Zengin-Abdurrahman Hendek, Değerler Eğitim Merkezi Yayınları, İstanbul 2023.

Taşkın, Osman – Çinemre, Semra. “DKAB ve Sınıf Öğretmenlerinin İlkokul 1.-3. Sınıflarda Yürütülmesi Muhtemel DKAB Dersine İlişkin Önerileri”. Uludağ İlahiyat Dergisi 33/2 (Aralık 2024), 277-311.

Tavukçuoğlu, Mustafa. “Cumhuriyet Döneminde Din Derslerinin İlkokul Programlarındaki Yeri”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6/6 (1996), 147-167.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), “19. Millî Eğitim Şûrası Kararlar”

Milli Eğitim Temel Kanunu, Resmî Gazete 14574 (24 Haziran 1973), Kanun No. 1739/md.2/2.


0 yorum

Diğer Yazılar

Yorum yap