İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı, bir sivil toplum kuruluşu olarak bilgi, politika ve strateji üretmektedir. İLKE Vakfı yaptığı çalışmalarla bir taraftan sivil alanın nabzını tutmakta; diğer taraftan da ülke meselelerinin daha derinlikli ve nitelikli kavranmasını sağlamaya çalışmaktadır. Eğitim, toplum, ekonomi, hukuk, kültür ve sivil toplum alanlarını merkeze aldığı çalışmalarını tüm ilgililerin istifadesine sunmaktadır. Türkiye’nin toplumsal olarak dönüşüm geçirdiği, anayasa yapım süreçlerinin tartışıldığı bir dönemde çözüme kavuşturulmayı bekleyen temel sosyal ve siyasi konularda İLKE Politika Önerileri serisi başlatmıştır. Göç Politika Önerisi de bunlardan bir tanesidir.
Türkiye tarih boyunca bir göç ülkesi olmuştur. Türkiye’nin 21. yüzyılda da hem iç göç hem dış göç olgularını titizlikle takip etmesi, yasal-kurumsal düzeyde göç yönetimini temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere belli insani ve tarihsel ilkelere göre yapılandırması, göçle ilgili idari kayıtları ayrıntılı şekilde tutması ve şeffaf şekilde sunması, göçmenlerin yaşadığı veya yaşaması muhtemel ekonomik, sosyal ve kültürel entegrasyon sorunlarını odaklı ve sistematik şekilde ele alması şarttır. Bu politika dosyası, Türkiye’nin göçmen çocuklardan beyin göçüne, göçle ilgili gündem maddelerine dair tespit ve teklifler içerir.
Genel Bakış
Türkiye, 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana kitlesel göç hareketleriyle ülkeye gelen, farklı etnik ve dini özelliklere sahip göçmenlere ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Cumhuriyet dönemine kadar gerçekleşen bu kitlesel göçler, Türkiye’nin demografik yapısını önemli ölçüde etkilemiştir. Başta Suriye iç savaşı olmak üzere son yirmi yılda gerçekleşen uluslararası krizler, savaşlar ve bunların çok yönlü etkileri de Türkiye’ye olan göç akışını hızlandırmıştır. Tarihsel göç akışına paralel olarak Türkiye’nin göç politikası ve göçe dair geliştirdiği dinamikler de haliyle yeni bir olgu değildir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana alışılagelmiş farklı din, dil ve etnik kökenlere sahip grupların bir arada yaşaması kültürü, Türkiye’nin farklı dönemlerde de göçmenlere ve entegrasyona dair değerlerine işlemiştir. Bu sebeple, Türkiye her daim göç dinamizmini ve akışlarını doğru yönetmeli; “göç ülkesi” pozisyonunu imkân ve kaynağa dönüştürmelidir.
Öte yandan, Türkiye yalnız dış göçe değil; süregelen bir iç göçe de sahiptir. 1950’lerden bu yana köy ve kasabalardan şehir merkezlerine ve metropollere doğru yaşanan iç göç hala devam etmekte olup zaman içerisinde farklı hacimlere ulaşmış ve ülkenin toplumsal dinamizmine katkıda bulunmuştur. Fakat bu katkı sadece toplumsal boyutta kalmamış, aynı zamanda farklı olgular ve dinamikleri de beraberinde getirmiştir. Bunlardan bir tanesi de gelişmiş ülkelerin göç akışlarını kendi ülkeleri lehine nasıl dönüştürdüğüdür. Bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerin kurumsal organizasyon ve göç yönetim becerisi gerektiren tecrübelerine benzer şekilde, başarılı bir göç yönetimi için Türkiye’nin de iç ve dış göç olgularını iyi analiz etmesi, insan haklarına ve insani ilkelere saygı gösteren bir yasal-kurumsal yapı oluşturması ve göçmenlerin yaşadığı çok boyutlu entegrasyon sorunlarını da odaklı ve sistematik şekilde ele alması gerekmektedir.
Durum Tespiti
Türkiye özellikle son yıllarda büyük bir göç ülkesi haline gelmiştir. Her ne kadar yavaş bir şekilde azalma gösterse de mevcut durumda geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 3 milyonu aşmıştır. Kısa vadede ve kitlesel boyutta Suriye’ye dönmeyeceği veya dönemeyeceği kesin olan Suriyelileri çok büyük ölçüde etkileyen göç politikaları; aile, sosyalleşme, eğitim, istihdam ve yoksulluk gibi toplumsal birçok dinamikle iç içedir. Suriyelilerin yanı sıra, Afrika ve Orta Asya ülkelerinden gelen göçmenler ve savaştan sonra Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Rusya ve Ukrayna vatandaşları da bu dinamiklerin daha da komplike hale gelerek çeşitlenmesine neden olan önemli göç gruplarıdır. Türkiye tarafından bu dinamiklere yanıt olarak geliştirilen sağlık ve eğitim hizmetleri her ne kadar başarılı örnekler sunsa da adalete erişim ve kültürel katılım gibi alanlarda da gelişim gösterilmelidir. Bu sebeple, kayıtlı ve düzenli bulunan göçmen nüfusa dair kapsamlı bir veri havuzunun düzenli bir yapıya kavuşturulması; bu verilerin, göçmenlerin topluma entegrasyonu için şeffaflık ve adalet ilkeleri doğrultusunda yapılandırılması gerekmektedir.
Dış göçe ek olarak iç göç de özellikle yükseköğretimin yaygınlaşmasıyla şehirlerarası öğrenci hareketliliği artmış; bu hareketlilik ise dikkatle takip edilmesi gereken barınma, hizmetlere erişim ve kültürel kaynak gibi çeşitli dinamikler ortaya çıkarmıştır. Ancak iç ve dış göçe bağlı olarak gelişen ve çeşitlenen bu dinamiklerin her biri, hem Türkiye’nin gelişen uluslararası önemi ve ilişkileri hem de nitelikli iş gücü barındırabilmesi için birer araştırma ve uygulama alanı sunmaktadır. Bu sebeple, Türkiye göç olgusunu bir sorunlar yumağı olarak değil; bir imkân ve fırsatlar bütünü olarak değerlendirmelidir.
Göç – Politika Önerileri Gündem Maddeleri:
- İç Göç Akışları ve Boyutları
- Göç İdaresinin Halkla İlişkiler Boyutu
- Göçmenlerin Eğitime Entegrasyonu
- Göçmen Çocukların Gözetilmesi
- Göçmenlerin Temel Hak ve Özgürlükleri
- Göçmenler ve Çalışma Hayatı
- Göçmenlere Yönelik Sivil Toplum Faaliyetleri
- Göç Alanında Akademik Faaliyetler ve Yayınlar
- Beyin Göçü Politikaları
***
Editör Notu: İLKE Vakfı Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM) tarafından oluşturulan bu politika önerisi, Ali Zafer Sağıroğlu’nun katkılarıyla Elyesa Koytak tarafından hazırlanmıştır. Bu bağlantı üzerinden tam metne ve diğer politika önerilerine ulaşabilirsiniz.