Artık Uzaktan Eğitime “Acilen” Geçmeyelim - İLKE Analiz

Artık Uzaktan Eğitime “Acilen” Geçmeyelim

Selim Tiryakiol

6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli deprem Türkiye’de 10 ili birden etkiledi. YÖK’ün 17 Şubat 2023’te yaptığı açıklamaya göre bölgede ikametgahı olan veya bölgede eğitim alan toplam 631.430 yükseköğretim kademesi öğrencisi bulunmaktadır. Bölgede eğitim alan öğrenci sayıları, bölgede ikameti bulunup 2021’de bir yükseköğretim programına yerleşen öğrenci sayıları ve 2021’de üniversiteye yerleşen öğrencilerin deprem yaşanan bölgeden diğer illere hareketliliği aşağıdaki grafiklerde ayrı ayrı sunulmuştur.

Ayrıca öğrenciler ve personeller arasında maalesef kayıplar bulunmaktadır. Bu nedenle YÖK “nitelikten ödün vermeden, mümkün olan en etkin, verimli ve kesintisiz bir şekilde” notuyla birlikte 2022-2023 akademik yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla başlamasına, Nisan ayı itibariyle kararın yeniden gözden geçirilmesine karar verdi. Bu kararla birlikte üniversitelerde kendimizi yine pandemi döneminde geride kaldığını düşündüğümüz uzaktan eğitimin içinde bulduk.

Birçok uzman YÖK’ün bu kararının toptancı bir karar olduğu noktasında eleştirilerde bulunuyor. Depremden gerek doğrudan gerek dolaylı olarak birçok insan etkilenmiş olsa bile bu etkilenmenin derecesini ve etkilenme türlerini, eldeki barınma olanaklarını analiz ederek daha yerel kararlar alınabilirdi. Öte yandan büyük bir pandemi tecrübesi yaşayan üniversiteler yeniden gelen bu uzaktan eğitim kararına kurumsal anlamda ne kadar hazırlıklı? Öğretim üyelerinin uzaktan eğitim olgusuna yaklaşımının sebepleri yalnızca teknolojiyle bireysel ilişki biçimine indirgenemez. Aslında eğitimin bütün bileşenleri ile birlikte düşünülmesi gereken uzaktan eğitime hazırlıkta üniversitelerin kurumsal sorumlulukları çoğu zaman konuşulmuyor ve göz ardı ediliyor. Bugün uzaktan eğitime karşı gösterilen isteksizliğin arka planında kurumların eğitim yatırımlarını buna göre yapmıyor oluşunun payı büyüktür. Bu yazıda uzaktan eğitim, acil durumlarda uzaktan öğretim ve öğrenme ve öğretme merkezi yapılanmaları etrafında bu durumu irdeleyeceğim.

Uzaktan Eğitim Nedir?

Çevrimiçi öğrenme veya e-öğrenme olarak da bilinen uzaktan eğitim, öğrencilerin geleneksel bir sınıf ortamında fiziksel olarak bulunmadığı; ancak teknolojiyi kullanarak eğitim materyallerine erişebildikleri ve öğretmenleri ve sınıf arkadaşları ile iletişim kurabildikleri bir eğitim biçimidir. Uzaktan eğitim deyince bugün Türkiye’de belki de ilk olarak akla Zoom ya da benzeri görüşme araçları yoluyla gerçekleştirilen dersler gelmektedir. Ancak uzaktan eğitimin tek yolu bu görüşme araçları değildir. Öğretmenin bir dersi kaydedip öğrencileriyle paylaştığı webinarlar, ortaklaşa okuma ve yazma etkinliklerine imkân veren çeşitli uygulamalar, verilen bir ödevin öğrenme yönetim sistemi üzerinden yüklenerek değerlendirilmesi ve benzeri diğer bütün uygulamalar uzaktan eğitim uygulamalarındandır.

Uzaktan Eğitim mi Acil Uzaktan Öğretim mi?

Tam da bugünlerde 2 yılı aşan pandemi tecrübesinden sonra yeniden uzaktan eğitime dönmeyi tartışıyoruz. Yaptığımız işe uzaktan eğitim adını versek de aslında uzaktan eğitim daha planlı öğrenme-öğretme faaliyetlerini içeren ve farklı bileşenlerden oluşan multidisipliner bir eğitim ekosisteminin adıdır.[1] Gerek pandemi döneminde gerekse bugün apar topar derslerimizi uzaktan öğretim yönetim sistemlerine tanımlamamız ve Zoom’a taşımamız literatürde “Acil Durumlarda Uzaktan Öğretim” olarak tanımlanarak uzaktan eğitimden farklı olduğuna vurgu yapılmaktadır. Buna göre “uzaktan eğitim” planlı, sistematik ve güçlü kuramsal temellere dayanan ve belirli bir öğrenme kültürüne hitap eden bir sistemken “acil durumlarda uzaktan öğretim” ise kriz anlarında teknolojik araçların yardımıyla yüz yüze öğretim faaliyetlerini online sistemlere taşıma eylemidir.[2]

“Uzaktan eğitim” planlı, sistematik ve güçlü kuramsal temellere dayanan ve belirli bir öğrenme kültürüne hitap eden bir sistemken “acil durumlarda uzaktan öğretim” ise kriz anlarında teknolojik araçların yardımıyla yüz yüze öğretim faaliyetlerini online sistemlere taşıma eylemidir.

Tam teşekküllü bir uzaktan eğitim sistemi yüz yüze eğitimin sağladığı formel, informel ve sosyal kaynakları sisteme entegre edebilmelidir. Örneğin akranlardan öğrenme, akranlarla sosyalleşme, kütüphane imkânları, barınma ihtiyacı, ders dışında gerçekleştirilen gezi, saha ziyareti gibi etkinlikler, kariyer ve sağlık hizmetleri başarılı bir eğitimin olmazsa olmazlarındandır. Bunlar olmadan yürütülen eğitim kısa süreli de olsa uzun süreli de olsa eksik kalmaya ve bilişsel, duyuşsal ve sosyal kayıplarla sonuçlanmaya mahkumdur. Herhangi bir uzaktan eğitim faaliyeti de bunlarla birlikte düşünülmelidir.

Türkiye’de ise üniversiteler ve çatı kuruluşu olan YÖK uzaktan eğitimi planlarken bütün bir ekosistemi ne kadar dikkate almaktadır? Ayrıca üniversite öğretim üyeleri bu tür bir ekosisteme ne kadar hazırdır/hazırlanmaktadır?

Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Çerçevesinde Uzaktan Eğitimi Yeniden Düşünmek

Teknolojik Pedagojik ve Alan Bilgisi Çerçevesi
Kaynak: Technological Pedagogical and Content Knowledge (TPACK

Şekil bir eğitimcinin sahip olması gereken bütün bilgi alanlarını göstermektedir. Buna göre bir eğitimci alan bilgisinin yanında pedagoji bilgisine, bu ikisinin yanında bir de teknoloji bilgisine sahip olmak durumundadır. İş sadece bununla kalmamakta bu teknolojik bilgiyi hem pedagojik bilgi ile hem de alan bilgisi ile ayrı ayrı bütünleştirmek durumunda olduğu gibi bu üçünü birlikte ustaca kullanması gerekmektedir.

Peki Türkiye’de üniversitelerdeki öğretim görevlileri bu üç bilgi alanını da kullanmaya ne kadar yetkindir? Malum olduğu üzere üç farklı alan bilgisini gerektiren bu yaklaşımın geçmişi çok da eskiye gitmemektedir. Klasik eğitim anlayışında yalnızca alan bilgisi yeterli görülürken pedagoji bilgisine ihtiyaç duyulmuyor, teknoloji bilgisinin adı dahi bilinmiyordu elbette. Bugün de araştırma ağırlıklı bir üniversitede pedagoji ve teknoloji bilgisine çok vurgu yapılmaması anlaşılabilir. Ancak Türkiye’de birçok üniversitede araştırma ve öğretim alanları birbirinden ayrılmamakta, bu ikisi birlikte yürütülmektedir.

Bir eğitimci alan bilgisinin yanında pedagoji bilgisine, bu ikisinin yanında bir de teknoloji bilgisine sahip olmak durumundadır.

Öğretim üyeleri hem araştırma yapmak hem de öğretimi yürütmekle yükümlüdür. Bugün bu yük geçmişe nazaran daha da ağır hâle gelmiştir. Çünkü geçmişte yalnızca alan bilgisine sahip olmak yeterli iken, bugün gelişen teknoloji ile birlikte bilgiye ulaşım imkânları çeşitlenmiş, artık bilginin hangi araçlarla ve pedagoji anlayışı ile yürütüleceği de önemli kriterler hâlini almıştır. Öğretim üyeleri de hem kendi alanlarında derinleşmek (araştırma ve yayın yapmak) hem derslerini pedagojik esaslara göre tasarlamak durumundadır. Pandemi ile birlikte hayatımıza giren uzaktan eğitim ile de alan ve pedagoji bilgisine bir de teknoloji bilgisi eklenmiştir. Bir öğretim üyesinin tek başına bu kadar yükün altından kalkabilmesi, öğretimi aynı motivasyonla sürdürebilmesi oldukça zordur.

Öğretim üyelerinin üniversiteler tarafından sistematik olarak desteklenmesi gerekmektedir. Ancak bugün Türkiye’deki çoğu üniversitede uzaktan eğitim süreçleri, uzaktan eğitim koordinatörlükleri tarafından yürütülmekte, gösterilen destek de çoğunlukla Zoom hesaplarının koordinasyonu ve derslerin öğrenme yönetim sistemlerine tanımlanmasından ibaret kalmaktadır. Öğretim üyeleri zaman zaman birbirleriyle dayanışma hâlinde çevrimiçi materyallerini paylaşmakta, teknolojik araçları daha etkili kullanmada birbirlerine yardımcı olmaktadırlar. Ancak yukarıdaki şeklin de gösterdiği gibi bu destekler bir eğitimcinin sahip olması gereken alanlardan yalnızca birisine tekabül etmekte, o bilgi alanı içerisinde de çok sınırlı kalmaktadır.

Eğitimde Mükemmeliyete Doğru: Öğrenme ve Öğretme Merkezleri

Geldiğimiz noktada bir eğitimcinin aynı anda hem alan hem pedagoji hem de teknoloji bilgisine aynı derecede sahip olması ve bunları derslerine başarılı bir şekilde tek başına entegre edebilmesi oldukça zorlayıcı bir süreçtir. Eğitim ister yüz yüze olsun ister uzaktan, öğretim üyeleri kurumları tarafından pedagojik ve teknolojik olarak desteklendiklerinde öğrencilerin başarısı ve öğrenme oranı da artacaktır. Bunun için üniversitelerin pedagoji ve teknoloji alan bilgisine hitap edecek merkezi bir yapılanmaya ihtiyacı vardır. Dünyada öğrenme ve öğretme merkezi olarak isimlendirilen bu merkezlerin verdikleri hizmetlerden bazıları şunlardır:

  • Öğretim üyelerine bireysel danışmanlık
  • Göreve yeni başlayan öğretim üyelerine mentörlük
  • Öğretim üyelerine ders tasarımı desteği
  • Eğitim teknolojileri kullanım desteği
  • Eğitsel materyallerin paylaşımı
  • Ders ziyaretleri ile öğretim üyelerine geri bildirim verme
  • Dönem sonunda derslerin değerlendirilmesi
  • Öğrenciler için akademik yazım destekleri
  • Hibe ve ödülleri organize etme

Aslında bu birimlere 2022 YÖKAK kılavuzunda da “Kurum, hedeflediği nitelikli mezun yeterliliklerine ulaşmak amacıyla öğrenci merkezli ve yetkinlik temelli öğretim, ölçme ve değerlendirme yöntemlerini uygulamalıdır […] Tüm öğretim elemanlarının etkileşimli-aktif ders verme yöntemlerini ve uzaktan eğitim süreçlerini öğrenmeleri ve kullanmaları için sistematik eğiticilerin eğitimi etkinlikleri (kurs, çalıştay, ders, seminer vb.) ve bunu üstlenecek/gerçekleştirecek öğretme-öğrenme merkezi yapılanması vardır. Öğretim elemanlarının pedagojik ve teknolojik yeterlilikleri artırılmaktadır. Kurumun öğretim yetkinliği geliştirme performansı değerlendirilmektedir.”[3] cümleleriyle dikkat çekilerek öğretim süreçlerinin kalitesi vurgulanmaktadır.

Akın Bulut, Ahmet Göçen ve Hümeyra Konuk’un yazmış olduğu İLKE Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından yayımlanan “Yükseköğretim Kurumlarında Öğrenme ve Öğretme Merkezleri” başlıklı Politika Notu bu merkezleri ele alan kapsamlı bir rapor. Rapora göre hâlihazırda Türkiye’de 9 üniversitede bu merkezler bulunmaktadır:[4]

  • Atatürk Üniversitesi
  • Boğaziçi Üniversitesi
  • İbn Haldun Üniversitesi
  • İzmir Ekonomi Üniversitesi
  • Koç Üniversitesi
  • MEF Üniversitesi
  • Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  • TED Üniversitesi
  • Yozgat Bozok Üniversitesi

Sonuç olarak, gerek yüz yüze gerekse uzaktan eğitimin kalitesini artırmak için alan bilgisini pedagoji ve teknoloji ile harmanlamakta öğretim üyelerine sistematik olarak yardımcı olabilecek ve kaynak oluşturabilecek bu tür merkezlerin yaygınlaştırılması, istihdam ve kaynaklarının artırılması ve teşvik edilmeleri içinde bulunduğumuz benzer kriz durumlarında eğitim-öğretimin yüz yüze, online ya da harmanlanmış olarak yürütülmesinde öğretim üyelerine ve öğrencilere yardımcı olacak, tam teşekküllü bir uzaktan öğretim ekosisteminin kurulmasında üniversitelere hizmet edeceklerdir.


[1] Bozkurt, A. , Hamutoğlu, N. B. , Liman Kaban, A. , Taşçı, G. & Aykul, M. (2021). Dijital bilgi çağı: Dijital toplum, dijital dönüşüm, dijital eğitim ve dijital yeterlilikler . Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi , 7 (2) , 35-63 . DOI: 10.51948/auad.911584

[2] Sezgin, S. (2021). Acil Uzaktan Eğitim Sürecinin Analizi: Öne Çıkan Kavramlar, Sorunlar ve Çıkarılan Dersler . Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 21 (1) , 273-296 . DOI: 10.18037/ausbd.902616

[3] (YÖKAK (2021). Kurum iç değerlendirme raporu (KİDR) hazırlama kılavuzu. https://yokak.gov.tr/Common/Docs/KidrKlavuz1.4/Kidr_Surum_3.0.pdf

[4] Bulut, M. A., Göçen, A. ve Konuk, H. (2023). Yükseköğretim Kurumlarında Öğrenme ve Öğretme Merkezleri, (Politika Notu: 2023/49). İstanbul: İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı.


0 yorum

Diğer Yazılar