MÜLAKAT | Sınıfta Depremi Nasıl Konuşmalıyız? - İLKE Analiz

MÜLAKAT | Sınıfta Depremi Nasıl Konuşmalıyız?

Editör

06 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş-Pazarcık merkezli ve on ilin derinden etkilendiği deprem maalesef birçok kişinin hayatını, ailesini, yakınlarını kaybetmesine yol açtı. Bu felaketin yaşanmasından itibaren bütün ülke birlik olup yaralarını sarmaya çalışıyor, gönüllü olarak birçok kişi, kurum, kuruluş deprem bölgesindeki herkese destek olmaya çalışıyor. Okulların açılması ile de depremi yaşayan veya etkilenen herkes bir araya gelecek. Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) olarak uzman isimlere öğretmenlerin sınıfta depremi nasıl konuşabileceğini sorduk. Klinik Psikolog Mehmet Teber ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü öğretim üyeleri Dr. Işıl Tekin ve Dr. Numan Turan görüşlerini bizlerle paylaştı.

Depremden kaygılanan öğrencilere nasıl yaklaşılmalı?

Mehmet Teber: Öncelikle sevgi, ilgi, şefkat ile çocukları sarmalamak gerekir. Teneffüslerde onların yanımıza çağırmak, başını okşamak, basit bir oyun oynamak, kantinden bir şey ikram etmek çok basit ama iyileştirici adımlar olabilir. Sonrasında doğal iyileştiriciler olan oyun, hareket ve öyküleri sınıf içinde derslere yerleştirebiliriz. Dersi basit bir oyunla başlatmak, ders sırasında bir öykü anlatmak, ders sonunda bir hareket yaptırmak gibi. Durumunu ciddi gördüğümüz çocukları ise bir uzmana yönlendirebiliriz.

Işıl Tekin: Öncelikle iyi bir dinleyici olmak gerekir. Anlatması için zorlamadan ama anlatmaya ihtiyacı olduğunda onu saygıyla, anlayışla ve yargılamadan dinleyecek birinin orada olduğu mesajını vermek öğrencilere güven verecektir. Böyle bir durumda üzgün olmaları çok normal. “Artık üzülme, güçlü ol, sen güçlü ol ki kardeşin/ailen de daha iyi olsun.” gibi ifadelerle çocuğa yaşından büyük beklentileri yüklememek gerekir. Detay sormadan onun anlattığı kadarını aktif bir şekilde dinleyerek, tüm ilgimizi dikkatimizi gerçekten ona yönelterek, dinlediğimizi hissettirerek öğrencilere yaklaşabiliriz. Ayrıca mahremiyetine saygı duymak ve anlattığı hikayeleri paylaşmamak da gerekir.

Öğrencilerin duygularını ifade etmelerine fırsat vermek ve öğrencileri yüksek bir farkındalıkla gözlemleyerek yardıma ihtiyaç duyan öğrencileri belirlemek önemli olacaktır. Öğretmenlerin öğrencileri dikkatle gözlemesi sayesinde bazı öğrencilere erken dönemde müdahale etmek ruh sağlığını koruyucu bir role sahip olacaktır. Oynamalarına ya da öğrenmelerine engel davranışlara dair uyarı işaretleri varsa bunlara dikkat edilmeli ve gerekirse yönlendirmeler yapılmalıdır. Özellikle davranışındaki önemli değişiklikler zaman içinde devam ederse, işlev görmesini veya oyun oynamasını engellerse, okul rehberlik ve psikolojik danışma servisine başvurulabilir ya da yönlendirme yapılabilir.

Dersleri 40 dakika boyunca durmaksızın aktif bilişsel bir içerikle sunmak yerine daha kısa sürelere ayırarak, sınıf içinde molalar vererek işlemek mümkün olabilir.

Bunun yanı sıra derslerde akademik içeriği öğretmeye geçmeden önce ne durumda olduklarını kontrol etmek ve ihtiyaç varsa önce duygularını düzenleme üzerine çalışmak gerekebilir. Başta konsantre olmakta zorluk çekebilirler, öğrenme rutinine dönmek zaman alıcı olabilir. Öğrenmede ya da konsantrasyonda zorlanan öğrenciler için daha yavaş bir hızda ilerlenebilir. Teneffüsleri zaten kullanacaklar ama dersleri de 40 dakika boyunca durmaksızın aktif bilişsel bir içerikle sunmak yerine daha kısa sürelere ayırarak, sınıf içinde molalar vererek işlemek mümkün olabilir. Öğrenciler arasında etkileşimi artırmak için oyun ve spor etkinlikleri kullanılabilir. Oyun, çocuklar için terapötik bir yoldur. Çünkü çocuklar oynarken kendi baş etme mekanizmalarını kullanabilirler, kendi hızlarında hareket edebilirler. Oyun oynayabilecekleri ortamlar oluşturmak stresle baş etmelerine yardımcı olacaktır. Küçük çocuklar için oyunların yanı sıra resim yapma yoluyla ve daha büyükler için günlüklerle, yazma uygulamalarıyla kendilerini ifade etmeleri, duygularını dökmeleri sağlanabilir. Tabi burada onların tercih ettikleri bir yolun seçilmesi önemlidir.

Bunların yanı sıra sosyal destek ruh sağlığını koruyucu temel faktörlerden biridir. Bu nedenle arkadaşlarıyla bağlantı kurmalarını ya da ortak bir ürün ortaya çıkarmalarını sağlayacak fırsatlar sunulabilir. Sınıfı sıcak, güvenli ve rahat bir alan haline getirmek için çocukların katılımı sağlanabilir, onların fikirleri alınabilir, daha demokratik bir sınıf ortamı oluşturulabilir. Bu aynı zamanda kontrol hissini ve güvenlik hissini kazanmalarına da yardımcı olacağı için sağaltıcı bir etkisi olacaktır.

Ayrıca davranışlarda regresyon gözlemlenebilir. Parmak emme ve alt ıslatma gibi erken yaş davranışları gösterenlere sabırlı davranmak gerekir. Son olarak, depremzede öğrencilere acımak uygun bir yaklaşım olmayacaktır. Yaşadıkları acı çok büyük ve büyük kayıpları da olabilir ama ihtiyaç duydukları şey çevrelerindekilerin onlara acıması değildir. Temelde verilmesi gereken mesaj yaşadıklarının farkında olduğunuz ve ihtiyaç duyarsa yanında olduğunuzu hissettirmektir.

Numan Turan: Öğrenci, eğer kaygı belirtileri veya stres tepkileri gösteriyorsa, bu durum sınıfta diğer öğrenciler tarafından da gözlemleniyor veya fark ediliyorsa, öğretmenin öğrenci için sınıfta bir destek mekanizması oluşturmasında fayda var. Kaygı belirtileri gösteren öğrencinin ikincil travma yaşaması sınıfta engellenebilir.

Okuldaki rehber öğretmenin desteği ile tüm sınıf için kaygı yönetim stratejileri pratik edilebilir. Yine kaygı belirtileri gösteren öğrenciler uzman desteği için yönlendirilebilir.

Depremden doğrudan etkilenmemiş ancak depremden etkilenen arkadaşları konusunda kaygılanan öğrencileri nasıl yönlendirmeli?

Mehmet Teber: Tabi ki depremden çocukların etkilenme düzeyleri çok farklı. En az etkilenmiş çocuk, arkadaşlarından duydukları ile daha çok korku geliştirebilir. Bu durumu kontrol etmek, “Kendi aranızda konuşmayın.” demek de doğru değil. Çünkü korkanın da bunu paylaşmaya ihtiyacı var. Eğitimci ara ara konu ile ilgili gündemi açıp ortalıkta gezen kulaktan dolma bilgileri düzeltebilir. Örneğin, “Deprem ile ilgili duyduğunuz sizi şaşırtan, aklınızı karıştıran bir şey var mı?” diyerek giriş yapılabilir.

Numan Turan: Burada, öğrenciye bir sorumluluk yüklenmemeli. Sorduğu sorulara cevap verilebilir ve yaşadığı sorunlara nasıl yaklaşabileceği konusunda tavsiye verilebilir. Böyle durumlarda önemli olan, öğrencinin kendisini desteklemek olmalı. Öğrenciye de arkadaşını profesyonel yardım kaynakları ile nasıl buluşturabileceği anlatılabilir.

Okul öncesindeki çocuklara depremin nasıl anlatılabileceği özellikle merak ettiğimiz bir husus. Bu yaşlardaki öğrencilere deprem nasıl anlatılmalı?

Mehmet Teber: Öncelikle derse girip üzgün olduğumuzu, ülkemizde büyük bir deprem olduğunu belirtebiliriz. Ölüm, enkaz gibi aşamalardan bahsetmeye gerek yok. Çünkü kendi evleri ile ilgili gereksiz kaygıya kapılmaları şu aşamada iyi olmaz. Ancak yardımlaşarak, konuşarak, oynayarak üzüntümüzü küçültebileceğimizi söyleyebiliriz.

Okul öncesi kademede bulunan öğrencilere depremi açıklamak için Jenga oyunundaki gibi ahşaplar kullanabiliriz. Üç dört tabaka şeklinde yere dizip sonra da yukarı doğru katlar yapabiliriz. Sonra durumu şu şekilde izah edebiliriz: “Bakın yerin altında kocaman kayalar var, bazen onlar çatlayıp, çürüyüp kırılıyor. O zaman hareket ediyorlar, onlar hareket edince üstlerindeki her şey de hareket ediyor. Biz bu sallanmaya deprem diyoruz.”

Işıl Tekin: Okul öncesi dönemdeki çocuklar kötü şeyler olmasına neden olduklarına inanabilir, yeni korkular geliştirebilir, özetle depremle ilgili yanlış algıları olabilir. Okula döndüklerinde depremle ilgili düşünceleri ve soruları olabilir. Ne olduğu ile ilgili sorularına korkutucu ayrıntılara girmeden basit cevaplar verilmesi tercih edilmelidir. Gelişim düzeylerine uygun şekilde gerçek bilgiler verilmelidir. Depremin nasıl gerçekleştiğine dair yanlış algıları varsa kartonlar kesip yer kabuğunun hareketlerini, bu depremde plakların nasıl hareket ettiği basitçe ve somut materyallerle açıklanabilir. Bu doğrultuda, tetikleyici olmayan uygun animasyonlar da kullanılabilir.

Depremden etkilenen depremzede öğrenciler ile deprem hakkında nasıl konuşulmalı?

Işıl Tekin: Öğretmenlerimiz çocuklara hatırlatmamak için ya da onları daha kötü etkilememek için iyi niyetle bu konudan hiç bahsetmemeyi düşünebilir fakat böylesi bir durumda doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmiş olan öğrencilerimizin duygularını ifade etmeye ihtiyaçları olacaktır. Duyguları ifade etme biçimleri gelişim dönemlerine göre ve bireyler arası farklılıklara göre çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Önemli olan duyguları ifade edebilecekleri ortamlar oluşturabilmektir. Dolayısıyla, öncelikle depreme dair duygular hakkında konuşmak uygun olacaktır. Ardından öğrencilerin depreme dair soruları varsa onlar üzerine konuşulabilir.

Afetle ya da sonuçları ile ilgili bilmediğimiz bir şey sorduklarında açıkça ve dürüstçe bilmediğimizi söyleyebiliriz. Ama eğer ulaşabileceğimiz bir bilgi ise onun için öğrenmeye çalışabileceğimizi söyleyebiliriz. Geçiştirmemeli ya da yanlış bilgi vermemeliyiz. Ya da öğrenemeyeceğimiz bir bilgi için de kesinlikle öğreneceğimize dair söz vermemeliyiz. Güvenlik algıları ve hisleri zaten zedelenmiş durumda olduğundan sonradan doğrusunu öğrenebilecekleri hatalı bir bilgi ile siz de öğrencilerin güven duygularını baltalamış olursunuz.

Numan Turan: Öğrencinin rehberliği takip edilmeli. Öğrencinin hazır bulunuşluğuna ve sınıf ortamında gösterdiği olağan dışı davranışlara göre deprem hakkında konuşmanın içeriği belirlenebilir. Aynı zamanda öğretmen derse girmeden önce sınıfındaki öğrencilerin depremden ne derece etkilendikleri ile ilgili bilgi toplanmalı.

Öğrencilerin düşüncelerini, öğretmen toplayabilir. Burada birçok öğretmen yapılandırmacı yaklaşımlara aşinadır. Öğretmen kendisini, yardımın veya deprem bilgisinin otoritesi olarak görmek yerine, sınıfta bir rehber veya moderatör gibi hareket edebilir. Tabi burada öğrencilerin gelişim düzeyine göre hareket edilmelidir.

Depremde ailesini/yakınlarını kaybetmiş öğrencilere nasıl yaklaşılmalı? Bir öğrencinin yardıma ihtiyacı olduğu veya doğal yas sürecinde olduğu nasıl anlaşılır?

Mehmet Teber: Bu çocuklara özel ilgi göstermek gerekir. Sevgi ve şefkatle sarmak sanırım yapabileceğimiz en önemli şey. Üzgün olduğumuzu ama bu zor dönemi aşmak için hep onun yanında olacağımızı çocuğa belirtmek güzel olur. Kaldığı yere yapacağımız ziyaret de çocuğa iyi gelir.

Her bireyin kaybı, o kişinin kişisel özellikleri ve sosyokültürel dinamiklerine göre değerlendirilmelidir.

Çocuklar içe dönük ve dışa dönük mizaca sahiptir. İçe dönük mizaçlı olanlar içe kapanır, sessizleşir, oyunlara katılmak istemez, durgun olabilir. Dışa dönük olanlar ise hırçın, öfkeli, saldırgan, huzursuz olabilir. Bir ayın sonrasında bu tepkiler devam ediyorsa, bir uzmanla görüşmesini sağlamak çok iyi olur.

Işıl Tekin: Çocuğun ihtiyacı sabır, anlayış, empatik bir yaklaşım ve ihtiyaç duyduğunda yanında olacağınızı hissetmesidir. Yakınını kaybetmiş bir yetişkinin ya da çocuğun yas sürecini yaşamasına izin verilmelidir. Yas tepkileri travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon belirtilerine benzeyebilir. Aşağıdaki belirtiler ruh sağlığı problemlerine ilişkin uyarı işaretleri olabilir ve bu durumlarda profesyonel bir destek alması için yönlendirme yapılabilir:

  • Duygu dalgalanmalarının sık olması
  • Merak ve oyun isteğinde azalma
  • Sık sık endişeli veya korkmuş hissetmek
  • Ölüm ve ölmekle meşgul olma
  • Açıklanamayan sesler veya halüsinasyonlar
  • Kendinin kötü olduğunu düşünme
  • Aşırı izole veya içine kapanık olmak
  • Uyku düzeninde bozulma, kabuslar
  • Görünüşünü ya da kişisel bakımını önemsememeye başlama
  • Daha önce zevk alınan derslere veya etkinliklere karşı ilgi kaybı

Numan Turan: Burada, kullanılacak işaretlerden birisi, kayıp üzerinden ne kadar zaman geçtiğidir. Yetişkinlerde iki ay gibi bir süre sonra, kişinin gündelik yaşamına geri dönmüş olması beklenir. Bu süreyi çocuklar için de kullanabiliriz. Fakat doğal yas süreci gibi bir tanım çok doğru olmayacaktır. Her bireyin kaybı, o kişinin kişisel özellikleri ve sosyokültürel dinamiklerine göre değerlendirilmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken, iki haftadan sonra gündelik yaşam ve öz-bakım becerilerinde ciddi bozulmalar olan öğrencilerin uzman desteğine yönlendirilmesidir.

Yakınlarını kaybeden depremzede öğrencilerinin ölüm, öldükten sonra ne olduğu ile ilgili soruları nasıl yanıtlanmalı?

Işıl Tekin: Ölüm, üzerine konuşması en zor olan insani gerçeklerden biri fakat bu zorluk üzerini örtüp kapatmaya sebep olmamalı. Çünkü bu, çocuğa daha çok zarar verebilir ve hatalı inançlar geliştirmesine sebep olabilir. Öncelikle yakınını kaybeden bir çocuk varsa bu haberi tercihen bir bakım verenden, bir aile üyesinden ya da en azından öncesinde tanıdığı ve güvendiği bir yetişkinden almasının sağlanması tercih edilir. Ölümü konuşurken de melek oldu, gökkuşağı oldu, bizi yukarıdan izliyor, çok uzak bir yere gitti gibi benzetme ve açıklamalar kullanmaktan uzak durmak gerekir. Bunun yerine “öldü” ifadesini kullanmak ve geri geleceğine dair herhangi bir ifade ya da imada bulunmamak tercih edilir. Ölümü anlatırken evcil hayvanlar üzerinden ya da bitkiler üzerinden açıklamalar kullanılabilir.

Numan Turan: Bu konuda yapılan çalışmalar, ölümün ne anlama geldiğinin çocuklara anlatılması ile ilgilidir. Bu soruların cevabı öğrencilere, onların inanç sistemlerine uygun bir şekilde anlatılmalıdır. Burada öğretmen, yas sürecinde olan öğrenciye yas danışmanlığı sunma şeklinde yaklaşmamalıdır. Öğretmen, sınıfın kollektif desteğini harekete geçirebilir; yas sürecindeki öğrenciye toplumsal pratiklere uygun bir şekilde sınıfça destek sunulabilir. Yas sürecindeki öğrencinin desteklendiğini hissetmesi önemli olacaktır.

Öğretmen, yas sürecinde olan öğrenciye yas danışmanlığı sunma şeklinde yaklaşmamalıdır.

Derslerde depremden bahsetmekten kaçınılmalı mı? 

Işıl Tekin: Böylesi büyük bir afet yaşanmışken derste hiçbir şey yaşanmamış gibi yok sayıp doğrudan akademik içeriğe başlamak doğru olmayacaktır. Ayrıca deprem, hayatımızın bir gerçeği. Bu nedenle öğrencileri rahatlatmak adına bir daha yaşanmayacağı yönünde bir bilgi vermek de sağlıklı olmaz. Bilişsel gelişim düzeylerine uygun olarak çeşitli animasyonlar, videolar, ya da yer kabuklarının hareketlerini maketlerle, kartonlarla göstererek açıklamak kullanılabilecek yollardan olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken, ilk etapta olaya yönelik duyguları paylaşmalarına imkân verecek sınıf ortamı oluşturmak olacaktır. Eğer depremin nasıl oluştuğuna dair öğrenci soruları olursa bu durumda gelişim düzeylerine uygun açıklamalar yapılabilir. Ama tüm bu açıklamalarda da kullanılan görsel ve işitsel materyallerde de kaygı uyandıracak ya da tetikleyecek ögelerin bulunmaması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bu materyallerin muhakkak önceden kontrol edilmesi ve mümkünse Millî Eğitim Bakanlığı, UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurum ve kuruluşların hazırladıkları ya da önerdikleri materyallerin kullanılması gerekir.

Numan Turan: Burada her bir sınıfta uygun zamanda en az bir kez konuşulması gerekir diye düşünüyorum. Hiç konuşulmaması, bu konunun bir tabu veya arzu edilmeyen bir durum haline gelmesine neden olabilir. Burada öğrencilerin nasıl tepki verdiği ve neler paylaşıldığı not edilmeli ve okul rehber öğretmeni ile paylaşılmalıdır. Burada, öğretmen öğrencilerin etkilenme düzeyine göre devam eden müdahalelere karar vermelidir. Özellikle, depremin etkilediği öğrencilerin bulunduğu okullarda bir komisyon kurulabilir ve öğrencilere yönelik devam eden psikososyal destek müdahaleleri yönetilebilir.

Öğrenciler ile deprem hakkında konuşurken eğitmen, kendi duygularını nasıl yönetebilir?

Rutine dönmek, güvenli hayata geri dönüyorum duygusunu beraberinde getireceği için oldukça önemlidir.

Mehmet Teber: İyilik bir kişiden ötekine yayılır. Depremzedelerin iyi olmasını bekleyemeyiz ilk etapta. İyi olmakla yükümlü olan biziz, yani depremi bizzat yaşamayanlar. Peki biz nasıl iyi olacağız? Rutinlerimize, iyi yaptığımız şeylere, gülmeye, haz almaya dönerek. Durmakla kimse iyileşmez. Hareket de iyileşmenin önemli bir parçasıdır. Ara ara üzgün, ara ara neşeli olabiliriz, bu durum normal. Çocuklara yönelik duygularımızı gizlemeye gerek yok ama bu süreçte iyilik halimiz için kendimize bakmak da bencillik olmaz.

Işıl Tekin: Güvendiği bir yetişkinin duygularını düzenleyebildiğini görmek çocuğun da duygularını düzenlemesine yardımcı olur ve kontrolü tamamen kaybettiği hissini yaşamasını önleyebilir. Fakat bu, sınıfta duyguları gizlemek gerektiği anlamına gelmez. Eğitimcilerin de bu yaşananlar karşısında üzülmüş ve korkmuş hissetmesi çok normal. Duyguları sınıf ortamında yaşamak ve ifade etmekle ilgili bir sorun yoktur fakat sınıf ortamında kontrolden çıkmış bir şekilde yaşamak sakıncalı olur. En önemli rol modellerinden biri olan öğretmenlerinin panik şekilde, aşırı kaygılı, aşırı öfkeli ya da kontrolden çıkmış bir şekilde tepkiler vermesi çocukların yaşayabileceği travmayı daha karmaşık hale getirebilir. Diğer bir ifadeyle sakin, dürüst ve ilgili davranmak ve iyi başa çıkma davranışları konusunda model olmaya çalışmak hem size hem öğrencilerinize yardımcı olacaktır.

Şu an çok kolay olmamakla birlikte öz bakımı ihmal etmemek gerekir. Beslenme ve uyku düzenine dikkat etmek ve hem kendimiz rutinlerimize devam etmek hem de öğrencilerimizin rutinlerine devam etmelerini teşvik etmek yardımcı olabilir. Rutine dönmek, güvenli hayata geri dönüyorum duygusunu beraberinde getireceği için oldukça önemlidir. Okulun bilindik rutini, alışılagelmiş yaşam kalıplarının geri döneceği, çocukların öğrenci rollerine devam edecekleri ve geleceğe odaklanmalarını sağlayabileceği için iyileşmede önemli bir bileşendir.

Numan Turan: Öğretmen duygularını paylaşmalı ama duygularının kontrolünü kaybetmemeli. Burada da rol model olmakta fayda var. Unutulmamalı ki, öğretmen destek veren konumunda. Öğrencilerin, öğretmeni desteklediği bir ortamın oluşması çok arzu edilen bir durum değildir.

***

Editör Notu: İLKE Analiz adına bu mülakatı gerçekleştiren EPAM Araştırmacısı Meryem Beyza Aydın’a ve katkılarından ötürü EPAM Direktörü Selim Tiryakiol’a teşekkür ederiz.

Görsel: Çocuklar depremi oyunla öğreniyor, Anadolu Ajansı

0 yorum

Diğer Yazılar