Prevent, Birleşik Krallık’ta Terörle Mücadele ve Güvenlik Yasası kapsamında 2015 yılında kamu sektörü çalışanlarına verilen yasal bir görevdir. Öğretmenlerden doktorlara kadar bütün kamu çalışanları “insanların terörizme sürüklenmesinin önüne geçmek” için bu yasa kapsamında görev almaktadır. Prevent kapsamındaki uygulamalar toplumun çeşitli kesimleri tarafından eleştirilmektedir. Bu politika uygulanırken yaşanan insan hakları ihlallerinin takip edilmesi ve kayıt altına alınması için kurulan Prevent Watch Direktörü Dr. Layla Aitlhadj ile mülakat gerçekleştirdik.
Prevent politikası nedir ve neyi amaçlar?
Prevent kağıt üzerinde insanların savunmasız bir şekilde terörizme sürüklenmesini önlemektir. Bir şeyi önceden durdurabilmek, sonradan harekete geçmekten daha iyidir. Böylece kimse insanları terörizme çekilmekten alıkoyamıyorsunuz diyemez. Prevent’in prensipteki amacı da budur. İngiltere’nin terörle mücadele stratejisinin dört bölümünden biri olan “Contest (Mücadele)” adı verilen bir terörle mücadele stratejisi vardır. Bu strateji daha somut olan üç bölümden oluşmaktadır ve dördüncü bölüm olarak adlandırılan Prevent ise eylemi gerçekleştirmeden önce veya eylemi gerçekleştirmeyi düşünmeden önce kişiyi durdurabileceği fikrine dayanmaktadır. Şöyle izah edebilirim: İnsan kendisine dair bunu ön göremez ama 10 veya 20 yıl sonra inandığı fikirlere dayanarak gelecekte terörist olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Prevent’in yola çıktığı fikir tam olarak budur.
Prevent’in ortaya çıkma sebepleri nelerdi ve bu politika ne zaman uygulanmaya karar verildi?
Bu fikir 2003 yılında ortaya çıktı ancak 2006 yılında yani 7 Temmuz 2005 Londra saldırıları sonrasında uygulanmaya başlandı. 2006 yılında zorunlu olmayan bir politika olarak ortaya çıktı ve 2015 yılına kadar insanları Prevent kapsamında bildirmek yasal değildi. Öte yandan, 2015 yılından önce camilere ve toplum merkezlerine fon sağlamak ve insanların radikalleşmeye karşı savunmasız olabileceklerine dikkat etmeye teşvik etmek bir politikaydı.
O halde bu politika insanları topluma entegre etme amacı mı taşıyordu?
İşçi Partisi Hükümeti 2006 yılında iktidardayken onu bir nevi uyum ve bütünleşme bayrağı altına almaya çalıştı, bir tür kelime oyunu yaptılar. Uygulamada da kafa karıştırdılar. Ancak, mesele sadece entegrasyonla ilgili değildi; farklı olan insanlarla ilgiliydi. “İngiliz değerleri” fikri çok sorunluydu. Aslında herkes demokrasi ve benzeri değerleri önemsiyor. Ancak bu, benim gibi İngiltere’de doğmuş ve İngiliz pasaportu olan birinin bile gerçekten İngiliz olamayacağı anlamına gelen bir anlayışsa sorunlu bir anlayıştır. Çünkü atalarım, ailem ve büyükanne ve büyükbabam İngiliz değildi. Sanki okulda ya da işte nasıl İngiliz olunacağını öğrenmem gerekiyor gibi bir anlayış söz konusu. Ben hep “farklı düşünüyorsun, İslam’a inanıyorsun, buna inanıyorsun, şuna inanıyorsun” şeklinde yargılandım. Peki, bu durum “İngiliz değerleri” dediğimiz şeyle örtüşüyor mu? Ancak ebeveynleri, büyükanne ve büyükbabaları ve büyük büyükbabaları burada olan, beyaz İngilizler olarak doğmuş birine asla İngiliz değerlerine uyup uymadığı sorulmadı. Sadece İngiliz olmaları yeterliydi.
Okullarda veya işyerlerinde Prevent’i uygulamak için ne tür yöntemler kullanılıyor?
Eğitim veriyorlar. 2015 yılı itibarıyla halkla irtibatta bulunan öğretmenler, doktorlar, hemşireler ve optisyenler gibi tüm kamu çalışanları zorunlu ve yasal olarak bildirimde bulunmakla yükümlü oldular. Radikalleşme belirtilerini nasıl tespit edecekleri konusunda eğitim veriliyor. Birkaç slayt ve bir saatlik eğitim şeklinde olan bu eğitimde bazı belirtiler doğrultusunda sorumlularla iletişime geçmeleri gerektiği anlatılıyor. Belirtiler neler peki? Davranışta, ruh halinde veya geçiş aşamasında değişen durumlar belirti olarak ifade ediliyor. Geçiş aşaması nedir? Birisi dinini değiştirdiyse veya bir gruba katılırsa bir geçiş aşamasındadır. Tüm bu işaretler potansiyel radikalleşme belirtileridir. Örneğin, bir Filistin protestosuna veya mitingine gidiyorsanız, bu bir “radikalleşme işareti” olabilir. Bunlar benim için, bir İngiliz değeri olan bir demokraside normal şeylerdir. Bu kişiler (kamu çalışanları) terör ve terörle mücadele uzmanı değiller, bunlar sıradan insanlar. Halk medyada her gün ne görüyor? Müslümanların terörist olduğuna dair algılara maruz kalıyorlar. Bu politikanın tam olarak özünde İslamofobik olmasının nedeni de budur. Bu arada, öğretmenlerin 3/4’ü beyaz ve çoğunlukla kadın. Bu da eğitim-öğretimdeki demografidir.
Sağlık Bakanlığı’nda (NHS) çok fazla Müslüman çalışan var. Onlar da aynı durumdalar, değil mi?
Evet, onlar da aynı durumdalar. Hatta bunun işleri olduğunu söylüyorlar ve bunu uygulamazlarsa daha da sıkıntılı bir duruma düşeceklerdir. Çünkü bir şekilde sempatik görülmeleri gerekiyor. Ancak NHS’te çok sayıda Siyah ve Azınlık Etnik Ağı (Black and Minority Network) olmasına rağmen, ağırlıklı olarak beyaz çoğunluğa sahip kadın personellerle sıkıntı yaşanmaktadır. Kalkıp namaz kılmam gerektiğini söylerseniz, bu onlar için tuhaf bir durumdur. Ya da tatilden döndükten sonra başörtüsü takmış olursanız, birilerinin etkisi altında kaldığınızı söylerler. Örneğin, akrabalarımdan biriyle evleneceğimi söylersem, bu durum da onlar için çok tuhaf karşılanır. Bu gibi şeyler onlara yabancıdır ve doğal olarak bu sebeple size karşı daha şüpheli yaklaşırlar. Belki de bu sebeple daha savunmasız bir durumda kalmış olursunuz.
People’s Review of Prevent raporundan bahsedebilir misiniz?
Prevent Watch[1] için çalışıyorum. 2015 yılında, Prevent’i yasal bir görev haline getireceklerini açıkladıklarında Prevent yönlendirmelerini kayıt altına almanın ve belgelemenin bir yolu olarak bir STK olan Prevent Watch kuruldu. Çünkü yasal görev hâline geldikten sonra vakalarda artış olacağını biliyorduk. Daha önce çok fazla ayrımcı politikalara maruz kalan örnekler duymuştuk ve bunun yasallaşması ile birlikte artacağını öngörmüştük. Dolayısıyla, Prevent Watch tam da bu durumları raporlamak, belgelemek ve izlemek için kuruldu. Hükümet 2019’da Prevent için bağımsız bir inceleme yapacaklarını açıkladıklarında biz de elimizdeki belgeleri paylaşabileceğimiz için durumdan memnunduk.
Temel olarak, hükümet 10 yıldan fazla bir süredir Prevent nedeniyle çok fazla baskı altında. Sadece Müslümanlar değil, Af Örgütü, milletvekilleri ve hatta BM özel raportörleri, büyük insan hakları örgütleri de endişelerini dile getirdi. Bu nedenle hükümet endişelerin giderileceğine dair söz verdi. 2019’da o dönemde İçişleri Bakanı olan Ben Wallace bir inceleme yapacaklarını duyurdu. Bu incelemenin çok geciktiğini ve özellikle eleştirenlerin çarpıtma yerine kanıt ortaya koyması gerektiğini ifade etti. Bu durumu olumlu karşıladık ve kanıtları göstereceğimizi dile getirdik. Prevent Watch’ta yaklaşık 600 vakamız var; kanıtlarla belgelenmiş Prevent vakalarının en büyük kaynağına sahibiz. Elimizde (öğrencileri ve hastaları) Prevent’e bildiren öğretmenler ve doktorların belgeleri var. Bunları yayımlamak zorundaydık ve kendi incelememizi bir araya getirme fikri burada ortaya çıktı.
O zaman bağımsız gözlemci olarak atanan kişi ise Lord Carlile’idi. Lord Carlile, Daha önce, Prevent’i gözden geçireceğini söylemişti ama yaptığı sadece mevcut olan durumu büyütmek oldu. Prevent‘i büyüten kişi, şimdi Prevent‘in bağımsız gözlemcisi olacaktı. Böyle bir kişi nasıl bağımsız olabilirdi? İnsanlar bu durumu boykot edeceklerini söyledi. İnsan Hakları İzleme Örgütü yasal bir itirazda bulundu ve onun bağımsız bir denetçi olarak atanmasına yasal olarak itiraz edeceklerini ifade etti. Lord Carlile, hukuki mücadeleye girmek istemediği için Prevent’ten çekildi. Onun yerine William Shawcross atandı. İlginçtir ki Lord Carlile’den bile daha kötü olan William Shawcross, on yılı aşkın bir süredir Birleşik Krallık’taki her bir Teröre Karşı Savaş Politikasının arkasında yer almıştı. Daha önceden İslamofobik açıklamalar sahip olan Willian Shawcross, İslam’ın Avrupa için en büyük tehditlerden biri olduğunu söylemişti. Bu kişi Prevent’in bağımsız bir gözlemcisi olarak göreve getirildi. Prevent’in zaten temel endişelerinden biri İslamofobik olmasıdır. Böyle bir kişi nasıl bağımsız gözlemci olabilir? 2021’de bu durumu duyurduklarında 500’den fazla kuruluş boykot etti. Daha önce Prevent’ten fon alan Müslüman kuruluşlar bile durumu boykot etti. Böylece harekete geçtik. Çok sayıda Prevent gözlemcisinin kanıtlarını kullanacağımızı ve diğer grupları da dahil edeceğimizi söyledik. Diğer insanlardan kanıt isteyeceğimizi ve kendi incelememizi yapacağımızı belirttik. Eğer hükümet incelemesinde yer almak istemiyorsak, kanıtlarımızı nasıl gösterecektik? Bir şeyler ortaya çıkarmak zorundaydık diğer türlü sorunun bir parçası olurduk.
Raporda nelere yer verdiniz?
People’s Review of Prevent başlıklı raporda yedi noktaya odaklandık. İslamofobiyi, aşırı sağcılığı ve ifade özgürlüğünü inceledik. İlk olarak bütün kanıtları ele aldığımızda; insan hakları söz konusu olduğunda Prevent’in yasada değil, uygulamada insan haklarını ihlal ettiği sonucuna vardık. Peki bu nasıl oluyor? Örneğin, Prevent’e başvurduklarında ayrımcı davranılırsa insanların aklına ilk olarak Eşitlik Yasası gelir. Ayrımcılık yaptıklarını söylediğinde bunun ulusal güvenlik meselesi olduğunu ve bu yüzden (Prevent’e) bildirmek zorunda olduklarını ifade ediyorlar. Oysa yaptıkları bir ayrımcılık ve böylece Eşitlik Yasasını görmezden geliyorlar. Ancak onların zihninde Prevent Yasası, Eşitlik Yasası’ndan önce geliyor.
Bulduğumuz diğer önemli şey ise, Prevent’in çocukları travmatize etmesidir. Prevent’e maruz kalanların yarısından fazlası çocuktur. Prevent’in ne olduğunu tekrar hatırlarsak; Prevent, insanların terörizme bulaşmasını engellemektir. Peki bu çocuklardan kaçı terörist olabilir? Hiçbiri. O hâlde neden ağırlıkla çocukları hedef alan bir politikaları var? Elimizdeki belgelerin de gösterdiği üzere, çocuklar hedef alındığında bu durum çocuklarda büyük travmalara neden oluyor. Çünkü işin içinde sosyal hizmetler, polis ve özellikle aile var. Bu nedenle, çocuğun, ailenin ve toplumun travmatize edilmesine neden olursunuz. Toplum için korkuya sebep olan bir durum yaratılıyor. Çünkü, örneğin, yan taraftaki ailenin evinde şu anda sosyal hizmetler ve terörle mücadele memurları var. Peki niçin? Çünkü öğretmen, dört yaşındaki bir çocuğun Fortnite oyunundan bahsederken çocuk babasının bomba ve silahları ile oynadığını söylemiş ve öğretmen Prevent kapsamında yetkililere haber vermiş. Peki, öğretmen neden hemen en kötü ihtimali düşündü? 10 ya da 15 yıl önce, bir öğretmen en kötü ihtimali düşünmezdi. Ya da öğretmen “Oyuncak silahlarınız ne demek?” diye sorabilir ve çocuk bunun çevrim içi bir oyun olduğunu açıklayabilirdi. Öğretmen hemen bir güvenlikçi kesilmez ve Prevent yoluna başvurmazdı ama günümüzde artık bu çok sık gerçekleşiyor. Üçüncü ve en önemli nokta ise, Prevent’in terörizmi engellemede başarısız olmasıdır.
Prevent Yasası sadece Müslümanlara mı odaklanıyor yoksa aşırı sağı da kapsıyor mu?
Evet aşırı sağ hareketlere de odaklanıyor. Ancak başlangıçta sadece Müslümanlar için tasarlandı. Aslında, 9/11 (İkiz Kule saldırıları) ve 7/7’den (İngiltere’de gerçekleşen saldırılar) sonra politika belgelerinde Prevent stratejisinin “Müslüman aşırılıkçı hareketlerini” önlemeye yönelik kurgulandığı ortaya çıktı. Buna 2011’de aşırı sağı da dahil ettiler; çünkü ayrımcılığın önlenmesi ve Müslüman profilinin öne çıkarılması konusunda çok fazla eleştiri vardı. Buradaki asıl soru ise bu politikalar gerçekten terörizmi durduruyor mu? Aslında şu anki uygulama işe yaramayan bir yasayı çok fazla insana uygulamaktan öte bir şey değil.
Prevent Watch altında bir yardım hattımız da var. Müslüman karşıtı ifadeler kullanmaları sebebiyle Prevent’e aşırı sağ olarak bildirilen çocukların aileleri arayabiliyorlar. Ben de onlara, bu yorumların korkunç ve kırıcı olabileceğini ifade ediyorum ama bu durum bu çocukların terörist olduğu anlamına gelmiyor. Daha kötü senaryoda eğer çocuk 10 yaşından büyükse ve Prevent’e yönlendirildiyse cezai işleme maruz kalabilir. Ama şunu belirtmeliyiz ki nefret suçu terörizm değildir.
Tuhaf olan şey çoğu kişinin bu yasayı sadece Müslümanları değil; aynı zamanda aşırı sağı da hedef almasından memnun olmasıdır. Bence bu sağlıksız bir bakış açısı çünkü aşırı sağın içermesi bu yasanın Müslümanları da hedef aldığı gerçeğini değiştirmiyor. Müslümanlar İngiltere’nin nüfusun toplamda yüzde beşini oluşturmasına rağmen Prevent kapsamında bildirilme oranları sekiz kat daha fazla. Dolayısıyla, yalnızca 1000 Müslüman ve 2000 aşırı sağcı sevk olsa bile, hâlâ orantısız bir şekilde hedefleniyoruz. Çünkü eğer eşit bir şekilde uygulansaydı daha az yönlendirilmemiz gerekirdi.
Bu kapsamda okul çocuklarının yaşadığı örneklerden bahsedebilir misiniz?
Vauxhall’da okula giden 12 yaşında bir çocuk vardı. Sınıf arkadaşı bu çocuğun homofobik bir yorum yaptığını söylemiş. Öğretmen bu meseleyi okulda, sadece onlarla konuşarak çözebilirdi. Ancak bunun yerine öğretmen doğrudan Prevent’e bildirmiş. Çocuk, terörle mücadele görevlisi tarafından yarım saat sorgulanmış. Çocuğun yanında ebeveyni yoktu. Aynı zamanda, bir sosyal hizmet uzmanı mevcut olmasına rağmen o anda uzman odada değildi. Terörle mücadele görevlileri çocukla eşcinsellik hakkındaki görüşleri hakkında konuşup ve buna neden karşı olduğunu sorgulamış. Çocuk, “Sınıf arkadaşlarımın ithamı doğru değil; ben sadece eşcinselliği dinime aykırı olduğu için sevmediğimi söyledim,” demiş. Dinî anlamda sevmese de ifade özgürlüğü bağlamında da bu görüşe sahip olunabilir. Yani çocuk bundan hoşlanmıyor olabilir. Garip olan şey, terörle mücadele görevlisinin şunu demesi: “Burada koruyucu yasalarımız olduğunu biliyorsunuz ve onlar eşcinsel olma hakkına sahipler, tıpkı sizin bu konuda olumlu düşünmeme hakkınız olduğu gibi.” Yani olumlu düşünmeme hakkım var ama dinimin ne dediğini size söylemeye hakkım yok. Bu çok tuhaf.
İşinde iyi olan bir öğretmen arkadaşımız vardı. Umreye gittiği için işinden istifa etmek zorunda kaldı. Umreden geri döndüğünde, okul yönetimi tarafından Prevent’e sevk edildiğini öğrenmiş. Bazı öğretmenler ve veliler bu öğretmenden rahatsızlık duyduğu gerekçe olarak sunuldu. Öğretmenin öğrencileriyle birlikte cemaat yaparak namaz kılması bu rahatsızlığın başlıca sebebiydi. Ancak cemaatle namaz kılınmasına dair herhangi bir yasak yoktu. Çok iyi bir öğretmen olmasına rağmen bu suçlamalarla baş etmekte zorlandığı için istifa etti. Terörle mücadele memurları karantina döneminde evine gelerek neden istifa ettiğine dair sorgulamış. Öğretmen, Prevent’e sevk edildiği ve kendisi hakkında terörist olabileceği yakıştırması bulunan kimselerle çalışmak istemediği için ayrıldığını ifade etmiş. Terörle mücadele görevlileri aynı zamanda öğretmenin hacca gitmek yerine neden umreye gitmeyi tercih ettiğini sordu. Bunlar gerçekten tuhaf sorulardı. Çünkü bir insanın bireysel olarak yaptığı ya da yapmadığı şeyler İngiliz halkının güvenliği için neden önemliydi? Sordukları sorular her zaman dine odaklanmıştır.
Bazı aşırı sağcılıkla ilgili davalarımız da var. Örneğin, yurt dışından gelen Beyaz bir İngiliz kız vardı ve dezavantajlı bir aileye sahipti. Okulda kitaplarına karalamalar yaparken öğretmeni yanına gelip ona karaladığı şeyin aşırı sağ semboller olduğunu söylemiş. Aslından çizdiği şeylerin aşırı sağ sembolleriyle bir ilgisi yoktu. Bu kız çocuğunun ebeveynleri sivil toplum örgütünden yardım almaya gitmiş. Sivil toplum örgütlerindeki görevliler bile bu sembollerin ne olduğuna dair bir fikri yokmuş. Ancak okul Prevent’e bildirmişti. Bu kız çocuğunun öylesine yaptığı karalamalar aşırı sağcılıkla anılmasına sebep oldu. Aşırı sağcılık örnekleri, Müslüman tipi aşırılık istatistikleri kadar absürttür aslında.
Prevent sadece İngiltere’de mi uygulanıyor yoksa İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’da da uygulanıyor mu?
İlginç bir şekilde İngiltere, İskoçya ve Galler’de var ancak Kuzey İrlanda’da bu yasa yok. Kuzey İrlanda, terörizm söz konusu olduğunda İngiltere, İskoçya ve Galler’in toplamına kıyasla daha kötü bir durumda olsa da bu yasayı benimsememiştir.
Kuzey İrlanda farklı bir yasaya sahip değil mi?
Kuzey İrlanda isteseydi Prevent’i benimseyebilirdi. İngiltere, İskoçya ve Galler ve Kuzey İrlanda’da birçok ortak yasa var. Ancak bu ortak değil ve öyle olmasının nedenlerinden biri de Prevent’in çok bölücü olmasıdır. Toplumu kitlesel olarak böler, Müslümanları gayrimüslimlerden ayırır; hatta Müslümanları kendi içerisinde böler. Kuzey İrlanda’nın zaten bölünmeyle ilgili bir sorunu var, bu yüzden zaten bölünmüş bir topluluğun içine Prevent gibi bölücü bir şey koymanın daha da kötü bir sorun olduğunu farkındalar. Prevent’i Kuzey İrlanda’da uygulamaları için hiçbir neden yok. Terörü durduracağını savunuyorsanız, neden terör eyleminin en yoğun olduğu yerde bu yasa yok?
Prevent gerçekten de terörizmi durdurmak için çalışsaydı, insanlar ayrımcılık içermesinin önemli olmadığını söylerdi. Belki de üzerinde çalışarak İslamofobik ve ayrımcı olmayacak şekilde ele alınması gerekiyordur. Ama temel sorun şu ki Prevent işe yaramıyor. Neden İslamofobik olan ve kurumsallaşmış seviyede İslamofobiyi teşvik eden bir şeyin bedelini ödemekte ısrar ediyorsunuz? Terörizmi engellemek için Prevent eğer işe yaramıyorsa neden buna sahip olmakta ısrar ediyorsunuz? Bunu nasıl düzeltebilirsiniz? Terörizmi durdurabiliyorsa, düzeltilmesi harika olur. Bunlar bu politikanın zararlarının ortadan kaldırılması için önemli sorulardır.
Raporların bulgularından bahsetmiştiniz, birinci önemli bulgunuz olarak Prevent’in İslamofobik olduğunu ifade ettiniz. Demokrasi, ifade özgürlüğü ve ayrımcılıkla ilgili diğer bulguları da özetler misiniz?
Öncelikle kitlesel olarak ifade özgürlüğünden bahsedelim. Protestolara giden insanların özellikle de Filistin protestolarına giden insanlar çoğunlukla Prevent’e maruz kaldılar. Bu, Prevent söz konusu olduğunda belirli ifade biçimlerine nasıl izin verilmediğinin açık bir göstergesidir. Bu bağlamda dikkat çeken örneği ise Ukrayna mitingine gidebilirsiniz ama Filistin mitingine gidemezsiniz.
Prevent mağdurlarının sayısını biliyor musunuz?
Kaç kişi olduğunu kesin olarak bilmiyorum ama en az 40.000 kişinin Prevent’e bildirildiğini tahmin ediyoruz. Bu nedenle en az 40.000 kişinin adı ve bilgileri en az 10 veri tabanına kaydedilmiştir. Mahkemelere giden birkaç dava olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda polislerin veri tabanında bu bilgiler depolanıyor. Daha önce bahsettiğimiz çocukların da bilgileri Prevent kapsamında kayıt altına alınıyor. Bu durum veri saklama ve veri hakları açısından sorunludur. Bu veriler belki de yüz yıla kadar saklanabilir. Çünkü bu veriler Prevent kapsamında “terörizmi engellemek” için kaydediliyor.
Rapor aynı zamanda insanların veri paylaşımı konusunda yaşadığı sıkıntılara da odaklanmaktadır. Veri paylaşımında da ciddi bir sorun var çünkü Prevent altında size ait veri ve bilgileri tüm kamu görevlileriyle paylaşıyorlar. Bu nedenle Prevent’e bildirilirseniz; bilgilerinizi öğretmenlerinizle, doktorlarınızla ve psikoloğunuzla paylaşırlar yani herkes sizin bilgilerinize sahip olur. Böylece herkes kimin Prevent kapsamında bildirildiğini öğrenmiş oluyor. Verileri paylaşmadan önce onay aldıklarını söyleseler de onay vermeseniz de paylaşmak zorunda olduklarını söyleyip paylaşıyorlar. Bu durumda sizin rızanızı alıp almamalarının hiçbir önemi kalmıyor.
Raporda özellikle verilerde açık bir ihlal olduğunu ortaya koyuyoruz. Bu durum üstü örtülen büyük bir sorun. Açıkçası, ifade özgürlüğü gibi verilerin korunması da çok önemli bir haktır.
Raporda Prevent uzmanlığının Müslüman nüfuslarını terörize edenler de dahil olmak üzere baskıcı rejimler tarafından şekillendiğiyle ilgili bir bilgi mevcut. Bundan da bahseder misiniz?
Çin ve Hindistan önemli örnekler olmakla beraber daha birçok ülkeyi de içerdiğine eminiz. Yazdığımız raporda ise bu iki ülkeyi ele aldık. Prevent politikası başka ülkelere ihraç edilebilir bir şey olarak görülüyor. Birleşik Krallık Prevent modeli, dünyada, Arap ülkelerinde, Afrika’da ve özellikle Avrupa’da terörle mücadelenin en köklü modelidir. Dolayısıyla, Danimarka’da Birleşik Krallık’tan önce terörizmle mücadele modeli olmasına rağmen, Birleşik Krallık’taki uygulama en iyisi olarak görülmektedir. Neredeyse tüm dünyada Birleşik Krallık’ın Prevent politikası model olarak kullanılıyor. Yani, insanları “terörizminden alıkoyan mükemmel modellerini” ihraç ediyorlar ve bir bakıma bu fikri satıyorlar. Birkaç yıl önce, Prevent hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir “Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası” çıkarıldı. Fakat Prevent’le ilgili bilgi edinmek istediğinizde bu reddediliyordu. Reddetmelerinin nedeni ticari çıkarlarına zarar vereceğinden korkmalarıydı.
Çin’de Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerini bilmelerine rağmen yetkililerle Prevent kapsamında toplantı yaptılar. Aynı şekilde Hindistan’da bu kapsamda toplantı yaptıklarını biliyoruz. Tam olarak toplantıların sebebi bilinmese de Prevent politikası kapsamında gerçekleştiğini biliyoruz. Demokrasinin ve insan haklarının beşiğinde olan bu Prevent politikasının kötü olduğunu birçok insan ifade ediyor. Çok daha otoriter olan diğer ülkelerde gerek veri işlenmesi olsun ya da ifade özgürlüğüyle ilgili olsun bunu nasıl kullanırlardı?
Birleşik Krallık siyaseti hakkında da bir soru soracağım. Olası bir İşçi Partisi hükümeti döneminde bu politikanın değişeceğini düşünüyor musunuz?
Bence bu biraz da kimin geldiğiyle ilgili bir durum. Ama gelen biri bu politikayı kaldıracağına dair söz verse bile güvenmezdim. Aslında Prevent terörizm konusunda bir şey yapıyormuş gibi görünmenin bir yolu. Yani, yarın İşçi Partisi iktidara gelse ve Prevent’i kaldırıyoruz derlerse, bu sefer de halk tarafından eleştirilecekler ve halk, “ülkeyi güvende tutan bir şeyi kaldırıyorsunuz” diyecektir. Diğer yandan “alternatifiniz var mı?” diye sorulacaktır. Bu her zaman önemli bir soru olarak ortaya çıkmıştır. Bu yüzden İşçi Partisi de iktidara gelse bunu kaldırmanın zor olacağını düşünüyorum. İkinci olarak, İşçi Partisi hükümeti tamamen kaldırsa bile, politika belgelerinde de yer alan ve hâlâ zarar vermeye devam eden politikalar ortadan kaldırılmadıkça bu sorun devam edecektir. Ayrıca, Müslümanlara sempatik yaklaşan İşçi Partisinde artan bir değişim görüyoruz. Yani, İşçi partisi içinde bile İslamofobik bir anlatıya doğru kayma görüyoruz. Çoğu kişi zamanla bu politikaların değişeceğini inansa da ben pek umutlu değilim. Çünkü bu politikanın değiştirilmesi sadece baş ağrısı olur.
***
Editör Notu: Muhammed Hüseyin Ergören tarafından gerçekleştirilen bu röportaj Müslüman Dünyada Fikri Birikimler Bülteni’nin 23. sayısında yayımlanmıştır. Müslüman dünyadaki entelektüel gündemi her ay okuyucularına sunan Müslüman Dünyada Fikri Birikimler Bülteni yayınlarına buradan ulaşabilirsiniz.