Eğitim sisteminin en önemli öğelerinden biri olan eğitim programlarının dört ana unsuru bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreçleri ile ölçme ve değerlendirmedir. Her biri birbiriyle bağlantılı dört unsurun sonuncusu olarak ifade edilen ölçme ve değerlendirme sistemleri, aynı zamanda eğitim programının başarısının tespitinin de yapıldığı alandır.
Ölçme ve değerlendirme sisteminin, diğer üç unsur gibi, küreselleşme, toplumsal değişim ve beklentiler, siyasi gelişmeler gibi birçok etken tarafından şekillendirildiğini söylemek mümkündür. Söz konusu etkenlerin ülkeler özelindeki yansımaları, ölçme değerlendirme sistemlerinin ülkelere göre farklılaşmasını da beraberinde getirmektedir.
Türkiye’de öğrencilerin eğitim programından elde ettikleri kazanımlara binaen eğitim-öğretim kademeleri arasında geçişi sağlamak üzere ÖSYM tarafından uygulanan merkezi sınav sistemi, ortaöğretim için 1999’dan günümüze altı kez, yüksek öğretim için 1981’den günümüze dört kez değişmiştir. Söz konusu değişim daha çok sınav sisteminin yapısı ile ilgilidir ancak sınavlarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden sorulara yer verilmesi de bu değişimin bir boyutunu oluşturmaktadır.
Eğitim programımızda zorunlu ders kategorisinde yer alan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine dair sorulara merkezi sınav sisteminde 2013’e kadar SBS’lerde yer verilmiştir. 2013’den itibaren yapılan düzenleme ile ÖSYM sınav sisteminde LYS-4 sınavı için 8, YKS sınavı için 5 soru sorulmasına yönelik uygulama başlatılmıştır. Gerçekleştirilen düzenlemenin temel nedeni, dersin ortaöğretimde zorunlu ders statüsünde yer alması olarak belirtilmiştir.[1] Düzenleme uyarınca din derslerinden muaf olan öğrenciler için YGS’de alternatif felsefe sorularına yer verilmiş, bu alternatif, sosyoloji, psikoloji ve mantık soruları ile genişletilmiştir. DKAB müfredatının İslam dini ağırlıklı olması hasebiyle, farklı din mensupları için kendi müfredatlarına ait ayrı soru hazırlanması da söz konusu olmuştur.[2]
DKAB dersine sınav sisteminde de yer verilmesi hususunu iki açıdan değerlendirmek mümkündür: Birincisi merkezi sınav sisteminde derse dair sorulara yer verilmesinin uygun olup olmadığı meselesidir. İkincisi ise soruların niteliğidir.
Merkezi Sınav Sisteminde DKAB Soruları
Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze din derslerinin eğitim programı içerisinde yer alıp almaması ile ilgili tartışmaların, merkezi sınav sisteminde derse dair sorulara yer verilip verilmemesine yönelik tartışmalara da yansıdığını söylemek mümkündür. Zira uygulama ile ilgili ilk değerlendirmelere bakıldığında, özellikle eleştirilerin, ders ile ilgili soruların niteliğinden önce, uygulamanın laiklikle uyumu açısından yapıldığı dikkati çekmektedir. Bahsi geçen eleştirilerin, farklı dine mensup adayların sınav hazırlığı kapsamında İslam dini ile ilgili bilgi alma zorunluluğunda bırakılmalarının laiklik açısından uygun düşmeyeceği yorumu üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. AHİM’nin Türkiye’de din derslerine yönelik verdiği olumsuz kararın da bu yaklaşıma destek olarak kabul edildiği söylenebilir. Bu noktadan hareketle, DKAB sorularının öğrencilerin eğitim kademelerine geçiş yeterliliklerini tamamlamadaki etkisinin sorgulandığı dikkati çekmektedir.[3]
Eğitim programı kapsamında zorunlu din dersine yönelik tartışmalar sadece Türkiye özelinde değil, farklı ülkelerde de yapılmıştır, yapılmaktadır. DKAB soruları çerçevesinde bu tartışmaları bütünüyle ele almak konunun kapsamını aşmak olacaktır. Ancak konumuz açısından belirtmekte fayda vardır ki, Türkiye’de din derslerinin içeriğine dair itirazlar ile din dersine hiçbir surette yer verilmemesi talebini ayrı değerlendirmek gerekir. Zira bütün toplumların kültürlerinin şekillenmesinde, toplumda yaygın olan dinlerin önemli bir payı söz konusudur. Kültür konu edildiğinde, birçok sosyal bilimin ve sanat dalının, en azından dinin etkisini anlamak için, din ile bağlantı kurması gerekir. Dinin olgusal bir gerçeklik olmasından hareketle kurulan bu bağlantının eğitime konu edilmemesi, eğitim programlarının toplumsal hedefleri açısından ciddi problemleri beraberinde getirecektir ki yabancılaşma bu problemlerin belki de başında gelmektedir.
Nitekim laiklik ilkesinin uygulandığı en önemli örneklerden biri olan Fransa’da da bahsi geçen problemin zaman zaman tartışıldığı görülmektedir. Mesela dönemin Milli Eğitim Bakanı Lionel Jospin’in talebi üzerine, bilim ve sanat tarihinin güçlendirilmesini savunan tarih ve coğrafya öğretimi üzerine bakanlık komisyonuna başkanlık eden Philippe Joutard tarafından hazırlanan 1989 tarihli raporda bu hususa dikkat çekilmektedir. Raporun, öğretmen görüşleriyle de desteklenen iddiasına göre, ortak kültürel miras bilinci öğrencilerde gittikçe zayıflamakta, öğrenciler gerekli dini kültürel referanslardan yoksun oldukları için edebi, tarihi, felsefi veya sanatsal temaların aktarımında öğretmenler zorluk çekmektedir. Bu minvalde öğretmenler “teslis” kelimesinin dahi öğrencilerin zihinlerinde “sadece bir metro durağı isminden ibaret” olduğunu ifade etmektedirler.[4]
Dolayısıyla, din sorularından hareketle dine dair bilginin eğitim kademesi değişikliğine yönelik sınavlarda öğrenci yeterliliğini tespit etmeye katkısının olmayacağını iddia etmek, öncelikle disiplinler arası ilişkilerin ve bu ilişkilerin anlaşılmasının bireye katacağı bütüncül bakış açısının göz ardı edilmesi anlamına gelecektir. Bireylerini ulusal ve uluslararası ihtiyaç ve gerçeklikleri göz önüne alarak yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim programının, bu hedeflere uygun içeriği bahsi geçen disiplinler arası ilişkileri dikkate alan bütüncül bir bakış açısıyla oluşturmasının, hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit edeceği ölçme ve değerlendirme unsurunu da söz konusu içerik çerçevesinde şekillendirmesinin isabetli olacağı açıktır. Ancak yine belirtmek gerekir ki dinle ilgili bilginin nasıl verileceği meselesi ayrı bir tartışma konusudur.
Soruların Niteliği Açısından Merkezi Sınav Sisteminde DKAB Soruları
DKAB sorularına merkezi sınav sisteminde yer verilmesi, soruların niteliği tartışmasını da beraberinde getirmiştir. Uygulamanın başlangıcından günümüze kadar olan seyrine bakıldığında, sınavlarda sorulan DKAB sorularının genellikle ve özellikle uygulamanın ilk dönemlerinde, detay bilgi yerine yorum ağırlıklı olarak şekillendirildiği görülmektedir. Sayı oranı itibariyle diğer alanlarla mukayese edilmesi hususunda dikkatli olunması gerekmekle birlikte, Millî Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı istatistiklerde, mesela TEOG sınavında öğrencilerin DKAB sorularına ait başarılarının diğer alanlara oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir[5] ki bu veri soruların niteliği açısından anlamlı görünmektedir.
Yorum ağırlıklı soruların hazırlanmasına zemin teşkil eden unsurlardan birinin sınav kapsamında sorumlu tutulan konular olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin 2016’den 2021’e kadar TYT sınavlarında DKAB dersine ait tespit edilen soru dağılımına bakıldığında, konu alanlarının yorum sorularına uygun oldukları ifade edilebilir.[6]
SORU DAĞILIMI | 2021 | 2020 | 2019 | 2018 | 2017 | 2016 |
Bilgi ve İnanç | 1 | 1 | 2 | 1 | – | 2 |
İbadetler | 1 | – | 1 | 1 | 1 | 1 |
Ahlak ve Değerler | 1 | 1 | 1 | 1 | 1 | – |
Hz. Muhammed (S.A.V) | – | 1 | 1 | 1 | 1 | 1 |
Vahiy ve Akıl | 1 | 2 | – | 1 | 1 | – |
İslam Düşüncesinde Yorumlar, Mezhepler | – | – | – | – | 1 | – |
Din, Kültür ve Medeniyet | 1 | – | – | – | – | 1 |
SORU SAYISI | 5 | 5 | 5 | 5 | 5 | 5 |
2022 yılı LGS ve YKS’de çıkan DKAB sorularının, önceki senelere nazaran yorumun yanı sıra bilgi sorularına da yer verildiğini söylemek mümkündür. DKAB sorularının özellikle son yıllarda sure ve ayetlerin anlamlarını bilme ve kavramaya yönelik de şekillendirildiği dikkati çeken bir husustur. Bu durum, konuların daha ziyade Kur’an temeli ele alındığı müfredatın içeriği ile de uyum göstermektedir.
DKAB dersine dair soruların bilgi niteliği taşımasının, derse dair soru sorulmaması gerektiği kanaatine sahip olanlar tarafından olumsuz, eğitim programında zorunlu ders olarak yer alan bir dersin öğrenci tarafından daha dikkatli takip edilebilmesi için soru sorulmasını gerekli görenler (bilhassa alan dersi öğretmenleri) tarafından ise olumlu karşılandığı ifade edilebilir. Zira soruların şıklardan hareketle yorumlanarak çözülebilecek nitelikte olmasının, bilgi sorularını olumlu karşılayanlar nezdinde, öğrencinin derse yönelik çalışma gayretini düşüren bir unsur olarak kabul edildiği görülmektedir. Eğitim sistemimizde merkezi sınavların yönlendirici bir role sahip olduğu, bilhassa sınav hazırlığı yapılan senelerde, derslere olan ilgi ve mesainin derslerin sınavlardaki ağırlığına göre şekillendiği dikkate alındığında, söz konusu görüşün anlamlı olduğunu söylemek mümkündür.
***
Editör Notu: Bu yazı Türkiye’de Din Eğitimi Dosyası bağlamında yayınlanmıştır. Serinin diğer yazılarına aşağıdan erişebilirsiniz.
- Türkiye’de Yaygın Din Eğitimi Hizmetleri
- İlahiyat ve Pedagojik Formasyon
- Türkiye’de Din Eğitimi Politikaları
- Kur’an Kursları Zorunlu Okul Öncesi Eğitimden Sayılabilir mi?
- Diyanet İşleri Başkanlığı’na Bağlı 4-6 Yaş Kur’an Kurslarının Değerlendirilmesi
- Merkezi Sınav Sisteminde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının Din Eğitimine Yansıması
- 4-6 Yaş Kur’an Kursları Beklentiyi Karşılıyor Mu?
[1] https://www.milliyet.com.tr/gundem/universiteye-giriste-artik-din-de-sorulacak-1643149
[2] https://www.haberturk.com/azinlik-ogrencilerine-ayri-din-dersi-sorusu-1740159
[3] https://www.haberturk.com/yazarlar/pervin-kaplan/1731981-iste-liseye-geciste-yeni-sorular
[4] Estivalèzes Mireille. L’enseignement du fait religieux à l’Ecole, un faux problème? Spirale. Revue de recherches en éducation, No: 39, 2007, s. 94. (https://www.persee.fr/doc/spira_0994-3722_2007_num_39_1_1257 (Erişim: 15.07.2022))
[5] http://www.pervinkaplan.com/detay/en-cok-dogru-cevabi-din-sorularinda-cikariyorlar/1875
[6] https://universitepusulasi.com/yks/2022-tyt-din-kulturu-konulari-soru-dagilimlari/