İnşaat sektörü denilince akla ilk olarak konut inşaatları gelmektedir. Bununla birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli altyapı projeleri başta olmak üzere prestij sağlayan birçok mega projeler inşaat sektörü kapsamında değerlendirilmektedir. İnşaat sektörü, son 5 yılın ortalaması değerlendirildiğinde ülkemizdeki çalışanların %6,6’sının doğrudan istihdam edildiği ve art bağları nedeniyle birçok sektör ve kişiyi dolaylı yönden etkilemektedir.
Sektörel olarak değerlendirildiğinde iş kazası ve meslek hastalıklarının en çok olduğu, kayıt dışı çalışmanın tarım, ormancılık ve balıkçılık sektöründen sonra ikinci sırada yer aldığı inşaat alanında detaylı bir şekilde iş ahlakı ile ilgili çalışmaların olmaması önemli bir eksiklik olarak görülmektedir.
Bu yazı kapsamında kullanılan veriler, literatür taraması ve sektör temsilcileri ile yapılan mülakat ve odak grup görüşmelerinden elde edilmiştir. Birçok sektörü doğrudan ve dolaylı yönden etkilemesi nedeniyle ekonomik gelişme için hayati derecede öneme sahip inşaat sektöründe iş ahlakı çalışmaları genel olarak çalışma ilişkileri, müteahhitlik uygulamaları, kamu-inşaat sektörü ve çevre ilişkileri açısından değerlendirilmiştir.
Çalışma İlişkileri Açısından İnşaat Sektöründe İş Ahlakı
Çalışma ilişkileri açısından değerlendirildiğinde inşaat sektörü; çoğunluğu küçük ölçekli işletmelerden oluşan inşaat firmalarında kurumsallaşma sorununun yaşandığı, her bir aşamanın farklı uzmanlıklar gerektirmesi nedeniyle iş güvencesinin yeteri kadar sağlanamadığı, iş görenler tarafından genellikle son çare olarak tercih edilen bir sektör olmasından dolayı nitelikli iş gücü eksikliği ile birlikte kayıt dışı istihdamın fazlaca olduğu, yapılan işlerin tehlike riski taşımasından dolayı iş kazalarının sıklıkla meydana geldiği ve sendikal örgütlenmenin görece çok az olduğu bir iş koludur.
Çalışma ilişkileri bağlamında yaşanan problemlerin giderilmesinde aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- Kurumsallaşmanın sağlanabilmesi için işveren ya da alt işverenlik yapacak firmaların faaliyette bulunduğu işin tüm evrelerini (kalıp, sıva, boya-badana vb.) yapacak şekilde örgütlenebilmesi sağlanabilir.
- İş Kanunu’nun iş güvencesi ile ilgili maddesinde en az 6 aylık çalışma süresi yerine işin bitirilme süresinin kendisi dikkate alınarak inşaat sektörüne özgü bir düzenleme yapılmalıdır.
- İnşaat sektöründe çalışanların belirli standartlar çerçevesinde sertifikalandırılması gerekmektedir.
- Mevcut durumdaki teknik personelin aynı anda birden fazla projede sorumluluk almasını sağlayan yasal düzenlemenin değiştirilmesi gerekmektedir.
- İlgili paydaşlar tarafından bilinen kayıt dışı çalışma, çalışanların özlük haklarını koruyucu şekilde denetlenmeli ve bu uygulamaya devam eden müteahhitlerin ihalelere girişlerine sınırlamalar getirilmelidir.
- İnşaat sektöründe çalışmanın zorluğu ve mesleki yıpranma durumu dikkate alınarak emeklilik yaşı Madencilik sektöründe olduğu gibi daha erken yaşlarda olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
- İşverenlerin kendi sorumluluklarını yerine getirmeleri halinde çalışanların da kendilerine aktarılan iş güvenliği tedbirlerine uygun hareket etmelerini sağlayıcı cezai yaptırımların caydırıcı olacak şekilde uygulanması gerekmektedir.
- Çıkar çatışması yaşanmaması için İş Güvenliği Uzmanları’nın Bağımsız Yapı Denetim Firmaları’na benzer şekilde bağımsız bir statüde oluşturulması gerekmektedir.
- İnşaat sektöründe meydana gelen uyuşmazlıklarda dava sürelerinin çalışanların özlük haklarını koruyacak şekilde iyileştirilmesi veya hızlı karar alınabilmesi için arabuluculuk sisteminin aktif bir şekilde kullanılmasının teşvik edilmesi gerekmektedir.
Müteahhitlik Uygulamaları Açısından İnşaat Sektöründe İş Ahlakı
İnşaat işleri belirli düzeyde sermaye gerektirmesinden dolayı genellikle müteahhitler tarafından yerine getirilmektedir. Kat ya da arsa karşılığı yapılan işlerde yaşanan anlaşmazlıklar ya da taahhütlerin yerine getirilememesi, mülklerin değer durumunun kamu otoritelerini yanıltacak şekilde farklılaştırılması, inşaatlarda kullanılan malzemelerin taahhüt edilenden farklı olması, denetim mekanizmaları ile ilgili iyileştirici düzenlemelere rağmen eksikliklerin giderilememesi ve finansal piyasalarda yaşanabilecek kırılganlıklar neticesinde inşaatların bitirilememesi müteahhitlik uygulamaları kapsamında değerlendirilebilecek eksiklikler olarak dikkat çekmektedir.
Müteahhitlik uygulamaları açısından yaşanan problemlerin giderilmesinde aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- İnşaat sektöründe kalite bilincinin oluşabilmesi için işveren konumundaki müteahhitlerin de belirli sertifika ve belgelendirme işlemlerini usulüne uygun bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir.
- Alt işverenlik uygulamasına kolaylıkla başvurulabilmesini önlemek amacıyla belirli standartların oluşturulması gerekmektedir.
- Zaman kavramının öneminin her geçen gün artmaya başladığı günümüzde inşaat işlerinin birçoğunun ilgili kurum ve kuruluşlarla online yürütülebilmesi için gerekli altyapı çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Böylece bağış vb. adı altında yapılmak istenen suiistimaller de önlenecektir.
- Müteahhitlerin dış denetim mekanizmasına ihtiyaç duymaksızın kendilerinin inşaatlarını projelere uygun bir şekilde yürütmesi ve sonlandırması için hem finansal hem de idari açıdan kendi iç denetim sistemlerini oluşturmaları gerekmektedir.
- Yapı inşaatlarında tüketicileri yanıltıcı davranışlara getirilen cezai müeyyideler caydırıcı hale getirilerek uygulanmalıdır.
- Kayıt dışılığa neden olan mülklerin gerçek değerinin Tapu Daireleri ya da Yerel Yönetimler tarafından Değer Belirleme yöntemi ile belirlenmesi ve buna göre resmi olarak kayıt altına alınması gerekmektedir.
- İstanbul gibi büyük şehirlerde Yapı Denetim Firmaları ölçek büyüklüklerine göre sınıflandırılabilir ve denetim sahası Anadolu, Avrupa gibi iki bölge şeklinde düzenlenebilir. Mevcut durum bu şekilde iyileştirilebileceği gibi genellikle banka kredisi kullanılarak yapılan inşaat işlerinin denetim işinin de bazı ülkelerde olduğu gibi bankalar tarafından yapılması sağlanabilir.
Kamu-İnşaat Sektörü İlişkisi Bağlamında İnşaat Sektöründe İş Ahlakı
İhale şartlarının eksiksiz oluşturulması ve kentsel dönüşüm sürecinde kamu garantörlüğü talebinin olması kamu-inşaat sektörü ilişkisinde iş ahlakı açısından eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Yap-İşlet-Devret Modeli son yıllarda prestijli projelerde tercih edilen bir iş yapma şeklidir. Kamu kaynakları kullanılmadan özel sektör tarafından yapılan ve katlanılan maliyetlere karşılık özel sektör tarafından bir süreliğine işletilen projelerin tutarlarının döviz ile belirlenmesi özellikle piyasa dalgalanmalarında kamuya olan yükü artırmaktadır. Özerk olmakla birlikte aynı zamanda bir kamu kurumu olan yerel yönetimlerin de inşaat işlerinde aktif rolleri bulunmaktadır. İmar planlarının hayata geçirilmesindeki problemler ile iskân işlemlerinde uygulama birlikteliğinin sağlanamamış olması yerel yönetim birimleri açısından iyileştirilmesi gereken alanlardır.
Kamu-inşaat sektörü uygulamaları açısından yaşanan problemlerin giderilmesi için aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- Gelişmekte olan ülke konumundan gelişmiş ülke konumuna geçilmek isteniyorsa kamu otoritelerinin imar affı gibi popülist politikalardan uzak durmaları gerekmektedir.
- Kamu otoritesinin inşaat sektöründe çalışanların bireysel ve toplu iş hukuku alanındaki kazanımlarını koruyucu mekanizmaları oluşturması gerekmektedir. Ayrıca tüketicilerin de mağdur olmasını engelleyici, onların kandırılmasına neden olabilecek uygulamaları önleyici sistemlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
- Hem kira tutarının yüksek olması hem de kültürel olarak ev sahibi olmanın önemli bir anlayış olarak değerlendirildiği ülkemizde bireylerin konut ihtiyacının sağlanmasına yönelik mevcut çalışmalar çeşitlendirilerek yerine getirilmelidir.
- Projelerin maliyetlendirme ve bunun vatandaşlara yansıtılmasına daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle otoyol ve köprü ücretlerinin daha makul seviyelerde belirlenmesi gerekmektedir.
- Kamu kaynaklarının verimli kullanılması için var olan denetim mekanizmasının sadece proje bitiş sürecinde değil işin birçok aşamasında daha sıkı çalışması gerekmektedir.
- Müteahhitler ile mülk sahipleri arasında uzlaşma sağlayıcı bir mekanizma olarak kamu otoritesinin aktif bir şekilde yer alması gerekmektedir.
- Kentsel dönüşüm uygulamaları sadece ömrünü tamamlamış yapıların yenilenmesi olarak değerlendirilmemeli her detayı ile birlikte insanların ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir kent hayatını da kendi içinde barındırmalıdır.
- Özellikle büyükşehirlerde problem olmaya başlayan otopark sorunu ile ilgili müteahhitlerden otopark yapılamayan daire sayısı kadar otopark ücreti almalarının karşılığı olarak yerel yönetimlerin gerekli otoparkları temin etmesi gerekmektedir.
- Özerk olmakla birlikte aynı zamanda bir kamu kurumu olan yerel yönetimlerdeki inşaat faaliyetlerinde rant vb. olumsuz durumların ortadan kaldırılması için uygulama birlikteliğini sağlayacak düzenleme yapılması gerekmektedir.
İnşaat Sektörü-Çevre İlişkisi Bağlamında İnşaat Sektöründe İş Ahlakı
İnşaat faaliyetlerinin sermaye gerektirmesi ve girişimcilerin en az maliyetle kar maksimizasyonu sağlamaya çalışmaları inşaat sektörü-çevre ilişkisinin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Gerçekleştirilen imar aflarının da çevreyi olumsuz etkilediği söylenebilir. Bunun yanı sıra inşa edilen yapıların en az 40-50 yıl varlığını koruduğu düşünüldüğünde güneş, rüzgâr, hava sirkülasyonu gibi doğal kaynaklar açısından doğru projelendirilmemiş yapıların çevreye verebileceği zararlar daha büyük olacaktır.
İnşaat sektörü-çevresi ilişkisi açısından yaşanan problemlerin giderilmesi için aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- Yapılmış olan uzun vadeli imar planlarına kamu kurumları dâhil tüm kesimlerin uygun hareket etmesini sağlayıcı yasal düzenlemelerin sağlamlaştırılması gerekmektedir.
- Yüksek binalar yerine yaşam alanlarının toplumun kültürel özellikleri ile uyumlu olacak şekilde tasarlanması ve uygulanması gerekmektedir.
- Enerji savaşlarının yaşandığı günümüzde su, elektrik gibi kendi ihtiyacını karşılayabilen bina inşaatlarının yapılması çevre temizliği ve enerji tasarrufu açısından önemlidir.
- Çevresel sürdürülebilirlik açısından çevre dostu yapıların tüketiciler açısından da tercih edilebilmesi için teşvik edici araçların geliştirilmesi gerekmektedir.
- Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’na ek olarak Etik Değerlendirme Raporu’nun oluşturulması gerekmektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
İnşaat sektöründe iş ahlakı birçok kesimi doğrudan etkilemektedir. Bu analiz kapsamında çalışma ilişkileri, müteahhitlik uygulamaları, kamu-inşaat sektörü ilişkisi ve çevre-inşaat sektörü ilişkisi bağlamında iş ahlakı konusu detaylı bir şekilde değerlendirilmiştir. Bununla birlikte inşaat sektöründe iş ahlakına uygun davranışların oluşturulabilmesi için biri ‘genel ahlaki ilkelere uygun hareket etme’, diğeri ise ‘nitelik ya da kalite aranmaksızın ürünlerin ucuzunun tercih edilmesi’nden vazgeçilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Ticari faaliyetlerde iş ahlakına uygun hareket etmenin temel koşullarından biri bireysel olarak herkesin toplumu bir arada tutan ahlaki kurallara göre davranmasıdır. Kâr getiren ya da kişisel menfaat sağlayan her davranışın doğru olarak kabul edilemeyeceğinin hem çalışanlar hem de işverenler tarafından benimsenmesi gerekir. İnşaat Mühendisliği Lisans Programındaki dersler incelendiğinde “İnşaat Mühendisliğine Giriş ve Etik”, “Mühendislik Etiği” ve “İş Hukuku” gibi derslerin birçok üniversitenin müfredatında yer aldığı görülmektedir. Bireylerin ahlaki bir bütünlük içerisinde hareket edebilmeleri için mesleki ahlak eğitimine ek olarak toplumsallaşmanın başladığı erken çocukluk yaşlarında, aileden ve ilk eğitim aldığı dönemlerde anaokulu ya da ilkokul öğretmenlerinden ahlaki eğitim almaları önemlidir.
İnşaat sektöründe vurgulanması gereken bir diğer husus ise maliyet odaklı yaklaşımın sektörün tüm temsilcileri (işçiler, müteahhitler, tüketiciler) tarafından hayati derecede ön planda tutulmasıdır. Ticari faaliyetler için yadırganacak bir durum olmamakla birlikte işin kalitesini düşürecek şekilde ürün ya da hizmetin ucuzunun aranıyor olması, bazı durumlarda asgari gereksinimlerin savsaklanarak yerine getirilmesine neden olabilmektedir. İnşaat yapım aşamasında birçok belge ve sertifikalandırma şartları içselleştirilmeden, usulen yerine getirilmekledir. Tüketici ucuz daire ya da hizmet istemekte, müteahhit ucuz malzeme ve iş gücü talep etmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı çevreye ve şehir yapısına uyumlu, insani çalışma şartlarına uygun, bürokratik ilişkileri daha şeffaf ve daha profesyonel bir inşaat sektörü için ‘olması gerekenin yerine getirilmesi’ şeklinde özetlenebilecek iş ahlakı ilkeleri sektörün tüm aktörleri tarafından birinci öncelik olarak değerlendirilmelidir.
***
Editör Notu: Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısı içerisinde önemli bir yerde bulunan inşaat sektöründe iş ahlakının geliştirilmesine katkı sağlaması amacıyla Doç. Dr. Ramazan Tiyek’in yazmış olduğu Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) bünyesinde İnşaat Sektöründe İş Ahlakı başlığıyla 2022 yılında yayınlanan rapora buradan erişebilirsiniz.