BM Güvenlik Konseyi Ne Zaman Adaletsiz Davranmayı Bırakacak? - İLKE Analiz

BM Güvenlik Konseyi Ne Zaman Adaletsiz Davranmayı Bırakacak?

Motasem Ahmed Dalloul

Bölgesel ve uluslararası birçok Filistinli kuruluş, kıyı şeridini İslami Direniş ve Hamas’ın yönetmeye başlamasıyla uygulanan İsrail’in boğucu Gazze ablukasının 15. yılını andı. Hâlbuki İsrail’in ablukası Merkez Seçim Komisyonu’nun 29 Ocak 2006 Pazar günü Filistin parlamento seçimlerinin nihai sonuçlarını açıklaması ve Hamas’ın Değişim ve Reform listesinin meclis sandalyelerinin ezici bir çoğunluğunu elde ettiğini açıklamasıyla başladı.

Seçim sonuçlarının ilanının ardından, Hamas’ın rakibi El Fetih de dâhil olmak üzere çoğu Filistinli grup, İsrail, Arap Devletleri ve uluslararası toplum derhal Filistin Yönetimi’ni (FO) devralmak üzere özgürce seçilen Hamas’ı boykot etme kararı aldı. Bütün ülkeler FO için ayırdıkları bağış paylarını ödemeyi bırakırken, İsrail FO adına topladığı vergilerin FO bütçesine transferini askıya aldı ve El Fetih FO bakanlıklarını, hastaneler ve okullar da dâhil olmak üzere diğer bütün kurumları tahliye etti ve halka hizmet sunacak çok az sayıda kamu görevlisi bıraktı.

İsrail ve Mısır’ın uluslararası destekli kara, deniz ve hava ablukası altında Gazze, iki milyon insan için dünyanın en büyük açık hava hapishanesi haline geldi. İsrail, Gazze’nin hava sahasını ve karasularını ve ayrıca üç sınır kapısından ikisini kontrol ederken Mısır ise diğer sınır kapısını kontrol etmeye başladı.

İsrail, Gazze Şeridi’ne giren ve çıkan malların ve insanların hareketini kısıtlayarak çok ağır insani koşullara neden oldu. Gençler yurtdışındaki eğitim fırsatlarından mahrum bırakıldı ve hastaların Mısır ve İsrail hastaneleri haricinde Batı Şeria ve Kudüs’teki iyi donanımlı Filistin hastanelerinde bile uygun sağlık hizmeti almalarını engelledi. Daha sonra abluka biraz gevşetilse de kısıtlamalar devam etti.

Filistin Merkez İstatistik Bürosu 2020’de, İsrail-Mısır kuşatması altında Gazze sakinlerinin yaklaşık yüzde 56’sının yoksulluk çekmeye başladığını ve genç işsizliğin yüzde 63’te olduğunu duyurdu.

Filistin Merkez İstatistik Bürosu 2020’de, İsrail-Mısır kuşatması altında Gazze sakinlerinin yaklaşık yüzde 56’sının yoksulluk çekmeye başladığını ve genç işsizliğin yüzde 63’te olduğunu duyurdu. Yerel, bölgesel ve uluslararası insan hakları grupları ile tüm BM organları da dâhil olmak üzere resmi uluslararası kuruluşlar, İsrail ablukasının, geniş bir yelpazede insan haklarını gerçekleştirilmesini engelleyen toplu cezalandırmayı yasaklayan Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 33. maddesine aykırı olduğunu ifade ettiler.

Abluka altındayken, Gazze Şeridi, hastaneler ve okullar da dâhil olmak üzere halka temel hizmetler sunan kurumların çoğunu felç eden birçok askeri saldırıya ve ağır bombardımana maruz kaldı. İsrail’in bu askeri harekâtları sırasında çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dâhil olmak üzere yaklaşık 4.000 Filistinli öldürüldü ve 20.000’den fazla kişi yaralandı. İsrail işgali önceden haber vermeksizin evlerini bombalayıp tüm aile üyelerini evlerinin enkazı altında paramparça bırakmasıyla onlarca aile sivil kayıtlardan silindi.

8 Ocak 2009’da, İsrail abluka altındaki Gazze Şeridi’ni ağır bombardımana tutarken, BM Güvenlik Konseyi bir toplantıda Gazze’deki durumla ilgili  “ağır sivil kayıpları” olduğunu ve “ciddi endişe”  ifade eden 1.860 sayılı kararı yayınladı ve kabul etti. Açıklamada ayrıca “Gazze’de derinleşen insani krizle ilgili ciddi endişeler” dile getirilerek, “Gazze sınır kapılarından sürekli ve düzenli mal ve insan akışının sağlanması gereği” vurgulandı ve “acil, kalıcı ve tamamen riayet edilen bir ateşkes” çağrısında bulunuldu. Ayrıca “gıda, yakıt ve tıbbi tedavi de dâhil olmak üzere insani yardımın Gazze genelinde engelsiz bir şekilde sağlanması ve dağıtılması” çağrısı yapıldı.

BM Genel Sekreteri António Guterres’in sözcüsü Stephane Dujarric, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1.860 sayılı 2009 yılı kararını hatırlatarak İsrail’in Gazze ablukasının tamamen kaldırılması çağrısı yaptı.

BM Güvenlik Konseyi kararı ayrıca “sınır kapılarının sürekli olarak yeniden açılmasının” sağlanması ve “iki tarafın ve uluslararası toplumun, iki demokratik devletin, İsrail ve Filistin’in güvenli ve tanınmış sınırlarla barış içinde yan yana yaşadığı bir bölge vizyonuna dayalı kapsamlı bir barışa ulaşmak için yenilenme ve acil çaba gösterme”  çağrısında bulundu.

Bu hafta başında, BM Genel Sekreteri António Guterres’in sözcüsü Stephane Dujarric, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1.860 sayılı 2009 yılı kararını hatırlatarak İsrail’in Gazze ablukasının tamamen kaldırılması çağrısı yaptı. Dujarric, “Bugün Gazze Şeridi’nde ablukanın başlamasının 15. yıldönümü” dedi ve ekledi: “Yoksulluk, yüksek işsizlik ve ablukanın neden olduğu diğer faktörler nedeniyle Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i insani yardıma bağlı.”

“Yoksulluk, yüksek işsizlik ve ablukanın neden olduğu diğer faktörler nedeniyle Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i insani yardıma bağlı.”

Dujarric, kuşatma altındaki Gazze Şeridi için uluslararası desteğin eksikliğine dikkat çekerek, bunun sert abluka altında yaşayan Gazze sakinlerinin temel ihtiyaçlarında ciddi kıtlıklara yol açtığını belirtti. Dujarric, “Bu yıl 1,6 milyon kişiye gıda, su, temizlik ve sağlık hizmeti sağlamak için 510 milyon dolara ihtiyaç var ve şu anda bunun sadece yüzde 25’ine sahibiz.” dedi.

BMGK’nın, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurma ve Gazze sınır kapılarından sürekli ve düzenli mal ve insan akışını sağlamak için kuşatmayı sona erdirme kararını kabul etmesinin üzerinden 13 yıl geçti; ancak, hiçbir şey değişmedi. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) yanı sıra uluslararası kuruluşların bile Gazze’ye verdiği destek, Gazze’ye insani desteğin artması gerektiği yönündeki kararda şart koşulmasına rağmen önemli ölçüde azaldı.

BMGK’nın, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurma ve kuşatmayı sona erdirme kararını kabul etmesinin üzerinden 13 yıl geçti; ancak, hiçbir şey değişmedi.

Soru şu ki, BMGK kararı uygulamak için BM Antlaşması’nda yer alan gücünü neden kullanmadı? BM Antlaşması’na göre , “ülkeler, antlaşmayı imzalayarak ve onaylayarak, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi gibi BM organları tarafından alınan kararlarla yasal olarak bağlı olmayı kabul ederler. Bu nedenle, BM kararları BM Üye Devletleri üzerinde yasal olarak bağlayıcıdır.”

Bu arada, BMGK, Antlaşmanın VII. maddesi uyarınca, “kararlarını uygulamak için önlemler alabilir ve taleplerin yerine getirilmesini sağlama alabilir.” Misyonunu yerine getirmek için birkaç araç kullanabilir. “Ekonomik yaptırımlar veya silah ambargosu uygulayabilir.” BMGK, BM üye devletlerine “kararlarının yerine getirilip getirilmediğini görmek için kolektif askeri harekat da dâhil olmak üzere ‘gerekli tüm araçları’ kullanma” yetkisi verebilir.

BMGK, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kuşatmanın sona erdirilmesine ilişkin kararın uygulanmasını sağlamak için elindeki araçların hiçbirini kullanmadı.

Ancak BMGK, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kuşatmanın sona erdirilmesine ilişkin kararın uygulanmasını sağlamak için elindeki araçların hiçbirini kullanmadı. Oysaki İsrail’e yaptırım uygulama, silah ambargosu koyma veya müdahalede bulunmanın yolları açık. Ne yazık ki, İsrail’e benzer devlet ve kuruluşlara karşı bu tür önlemler alınmışken tam aksine, BMGK üye devletlerinin çoğu, Gazze’deki ablukayı sürdürmesine ve ağır bombardımanlara devam etmesine rağmen İsrail’e olan desteğini iki katına çıkardı. Aynı zamanda komşu ülkeleri İsrail’le ilişki kurmaya mecbur ettiler.

Bu, BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili olarak aldığı ne ilk ne de son karardı. Bazı kararlar İsrail’e karşı derhal harekete geçmeyi de öngörüyordu, ancak İsrail özgüveni ve BMGK üye devletlerinin çoğundan destek alması nedeniyle Filistinlilere yönelik bariz ihlallerini sürdürüyor. Böylesine taraflı ve adaletsiz bir uluslararası toplumun ışığında, Filistinliler daha fazla çileye ve acıya katlanmaya devam edecekler. BMGK kendisine ve kararlarına saygı duymaya başladığında ve adil olduğunda Filistinlilerin çilesi ve acısı sona erecek.

Motasem Ahmed Dalloul’un 24 Haziran 2022 tarihinde Middle East Monitor için yazdığı görüş yazısı Muhammed Hüseyin Ergören tarafından İLKE Analiz okurları için tercüme edildi. Yazının orijinal haline buradan ulaşabilirsiniz. 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve İLKE Analiz’in editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

0 yorum

Diğer Yazılar