Genel Görünüm
Türkiye’de Batı tarzı tiyatronun gelişimi, Tanzimat sonrası Osmanlı modernleşmesi ile bağlantılı olmuştur. İlk tiyatro binasının 1826 yılında Beyoğlu’nda açılan Fransız tiyatrosu olduğu ifade edilse de bu konuda detaylı kaynak yoktur. Bilinen en eski tiyatro, 1840 yılında Bosco isimli bir İtalyan tarafından açılmış, ardında Miche Naum bu binayı alarak büyütmüştür.[1] 1866 yılına gelindiğinde bu bölgedeki tiyatro sayısı artmaya başlamış ve 1900’lü yılların başlarında seyirciler artık Türk oyuncuları da sahnede görmeye başlamıştır.[2] Tanzimat dönemi tiyatroda ahlakçılık tartışmalarının yapıldığı yıllar olmuştur. Kadın oyuncuların başını örtmemesi, sahnede evlilik dışı ilişkilerin özendirilmesi, bazı uyarlamalarda kültür farklılıklarının gözetilmemesi dönemin gazetelerinde sert eleştirilere maruz kalmıştır. II. Meşrutiyet ile birlikte devletin tiyatro üzerindeki denetimi azalmış, böylece tiyatro bir propaganda aracı ve siyasi düşüncelerin ifade edildiği yeni bir platform haline gelmiştir. “Meşrutiyet tiyatrosu” olarak isimlendirilen bu dönemde, ilk defa Türk kadın oyuncular sahnede görülür, tiyatro grupları kurulmaya başlanır ve tiyatro eğitimi de vermeyi hedefleyen Darülbedayi açılır. Fakat I. Dünya savaşının etkisiyle, sanat faaliyetleri istenildiği seviyede yürütülemez.
Cumhuriyetin ilanından sonra tiyatro hem Batılılaşmanın bir parçası olarak hem de devrimi topluma anlatmak için önemli bir araç olarak görülmüştür. Bu doğrultuda 1934 yılında Darülbedayi, Şehir Tiyatroları ismini alarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Ankara’da ise 1936 yılında kurulan Devlet Konservatuvar’ı bünyesinde tiyatro eğitimi verilmeye başlanmıştır. Konservatuvar’dan bağımsız olarak Devlet Tiyatrosu (DT) ise 1949 yılında kurulmuştur. Öte yandan Halkevleri ve Köy Enstitüleri bünyesinde tiyatro kulüpleri açılmış, tek partili dönemde Cumhuriyet devrimlerini işleyen tiyatro oyunları bu kulüpler aracılığıyla halka gösteriler düzenlemiştir. Hayri Muhiddin’in, Gazi Mustafa Kemal’i; Necmettin Kamil’in, Sakarya Kahramanları, Sakarya Cihad-ı Ekber’i, Şeyh Said Sehpa-i Adalette’si, İrticaın Yedi Başlı Ejder’i; Faruk Nafiz Çamlıbel’in, Kahraman ve Ateş’i; Reşat Nuri Güntekin’in, İstiklal’i; Celal Tuncer’in, Devrime Yolcuları; Nazım Hikmet’in, Yolcu’su, devrimleri anlatan tiyatro oyunlarından bazılarıdır.
1960’lı yıllardan itibaren devlet destekli tiyatroların yanı sıra özel tiyatrolar da çoğalmaya başlamıştır. Bir taraftan Avrupa’da tiyatro eğitimi alıp yurda dönen Haldun Taner, Engin Cezzar gibi isimler, diğer taraftan DT ve Şehir Tiyatroları’ndan ayrılan oyuncular, tiyatro toplulukları kurarak, izleyici için seçenekleri arttırmışlardır. Böylece Türkiye’de tiyatro iki kanaldan ilerlemiştir: Ödenekli tiyatrolar ve Özel (ödeneksiz) tiyatrolar. Kurumsal destek alan Şehir Tiyatroları ve DT daha çok klasik eserlerin sergilendiği, apolitik ve deneysellikten uzak bir çizgide yollarına devam etmişlerdir. Özel tiyatrolar ise, bir taraftan ideolojilerin kendini ifade etmek için kullandığı bir araç olmuş, diğer taraftan deneysel oyunlara yönelebilmiş, böylece çeşitliliği arttırmışlardır. MTTB Tiyatro Kulübü oyuncuları, Hasan Nail Canat gibi isimler, Necip Fazıl Kısakürek’in oyunları üzerinden İslamcı düşünceyi sahneye taşımışlardır. Ankara Sanat Tiyatrosu, Devrim İçin Hareket Tiyatrosu gibi gruplar ise Bertold Brecht’in epik tiyatro anlayışını kullanarak sol düşünceyi tiyatro ile anlatmak istemişlerdir. 1970’lerde İstanbul’da özel tiyatroların sayısı otuzu geçmiştir. O yıllarda İstanbul, Paris, Londra gibi başkentlerden daha fazla tiyatroya sahiptir. Fakat Metin And bunu bir gelişme olarak görmez. Ona göre sayıdan daha önemli olan şey niteliktir. İstanbul’da açılan özel tiyatroların tamamının bu nitelikte olmadığını savunur.[3] Yine de bu evre tiyatroda olgunlaşma olarak görülmüştür.
Ödenekli tiyatroların devletten destek alması sebebiyle siyasal ve ekonomik krizlerden daha az etkilendiği görülmüştür. İstanbul dışında başka belediyelerin de kendi bünyesinde tiyatro açmaları ile birlikte ödenekli tiyatro sayısı artmıştır. DT ise özellikle 2000’li yıllardan sonra yapılan yatırımlarla birlikte Türkiye genelinde sahne sayısını iki katına çıkararak daha çok seyirciye ulaşmaya başlamıştır. Öte taraftan özel tiyatrolar, 1980 darbesinden sonra duraklama evresine girmiş ve ancak 2000’lerde yeniden canlanmaya başlamıştır. Günümüzde özel tiyatrolarla ilgili verilerin düzenlenmesinde sıkıntılar bulunmaktadır. Bununla birlikte 800 civarında tiyatro topluluğu, tiyatro.com.tr veri tabanına kayıtlıdır. Son yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmalar sonucunda, 428 özel tiyatro bakanlığın sistemine kaydolmuştur.
Rakamlarla Tiyatro Sektörü
Türkiye’de tiyatronun gelişmesi için devlet desteği, toplumun kültüre ayırdığı bütçeyi arttırması, tiyatronun geniş toplumsal kesimlerin ulaşımına açılması gibi önemli başlıklarda gelişme göstermesiyle orantılı olarak ortaya çıkan bir olgudur. Bunun yanı sıra alt yapı eksikliklerinin tamamlanması, tiyatro seyircisini doyuracak çeşitlilikte oyunların seyirciye sunulması, farklı yaş guruplarına hitap eden nitelikli oyunların hazırlanması gibi faktörler de Türk tiyatrosunun gelişmesi için önemlidir. Yıllar içinde tiyatro salonlarının artması ve yerli ve yabancı oyunların çoğalması, daha çok tiyatro seyircisini tiyatroya çekmektedir.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de salon sayısı yıllar içinde büyük bir artış göstermiştir. 2005 yılında 123 olan tiyatro salonu sayısı, 2019 yılına gelindiğinde altı kat artarak 766 sayısına ulaşmıştır. Salon sayılarındaki en yüksek artış ise 2010 ile 2013 yılları arasında gerçekleşmiştir. 4 yıllık sürede, salon sayısı 477 artarak 678’e ulaşmış, bu tarihten sonra, artış hızında yavaşlama gerçekleşmiştir. Salon sayısındaki artışla uyumlu olarak seyirci sayısının da yıllar içinde arttığını görmek mümkündür.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2005 yılında tiyatro oyunları, 3 milyona yaklaşan bilet satış rakamlarına sahiptir. 15 yıl içinde seyirci sayısı yaklaşık üç kart artarak 8 milyona yaklaşmıştır. Veriler incelendiğinde, yerli ve yabancı oyunların seyircisinde artış oranının birbirine yakın olduğunu görmek mümkündür. Bununla birlikte yıllara göre salon başına düşen seyirci sayısına bakıldığında; 2005 yılında bir tiyatro salonuna yaklaşık 22 bin kişi düşerken, 2019 yılında yaklaşık 10 bin kişi düşmektedir. Buradan hareketle 2005 yılından sonra açılmaya başlanan salonların, önceki yıllara göre daha küçük seyirci kapasiteli olduğunu tahmin etmek mümkündür. Yeni tüketici davranışlarıyla uyumlu olarak tiyatro kültüründe yaşanan bir değişim de salon başına düşen seyirci oranındaki artışı açıklamada fayda sağlayabilir. 2000’li yıllardan sonra yaygınlaşan büyük sinema salonlarının AVM’lere taşınması gibi 2005’ten sonra yeni büyük tiyatrolar açmak yerine, AVM ve Kültür merkezleri bünyesinde açılan küçük salonların tiyatro için tercih edilmeye başlandığını görmek mümkündür. Yeni açılan butik tiyatroların koltuk sayısı az olsa da tiyatroda çeşitliliği arttırarak seyirciye alternatifler sunmaktadır.
Tiyatro sayılarındaki artışla doğru orantılı olarak sahnelenen oyun sayısı da yıllar içinde artmıştır. Hem seyirci hem de yerli oyun sayılarında yaşanan bu artış, geçmiş yıllara göre tiyatro oyunlarında büyük bir yerlileşme yaşandığının bir göstergesidir. 2005 yılında 123 salonda toplam 1177 oyun sahnelenmişken, 2019 yılında 766 salonda 9796 oyun sahnelenmiştir. Gösteri sayılarını salonlara oranla ele aldığımızda %3’lük bir artışın olduğu görülür. Türkiye’de yerli tiyatro oyunlarının uzun yıllardır piyasaya hâkim olmaktadır. Yıllar içinde yerli ve yabancı oyunların oranlarında değişiklik olmakla birlikte yabancı oyunların toplam oyunlar içindeki oranı %25’i geçmemektedir. 2019 yılında ise toplam oyunların %85’i yerli oyunlardan oluşmuştur.
Olumlu göstergelerle birlikte, burada önemli bir husussa dikkat çekmek gerekmektedir. TÜİK verilerinde yer alan oyun miktarları, yeni telif eserlerle sınırlı tutulmamaktadır. TÜİK, bu verileri oluştururken oyunların seans miktarlarını baz almaktadır. Bazı oyunların uzun yıllar oynandığı gerçeğini akılda tutarsak, burada yer alan oyun miktarının yıllar içinde oluşan bir birikim ile tekrar ve yeni telif eserlerin toplamı olduğunu akılda tutmak gerekir. TÜİK tiyatro verileriyle ilgili belirtilmesi gereken ikinci husus ise TÜİK’in bu verileri toplamak için özel tiyatroların beyanını esas almasıdır. Her yıl TÜİK tarafından tiyatrolara gönderilen formlar, tiyatro yetkilileri tarafından doldurulmakta ve tekrar TÜİK’e teslim edilmektedir.
Türkiye’de özel tiyatroların denetlenebilir bir veri tabanına kayıtlı olmamaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da başka bir kurum tarafından oyunların denetlenmiyor olması, yanlış ya da hatalı verileri düzeltme imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple TÜİK tiyatro verilerinin güvenirliliğini arttırmak için yeni yöntemlerin devreye girmesine ihtiyaç vardır.
Ödenekli tiyatrolardan biri olan Devlet Tiyatroları incelendiğinde en dikkat çekici verilerden bir tanesi, son on beş yıl içinde salon sayılasında ciddi bir artışa gitmesi olmuştur. 2005 yılına girildiğinde, DT’nin toplam salon sayısı 19 ile sınırlıydı. 2019 yılına gelindiğinde ise bu rakam 51’e çıkmıştır.
2005 yılından itibaren DT’nin yeni salonlar açmaya başladığı görülmektedir. 2019 yılına kadar tek bir yıl içinde en fazla salon, 2009 yılında 5 tane ile gerçekleşmiştir. 2019 yılında ise büyük bir atılım yapılarak, 3 tanesi İstanbul’da, 2’şer tanesi İzmir ve Diyarbakır’da olmak üzere 10 yeni tiyatro açılmıştır. DT, 2005 yılından sonra 11 yeni ilde daha faaliyet göstermeye başlaması ile birlikte tiyatro salonu bulunan toplam il sayısı 24’e yükselmiştir.
Son on yıllık seyirci ve temsil sayılarına bakıldığında, DT’nin salon sayısında yaşanan artışın etkisinin yeterince görülmediği ortaya çıkacaktır. TÜİK verilerine bakıldığında, 2010-2019 yılları arasında Türkiye genelinde seyirci sayısı %45’lik bir artış göstermiş iken, aynı yıllar arasında salon sayısında yaşanan artışa rağmen, DT’nin seyirci sayısı yaklaşık %10 civarında bir artış göstermiştir. Aynı tablo oyun sayıları için de geçerlidir. On yıllık süre zarfında DT’nin temsil sayısı %20 artmıştır. Tiyatro sayısında yaşanan artışa rağmen oyun ve seyirci sayılarında benzer bir artış gerçekleşmemiştir. Verilerin yerleşik sahnelerin yanı sıra, yurtiçi ve yurtdışı turneler, festivaller ve kent içi etkinlikleri de kapsaması sebebiyle, sahne sayısındaki artışın beklenildiği kadar belirleyici bir etkisinin olmadığı söylenebilir. Festival ve turnelerde, seyirci sayısında yaşanacak düşüşler, ya da bir önceki yıla göre daha az temsilin gerçekleşmesi, yeni açılan sahnelerin, seyirci sayısına etkisini net olarak görmemizi engelleyebilir. Yine bu veriler, Türkiye genelinden toplanan verilere radikal etkinin, özel tiyatrolar aracılığıyla gerçekleştiğini göstermektedir. Türkiye’de son on yıl içinde artan salon sayılarında DT’nin oransal etkisi düşüktür. DT verilerinde olumlu olarak dikkat çeken tablo ise, doluluk oranlarında yaşanan gözle görülür artış olmuştur. 2010 yılında %78,75 olan doluluk oranı, 2019 yılına gelindiğinde %91’e ulaşmıştır.
Sonuç Yerine
Türkiye’de tiyatro, ödenekli ve özel olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Devlet Tiyatroları ve yerel yönetimlere ait Şehir Tiyatroları kurumlardan destek alan ödenekli tiyatrolardır. Özellikle Devlet Tiyatrosu son yıllarda gelişmiş, yeni şehirlerde ve salonlarda gösteriler yapmaya başlamıştır. Özel tiyatrolar ise belirli devlet teşvikleri ile birlikte kendi imkânlarıyla ayakta kalmaya çalışmaktadır.
Türkiye’de tiyatroya ait veriler incelendiğinde yıllar içinde verilerin yukarıya doğru bir ivme halinde olduğu görülür. Salon sayısı, teşvik miktarı ve seyirci sayısı belirgin bir biçimde artmıştır. Bununla birlikte tiyatro sektörünün henüz güçlü bir kurumsal yapıya sahip olduğu söylenemez. Tiyatro sektörü için sinema benzeri bağımsız bir kanun halen yapılmamıştır. Yine oyunlar için yaş sınırlarını belirleyecek bir komisyonun olmaması sebebiyle, son yıllarda artan çocuk oyunları yeterli denetime tutulmadan seyirciye ulaştırılmaktadır.
Türkiye’de tiyatro sektörü henüz müstakil bir sektör haline gelememiştir. Tiyatro alanı daha çok kamunun, yerel yönetimlerin ve sivil toplumun destek ve ilgisi ile varlığını devam ettirmektedir. Son zamanlarda özel tiyatrolarda bir artış olsa da pandemi etkisi ve artan maliyetler ile birlikte henüz bu alanda ciddi bir gelişmeden bahsetmek mümkün gözükmemektedir. Bu anlamda tiyatro alanında yaşanan sorunların kapsamlı bir şekilde ele alınıp çözümlerin üretilmesi gerekmektedir.
***
Editör Notu: Lütfi Sunar, Osman Ülker ve Firdevs Bulut Kartal tarafından yazılan İLKE Vakfı tarafından Ocak 2022 tarihinde yayımlanan “Geleceğin Türkiyesinde Kültür Politikaları” isimli raporun Tiyatro Sektörü kısmından alınmıştır.
Geleceğin Türkiyesinde Kültür Politikaları Raporu’na buradan erişebilirsiniz.
[1] Sevengil, R. A. (2014). Türk Tiyatrosu Tarihi (Ciltli). İstanbul: Alfa Yayınları.
[2] a.g.e., s.624.
[3] And, M. (1973). 50 Yılın Türk Tiyatrosu. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.