Prof. Dr. Muhsin Kar: YÖKAK Türk Yükseköğretim Sisteminin En Genç ve Önemli Paydaşı - İLKE Analiz

Prof. Dr. Muhsin Kar: YÖKAK Türk Yükseköğretim Sisteminin En Genç ve Önemli Paydaşı

Editör

Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanı Prof. Dr. Muhsin Kar ile İLKE Analiz sitesi olarak Yükseköğretimde Kalite Kurulu ve yükseköğretimde kalite güvencesini konuştuğumuz röportajı okurlarımızla paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz!

Sayın Muhsin Kar hocamıza YÖKAK başkanlığı görevinde başarılar diliyoruz.

1. Yükseköğretim Kalite Kurulu başkanı seçildiniz. Öncelikle hayırlı olsun dileriz. Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun görev ve sorumluluklarından bahsedebilir misiniz?

Çok teşekkür ederim. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK), yükseköğretim kurumlarının eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idari hizmetlerinin kalite düzeylerine ilişkin ulusal ve uluslararası kalite standartlarına göre değerlendirmeler yapan, iç ve dış kalite güvencesi, akreditasyon süreçleri ve bağımsız dış değerlendirme kurumlarının yetkilendirilmesi ve tanınması süreçlerini yürütmektedir. Bu noktada zaman zaman paydaşlarımızın YÖKAK yerine YÖK Kalite Kurulu ifadesini sehven kullandıklarına şahit oluyoruz. Kalite çalışmaları YÖK bünyesinde 2015 yılında başlamış ve 2017 yılında tüm dünyadaki örneklerine benzer şekilde idari ve mali özerkliğe sahip müstakil bir kamu tüzel kişiliğine dönüştürülmüştür.

Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun üç temel görevi var. Bunlar;

  • Yükseköğretim kurumlarının dış değerlendirmesini yapmak,
  • Akreditasyon kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve tanınması süreçlerini yürütmek
  • Yükseköğretim kurumlarında kalite güvencesi kültürünün içselleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını sağlamaktır.

YÖKAK’ın kurumsal dış değerlendirme ve akreditasyon süreçleri, bütüncül bir bakış açısıyla “Liderlik, Yönetim ve Kalite; Eğitim ve Öğretim, Araştırma ve Geliştirme; Toplumsal Katkı” ana başlıkları altında geliştirilen ölçütler marifetiyle gerçekleştirilir.

2. Yükseköğretimde kalite güvencesi denildiğinde ilk kez duyan birinin bu kavramdan ne anlaması gerekir?

Yükseköğretimde kalite güvencesi faaliyetlerinin merkezinde hesap verebilirlik, şeffaflık ve güçlendirme ilkeleri bulunur. İyi bir kalite güvence sistemi, yükseköğretim kurumuna ve kamuoyuna, söz konusu yükseköğretim kurumunun faaliyetlerinin kalitesi konusunda güvence verir. Bu kapsamda, herhangi bir yükseköğretim kurumunun kalite süreçlerine liderlik, eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve topluma katkı çerçevesinde vizyon ve misyonuyla uyumlu cari stratejik planlama gerçekleştirir. Bu stratejik planlamada hedeflerine, paydaş ilişkilerine, öğrencilerin program yeterlilikleri alanında neyi nasıl yaptıklarına, bu kapsamdaki çalışmalarını sürekli olarak izleyip izlemediklerine, hedef ve göstergelere ulaşıp ulaşmadıklarına ve sapma varsa bu konuda gerekli önlemleri alıp almadıklarına ilişkin Planlama-Uygulama-Kontrol Etme-Önlem Alma (PUKÖ) döngüsünü içselleştirmiş mekanizmalara sahip olması beklenir.

YÖKAK’ın cari stratejik planlamada hedeflerine, paydaş ilişkilerine, öğrencilerin program yeterlilikleri alanında neyi nasıl yaptıklarına, bu kapsamdaki çalışmalarını sürekli olarak izleyip izlemediklerine, hedef ve göstergelere ulaşıp ulaşmadıklarına ve sapma varsa bu konuda gerekli önlemleri alıp almadıklarına ilişkin Planlama-Uygulama-Kontrol Etme-Önlem Alma (PUKÖ) döngüsünü içselleştirmiş mekanizmalara sahip olması beklenir.

Diğer bir ifadeyle, YÖKAK, yükseköğretim kurumunda genel olarak şu sorulara cevap aranır: Yükseköğretim kurumlarının misyonu ve vizyonu ile uyumlu olarak temel fonksiyonlarını yerine getirirken hedefler ve performans göstergeleri belirlenmiş mi? Kurumun hedefleri var mı? Bu hedefleri ölçecek mekanizmaları ve sistemleri var mı? Mezun öğrencilerin program yeterliliklerini sağladığına ilişkin tanımlı süreçler var mı? Program tasarımında paydaş görüşleri düzenli olarak alınıyor mu? Akademik performans ödüllendiriliyor mu? Öğrenci ve personel memnuniyeti takip ediliyor mu? Kalite güvencesinin gerektirdiği işlemlerin yapılması sonucunda yükseköğretim kurumun ulusal ve uluslararası görünürlüğü artmış mı?

YÖKAK olarak, üniversitelerimizin bu sorulara cevap verecek sistemlere ve mekanizmalara sahip olmasını ve her birinin birer kalite ajansı gibi çalışmaları için yardımcı olmaya, yol göstermeye ve cesaretlendirmeye gayret ediyoruz. YÖKAK, tabiri caizse üniversitelerimizin düzenli ve sürekli olarak kendi kendilerine ayna tutmalarını öğretmeye ve bu kapasiteyi oluşturmalarına destek olmaya çalışıyor.

Kalite süreçlerine ilişkin bütün bu çalışmaların amacı, uluslararası ve ulusal ekonomik, demografik ve teknolojik gelişmeleri takip etmek ve ülkemizin yenilikçiliği ile rekabetçiliğine katkı sağlamak için yükseköğretim sistemimizin sektörlerin ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde bir yandan işgücünün nitelikli oluşmasına ve diğer yandan yenilikçi uygulamaların gelişmesine katkıda bulunmaktır.

3. Yükseköğretimde kaliteyi ve kalite güvencesini ölçmek için YÖKAK nasıl bir sistem uygulamaktadır?

YÖKAK, görevlerini dört değerlendirme programı şeklinde yürütmektedir. Bunlar;

  • Kurumsal Dış Değerlendirme Programı
  • İzleme Programı
  • Kurumsal Akreditasyon Programı
  • Ara Değerlendirme Programıdır.

YÖKAK tarafından gerçekleştirilen değerlendirme süreçleri, yükseköğretim kurumlarının ilk mezun verdiği eğitim ve öğretim yılını izleyen en geç beşinci yıl içerisinde kurumsal dış değerlendirme programı kapsamına dâhil olmaları ile başlar. Program, kuruma ait tüm süreçlerin PUKÖ döngüsündeki ölçütlere uyumluluk düzeyinin bağımsız bir değerlendirme takımı tarafından nitel ve nicel olarak değerlendirmesi ile başlar. Süreç kuruma ait değerlendirme raporunun kamuoyu ile paylaşılmasıyla devam eder.

Programa esas olmak üzere, her yıl yükseköğretim kurumları tarafından Kurumsal İç Değerlendirme Raporu (KİDR) hazırlanır. Program kapsamına dâhil edilen kurumlar YÖKAK tarafından belirlendikten sonra, değerlendirme sürecini yürütecek olan değerlendirme takımı, bölge, alan ve cinsiyet dağılımı göz önünde bulundurularak değerlendirici havuzundan seçilerek görevlendirilir. Değerlendiriciler ön ziyaret ve saha ziyareti sonucunda oluşturdukları Kurumsal Geri Bildirim Raporunu (KGBR) YÖKAK’a sunar.

Kurumsal Dış Değerlendirme Programı kapsamında değerlendirilen yükseköğretim kurumları, değerlendirme yılını izleyen en erken ikinci yıl Kurul tarafından İzleme Programına dahil edilerek, iyileştirme çalışmaları gözlemlenir. Kurumsal dış değerlendirme programı kapsamında değerlendirmesi gerçekleştirilen ve belli olgunluk düzeylerini karşılayan yükseköğretim kurumları bu değerlendirmeyi izleyen en geç beşinci yıl, sistemin en üst basamağı olan Kurumsal Akreditasyon Programına (KAP) kabul edilir.  KAP süreci sonunda yükseköğretim kurumuna beş yıl süreyle tam akreditasyon, iki yıl süreyle koşullu akreditasyon veya akreditasyonun reddi kararı bildirilir.        

YÖKAK, 2016-2021 yılları arasında yükseköğretim kurumlarımızdan 185’ini Kurumsal Dış Değerlendirme Programı, Kurumsal Dış Değerlendirmesi yapılanlar arasından 102’sini İzleme Programı ve bu iki program kapsamında değerlendirilmesi tamamlananlar arasından 23’ünü Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında değerlendirmiştir. Her yıl şeffaf bir şekilde yayımladığımız Yükseköğretim Değerlendirme ve Kalite Güvencesi Durum Raporlarında iç ve dış değerlendirme analizlerini kamuoyu ile paylaşmaktayız.

YÖKAK’ın bir diğer çalışma alanı, program akreditasyonu çalışmaları için ulusal akreditasyon kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve uluslararası akreditasyon kuruluşlarının tanınması süreçlerini yürütmektir. Bu kapsamda ülkemizde faaliyet gösteren 19 ulusal akreditasyon ajansı yetkilendirilmiş, 10 uluslararası ajansı tanımıştır. Türk yükseköğretim sisteminde 2021 yılı sonu itibarıyla yetkilendirilen/tanınan ulusal veya uluslararası kuruluşlar tarafından akredite program sayısı 944, akredite programı bulunan yükseköğretim kurumu sayısı 99’dur. Akredite lisans programlarının mezun veren tüm lisans programlarına oranı %8,84 olarak ölçülmüştür. Program akreditasyonuna sahip yükseköğretim programları bilgisi, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda adayların tercih aşamasında değerlendirebileceği bir kriter olarak yer almaktadır.

4. YÖKAK’ın yeni dönemde yükseköğretimde kalite ve niteliği arttırmak için nasıl bir yol izlemesi gerekiyor? Sizin bu konuda yapmak istediğiniz çalışmalar nelerdir?

Yükseköğretim sistemimizde politika yapıcı kurumlarımız bellidir: Yükseköğretim Kurulu ve Cumhurbaşkanlığımız bünyesindeki politika kurulları bunların başında geliyor. YÖKAK’ın rolü ise, uygulanan politikaların izlenmesini ve değerlendirilmesini yapmak, kamuoyu ile paylaşmak ve uygulanan politikaların revizyonuna girdi sağlamaktır. Tabi bu noktada YÖKAK’ın da yeni bir kurum olduğunu unutmamak gerekir. YÖKAK bir yandan kendi kurumsallaşmasını gerçekleştirirken diğer yandan da yükseköğretim kurumlarına kalite güvencesi kurmaları için rehberlik yapmaktadır.

Türk yükseköğretim sisteminin en genç ve önemli bir paydaşı olarak YÖKAK; kendi görev alanında, yükseköğretim sisteminin küresel rekabet gücü olan, kalite odaklı ve dinamik bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak ve yükseköğretim kurumlarının niteliklerini değişen dünyaya uyumlu şekilde artırılmasına yönelik uygulamalara devam edecektir.

Türk yükseköğretim sisteminin en genç ve önemli bir paydaşı olarak YÖKAK; kendi görev alanında, yükseköğretim sisteminin küresel rekabet gücü olan, kalite odaklı ve dinamik bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak ve yükseköğretim kurumlarının niteliklerini değişen dünyaya uyumlu şekilde artırılmasına yönelik uygulamalara devam edecektir.

Yükseköğretim kurumlarımızda YÖKAK rehberliğinde oluşturulacak ve sürdürülebilirliği sağlanacak olan kalite güvencesi uygulamaları birkaç açıdan nitelik artışına katkıda bulunacaktır. İlk olarak, YÖKAK tarafından tanınan ve yetkilendirilen kalite ajansları bölümlere/programlara özellikle program yeterlilikleri çerçevesinden yaklaşmakta ve akreditasyon yapmaktadır. Eğitim-öğretim kalite güvencesine sahip programlarımızdan mezun olan öğrencilerin okuldan işe geçiş süreçleri kısalmış ve istihdam edilebilirlikleri artmış olacaktır. Zira akredite programların müfredatları dinamik bir şekilde paydaş katılımı ve sektör görüşleri doğrultusunda geliştirilmiş demektir.

İkinci olarak, YÖKAK tarafından yürütülen Kurumsal Akreditasyon Programı ve devamındaki Ara Değerlendirme Programı yükseköğretim kurumlarına kendi kendilerini izleme ve değerlendirme kapasitesi kazandırmakta, verilerini düzenli olarak toplamakta ve göstergelerini analiz ederek gelişmeye açık yönlerini iyileştirmelerine olanak sağlamaktadır.

Üçüncü olarak, YÖKAK’ın üniversitelerimize verilerini toplama ve analiz etme kapasitesi kazandırması ve bu verileri uluslararası derecelendirme ve sıralama sistemlerine girmesi, üniversitelerimizin önümüzdeki dönemlerde uluslararası görünürlüğünü de artıracaktır.

Yeni dönemde YÖKAK himayesinde yükseköğretim kurumlarımızın paydaşlarına yönelik bazı saha araştırmaları planlıyoruz. Bilişim altyapımızda yapacağımız bazı iyileştirmelerden sonra saha araştırmalarına başlayacağız. Ayrıca yükseköğretim kalite güvencesi ve akreditasyon literatürünün oluşmasına katkı sağlamak için bir kongre ve bir dergi çalışması başlatmayı gündemimize aldık.

5. Sizce Türkiye’de yükseköğretimde nitelik sorunu oluşturan faktörler ve bu nitelik sorununu çözmek için atılması gereken adımlar nelerdir?

Bu soruya, bilimsel bir araştırmaya veya kurumsal bir veriye dayanmadan, şahsi gözlemlerim kapsamında cevap verebilirim. İlk olarak, yükseköğretim kurumlarımızın program yeterliliklerine dayalı ve aktif öğrenmeye dayalı öğrenci merkezli bir eğitim-öğretim konusunda zihniyet değişimine ve radikal bir paradigma değişimine ihtiyaç bulunmaktadır. Öğrencilerimizin mezuniyet sonrası istihdam edilebilirliklerini artırmak için sektörle düzenli görüş alışverişinde olunması gerekiyor. Bu kapsamda öğrencilerimize yaratıcılık, yenilikçilik, esneklik, takım çalışması ve liderlik gibi 21. yüzyıl becerilerinin de kazandırılması önem arz etmektedir.

Yükseköğretim kurumlarımızın program yeterliliklerine dayalı ve aktif öğrenmeye dayalı öğrenci merkezli bir eğitim-öğretim konusunda zihniyet değişimine ve radikal bir paradigma değişimine ihtiyaç bulunmaktadır. Öğrencilerimizin mezuniyet sonrası istihdam edilebilirliklerini artırmak için sektörle düzenli görüş alışverişinde olunması gerekiyor. Bu kapsamda öğrencilerimize yaratıcılık, yenilikçilik, esneklik, takım çalışması ve liderlik gibi 21. yüzyıl becerilerinin de kazandırılması önem arz etmektedir.

İkinci olarak, araştırma-geliştirme alanında gördüğüm en büyük eksiklik akademik personelin güncel literatür ile olan bağının kopukluğudur. Bu arada birinci engelin yabancı dil meselesi olması, bu engelin literatürdeki açıkların tam olarak ortaya konmasına imkan vermiyor. İkinci engel ise, yabancı dil ile bağlantılı olarak metodoloji ve yöntem eksikliğidir. Bu iki engel, hangi konu nasıl ele alınırsa literatürdeki açığa özgün ve etki değeri yüksek çalışma yapılmasını engelliyor diye düşünüyorum. Böyle olunca birbirini tekrar eden çok sayıda benzer yayın söz konusu olabiliyor. Bunun bir sonucu olarak, kendi sorunlarımızı veya ele aldığımız konuları kabul görmüş bilimsel yöntemlerle uluslararası bilimsel platformlara taşıyamıyoruz. Bu kapsamda akademik teşvik ödeneği sisteminin sadeleştirilmesi, yararlanma süreçlerinin kolaylaştırılması ve niceliği değil, niteliği önemseyen bir anlayışla yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine de inanıyorum.

6. Diğer ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye yükseköğretimde kaliteyi arttırmak için diğer ülkelerden farklı olarak neler yapıyor/yapmalı?

Yükseköğretim sistemlerindeki eğilimler kurumlar için rekabeti artırırken bir yandan da kurumlar arasındaki sınırları ortadan kaldırmıştır. Bu ise yükseköğretim kurumlarını daha şeffaf ve kalite odaklı olmaya yöneltmiştir. Uluslararası yükseköğretim sistemleriyle bütünleşik olan Türk yükseköğretim sistemi aynı eğilimler etkisinde benzer gelişmeler yaşamaktadır. Ulusal düzeyde özellikle 2001 yılında başlayan Bologna Süreci uygulamaları Türkiye’de yükseköğretimin kalite güvencesi alanında son birkaç yılda ciddi gelişmeler elde etmesini sağlamıştır. Bu gelişmelerden en önemlisi; yükseköğretim sistemini düzenleyen ve yönlendiren önemli kurumlardan biri olarak kurulan Yükseköğretim Kalite Kurulu’dur.

YÖKAK’ın yürüttüğü çalışmaların çerçevesinin uluslararası kalite çalışmaları ile uyumlu olması gerekiyor. Bu bağlamda kapsayıcı bir çerçeve oluşturulması ve ortak bir kalite güvencesi anlayışının benimsenmesi için Avrupa Standartları ve Yönergeleri (ASY/ESG) tanımlanmıştır. ESG paydaşları Avrupa Yükseköğrenim Alanı içerisinde ve sınır ötesi iş birliğinde ulusal ve kurumsal kalite güvencesi sistemlerinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Kalite güvence süreçleriyle, özellikle dış kalite güvencesi ile bağlantılı olmak, Avrupa yükseköğrenim sistemlerine kaliteyi ortaya koyma ve şeffaflığı arttırma olanağı verir. Böylelikle karşılıklı güven, yeterlilikler, programlar ve diğer çıktıların daha iyi tanınmasına yardımcı olur. Kalite güvencesi sağlanmış yeterlilikler sunan yükseköğretim kurumlarına ait diplomalar ulusal ve uluslararası görünürlüğü somut belgeler haline gelir.

Kuruluşundan itibaren uluslararası kalite güvence sistemlerini, metodolojilerini ve modellerini inceleyen YÖKAK, uluslararası emsalleri ile uyumlu, aynı zamanda Türk yükseköğretim sisteminin yerel şartlarına özgün bir yaklaşım benimsemiştir.  2022 yılı itibarıyla; Avrupa Kalite Ajansları Birliğine (ENQA), Dünya Kalite Ajansları Birliğine (INQAAHE), ABD’deki Uluslararası Kalite Ajansları Grubuna (CHEA-CIQG), Asya Pasifik Kalite Ağı (APQN) ve İslam Ülkeleri Kalite Ajansları Birliğine (IQA) tam üye olarak dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamıştır.  Avrupa Yükseköğretim Alanına tam entegre bir kalite güvencesi sağlamak adına Avrupa Kalite Güvencesi Kayıt Ajansına (EQAR) kayıt çalışmaları tüm hızıyla sürmektedir. Bu kazanım ile Türkiye’de YÖKAK’ın yürüttüğü dış değerlendirme süreçlerinden başarı ile geçen iç ve dış kalite güvencesini sağlayan yükseköğretim kurumlarının programlarının tanınırlığı ciddi anlamda artacaktır.

Dış değerlendirme ve program akreditasyonu üzerine odaklanan birçok Avrupa ülkesinden farklı olarak 2020-21 yıllarından itibaren kullanılmaya başlanan Kurumsal Akreditasyon Programıyla, yükseköğretim kurumları bir bütün olarak değerlendirilmekte ve her yükseköğretim kurumunun bir kalite ajansı gibi kendi kendini değerlendiren sürdürülebilir bir kültürel yapıya sahip olması hedeflenmektedir.  

Dış değerlendirme ve program akreditasyonu üzerine odaklanan birçok Avrupa ülkesinden farklı olarak 2020-21 yıllarından itibaren kullanılmaya başlanan Kurumsal Akreditasyon Programıyla, yükseköğretim kurumları bir bütün olarak değerlendirilmekte ve her yükseköğretim kurumunun bir kalite ajansı gibi kendi kendini değerlendiren sürdürülebilir bir kültürel yapıya sahip olması hedeflenmektedir.  

7. Covid-19 salgını, tüm dünyada yükseköğretimde de eğitim ve öğretim faaliyetlerinin seyrini değiştirdi. Bu süreçte yükseköğretimde yaşanan gelişmeler kalite güvencesini düşürdü mü? Düşürdüyse bunun telafisi için neler yapılması gerekir?

Yükseköğretim kurumları Covid-19 salgınıyla birlikte hayata geçirdikleri uzaktan/karma eğitim uygulamalarıyla; öğrenme-öğretme araçları, öğretim yöntem ve yetkinlikleri, ölçme ve değerlendirme, sınav güvenliği gibi birçok kavramı yeniden tanımlamak zorunda kalmıştır. Bu konuda en dikkat çekici husus bu uygulamaların bu süreç ile keşfedilmemiş olmakla birlikte ilk kez kitlesel boyutlarda kullanılmış olmasıdır.  Uzaktan eğitimi örgün eğitimin görece zayıf bir alternatifi olmaktan öteye taşımak; uzaktan süreçleri örgün eğitime denk, hatta etkileşim gibi açılardan daha verimli hale getirebilmek bugün tüm dünyanın olduğu gibi Türk yükseköğretim sisteminin de sorunudur.

Süreç boyunca YÖKAK, Uzaktan Eğitimde Kalite Güvencesi Ölçütleri ve Değerlendirme Rehberi yayımlayarak kurumlarımıza rehberlik etmiştir.  Yine geçtiğimiz yıl yayımlanan Yükseköğretim Kurumları 2020 Yılı Uzaktan Eğitimde Kalite Güvencesi Durum Raporu ile bu dönüşüme dair bulgular incelenmiştir. Normalleşmeye doğru gidilen şu günlerde yükseköğretim kurumlarımızın bu yeni araçları örgün eğitimlerine belli ölçülerde entegre etmeye başladığını gözlemliyoruz. Bu konuda yükseköğretim kurumlarımızın bu önemli sınavı ‘geliştirilmeye açık yönleri olmakla birlikte’ başardığını söylememiz mümkün.

8. Türkiye’deki akademik yayın nicelik ve niteliğini arttırmak için YÖKAK’ın bir çalışması var mı? YÖKAK bu konuda ne tür çalışmalar gerçekleştirebilir?

YÖKAK’ın ana faaliyetlerinde referans doküman olarak kullanılan kurumsal dış değerlendirme ve akreditasyon ölçütlerinde Araştırma ve Geliştirme başlığı ana ölçütlerden birisi olarak tanımlanmaktadır. Bu ölçüt çerçevesinde yükseköğretim kurumlarının araştırma süreçlerinin yönetimi ve araştırma kaynakları, araştırma yetkinliği, iş birlikleri ve destekler ve araştırma performansı olgunluk düzeyleri değerlendirilmektedir. Tüm ölçütlerimizde olduğu gibi bu parametreler PUKÖ döngüsünde kurumun içten ve dıştan değerlendirilmesini sağlamakta ve iyileştirme çalışmalarına ışık tutmaktadır. 

YÖKAK, yıllara göre kendi ilerlemelerini ve diğer kurumların ilerlemelerini takip etmelerini kolaylaştıracak Kurum Gösterge Raporları ve Gösterge Değerleri Raporları gibi birçok araçla yükseköğretim kurumlarına akademik yayın performansını izleme ve karşılaştırma olanağı sunmaktadır. Önümüzdeki süreçte yükseköğretimde kalite yaklaşımında iyi örneklerin görünürlüğünü arttıracak çalışmalar, çalıştay, panel ve bilimsel etkinliklerle kurumlarımıza yol gösteriyor olacağız.

9. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda baraj puanının kaldırılmasının yükseköğretimin kalitesini ne yönde etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Yükseköğretimde nicel büyüme doygunluğuna ulaşılan bir süreci geride bırakıyoruz. Nitel büyüme ise gelişmeye açık, yol almamız gereken önemli bir konu. Yurtdışından farklı olarak merkezi yerleştirme yapan bir ülke olması nedeniyle Türkiye’de yükseköğretim kurumlarımızda öğrenci kabulüne ilişkin girdi kontrolü sağlanmasında önemli kontrol noktalarından birisi Yükseköğretim Kurumları Sınavıdır.

Yükseköğretim Kurulu’nun bu bağlamda daha önce kapasite sınırlılığına mütekabil olarak benimsediği, tüm adaylara standart bir baraj uygulama ihtiyacı, yükseköğretimde erişim ve altyapı ihtiyaçlarının karşılanmasında gerçekleştirilen önemli ilerlemeler sonucu artık ortadan kalkmıştır. Bu enstrüman yerine ulusal kalkınma stratejisinde ihtiyaç duyulan alanlara özgü baraj uygulamasının daha etkin kullanılacağını değerlendiriyorum.

Şahsen baraj uygulamalarının tek başına kaliteyi yükselten ya da azaltan bir kriter olarak görülmesinin doğru olmadığını değerlendiriyorum. Yükseköğretim kurumlarımızda bazı iki yıllık programları dolu iken dört yıllık olanının boş kalması da atıl kapasiteye yol açmaktadır. İki yıllık bir programda eğitim görecek öğrencilerimizin bir kısmının dört yıllık bir programda daha donanımlı bir akademik kadro tarafından eğitim-öğretimden geçirilmesine de imkan sağlayacaktır. Bu yeni sistemi değerlendirirken üniversite öncesi eğitimin niteliğinin artırılmasına yönelik gayretlerin sürdürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yükseköğretim kurumlarımızın bölümün gerektirdiği eğitim-öğretim için gerekli olan bilgi birikimi için intibak programları geliştirebilmesine de imkan sağlamak ve bu konuda yasal altyapıyı da oluşturmak faydalı olacaktır.

Şahsen baraj uygulamalarının tek başına kaliteyi yükselten ya da azaltan bir kriter olarak görülmesinin doğru olmadığını değerlendiriyorum. Yükseköğretim kurumlarımızda bazı iki yıllık programları dolu iken dört yıllık olanının boş kalması da atıl kapasiteye yol açmaktadır. İki yıllık bir programda eğitim görecek öğrencilerimizin bir kısmının dört yıllık bir programda daha donanımlı bir akademik kadro tarafından eğitim-öğretimden geçirilmesine de imkan sağlayacaktır.

Yükseköğretimde bütüncül bir kalite güvencesi, kalite güvencesi sağlanmış bir ortaöğretim, kalite güvencesi sağlanmış kapsam geçerliliğine sahip bir ölçme ve yerleştirme sistemi, kurumsal kalite güvencesi sağlanmış yükseköğretim kurumları ve akredite programları içeren sorumlu paydaşların bir araya gelmesi sayesinde mümkündür.

0 yorum

Diğer Yazılar