Giriş
Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile birlikte tüm dünyayı etkisi altına alan felaketler yaşanmaya başlamıştır. Küresel ısınma ile meydana gelen kuraklık ve bunun sonucunda meydana gelen kıtlık, yine küresel ısınmanın etkisiyle buzulların erimesi ve bunun sonucunda deniz seviyesinin yükselmesi ile toprakların sular altında kalması gibi zincirleme gerçekleşen olaylar, insan hayatını tehdit etmeye başlamıştır. Tüm dünyayı tehdit eder hale gelen bu çevresel ve iklime bağlı gelişen felaketler neticesinde uluslararası bir mücadele gerekli hale gelmiştir.
İklim değişikliğiyle uluslararası boyutta mücadele için ilk icraat Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)’dir. Sözleşmeye imza atan devletler, her yıl Taraflar Konferansı’nda bir araya gelerek iklim değişikliği ile mücadele için iş birliği üzerine görüşmeler gerçekleştirme kararı almışlardır. Bu doğrultuda 1997 yılında Kyoto’da gerçekleşen Taraflar Konferansı’nda Kyoto Protokolü’nü imzalayan devletler, iklim değişikliğine neden olan karbon salımını azaltma taahhüdünde bulunmuştur.
Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde yer alan küresel emisyonların 1990 düzeyinde sabit tutulması vaadinin ötesinde yalnızca sanayileşmiş ülkelerden 2008-2012 yılları arasında 1990 yılının karbon emisyonlarına göre toplam %5’e ulaşan bir azaltımda bulunma taahhüdüne yer vermiştir. (Şahin, 2017, s. 41) Ancak belirlenmiş olan bu hedef, sıcaklık artışı dikkate alınarak belirlenmemiştir. 2015 yılında 21. Taraflar Konferansı’nda Kyoto Protokolü’nün aksine Paris Anlaşması’nda net bir sıcaklık artış sınırı hedefi koyulmuş ve bu hedef belirli bir karbon bütçesine göre belirlenmiştir.
İklim Değişikliği ve Küresel Isınmayla Mücadelede Paris Anlaşması
2015’te imzalanan Paris Anlaşması, iklim değişikliği ile mücadelede Kyoto Protokolü ve BMİDÇS’nin ötesine geçerek şimdiye kadarki en bağlayıcı uluslararası anlaşma olmuştur. Küresel karbon emisyonlarının %99,75’inden mesul olan 195 devlet tarafından imzalanmıştır (Pınarcıoğlu, 2018, s. 218).
Paris Anlaşması, Kyoto Protokolünden farklı olarak sıcaklık artışında bir sınır hedeflemiş ve küresel ısınmanın sanayi öncesi sıcaklık seviyesine kıyasla 2°C’ye ulaşmamasını hatta 1,5°C’de sabit kalmasını amaçlamıştır. Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü’nün aksine yalnızca gelişmiş ülkelerin değil gelişmekte olan ülkelerin de farklılaştırılmış sorumlulukları olduğunu beyan etmiştir. Her ülke ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar üzerinden kendi Ulusal Katkı Beyanları’nı (Nationally Determined Contribution) ilan edip buna göre bir emisyon planlaması yapma kararı almıştır. Ayrıca Paris Anlaşması’nın öngördüğü 1,5°C hedefini gerçekleştirmek ve net sıfır emisyona ulaşmak için ülkelerden hedef belirlenmesi istenmiştir. (Climate Action Tracker, 2021)
Anlaşmaya göre, tarihsel sorumlulukları göz önüne alındığında sanayileşmesini ve kalkınmasını tamamlamış ve fakat küresel ısınmaya sebebiyet veren gelişmiş ülkelerin, karbon salınımını azaltma çalışmalarına öncülük etmesi gerekmektedir.
Şekil 1. Dünyadaki bölgelerden kümülatif karbon emisyonu
Kaynak: Our World in Data, 2020.
Paris Anlaşması; azaltım, uyum, kayıp ve zarar, finans, teknoloji transferi, şeffaflık, kapasite geliştirme gibi aşamalara odaklanmış ve anlaşmanın etkili olması için birtakım düzenlemeler ortaya koymuştur (Pınarcıoğlu, 2018, s. 218).
Türkiye ve Paris Anlaşması
Türkiye 1992 Rio Zirvesinden beri sorumluluk alma konusunda farklı eklerde, farklı sınıflandırmalarda ve farklı ligde bulunmasından ötürü sorun yaşamış ve bunun sonucunda da karbon emisyonu azaltımında uluslararası müzakerelerden ve anlaşmalardan devamlı olarak uzak durmak mecburiyetinde kalmıştır. Türkiye hem EK-1 hem de EK-2 listesine dahil iken 2001 yılında EK-2 listesinden çıkartılmış ancak sonrasında EK-1 listesinde olmaya devam etmiştir. Buna ek olarak Türkiye, Kopenhag Zirvesi’nde ve sonraki iklim müzakerelerinde her zaman tarafsız kalmış ve yükümlülük altına girmek istememiştir. Türkiye’nin bu tutumu iklim değişikliğiyle mücadelede uzlaşmaz olduğu algısına neden olmuş ve Türkiye’nin eleştirilmesine sebep olmuştur. Ancak Türkiye, iklim müzakerelerinde temel argüman olarak OECD ülkesi olmasına rağmen tarihsel sorumluluğunun ve kişi başına düşen karbondioksit emisyonu oranının diğer OECD ülkelerine kıyasla çok daha düşük olduğunu belirterek gelişmekte olan bir ülke olduğunu vurgulamıştır. Bundan ötürü Türkiye’den gelişmiş ülkeler gibi sera gazı emisyonunda ciddi bir azaltım beklenmesinin adil bir yaklaşım olmadığını belirtmiştir (Karakaya ve Sofuoğlu, 2015).
Şekil 2. Küresel Kümülatif Karbon Emisyonu (1751-2020)
Kaynak: Our World in Data, 2021.
Şekil 2 incelendiğinde 2017 yılına kadar Türkiye’nin tarihsel süreçte kümülatif olarak CO2 emisyonlarının, dünyadaki toplam kümülatif CO2 emisyonları içerisindeki payının %0.6 olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla grafiğin geneline baktığımız zaman ABD’nin dünyadaki karbon emisyonuna oranı %25, Avrupa Birliği’nin (EU-28) %22, Çin’in %12.7, Rusya’nın %6 ve Hindistan’ın %3’tür. Avrupa Birliği’ni tek bir devlet gibi düşündüğümüz zaman bu beş devletin karbon emisyonu, dünyadaki karbon emisyonuna oranı %68.7’dir. Bu durum nedeniyle Türkiye de toplam emisyon oranı bu kadar düşükken herhangi bir yükümlülüğün altına girmek istememiştir.
Şekil 3. Dünyada ve Türkiye’de Kişi Başına Düşen CO2 Emisyonlarının Tarihsel Gelişimi (1960-2018)
Kaynak: CO2 emissions (metric tons per capita) – Turkey, World, 2020.
Yukarıda grafikteki verilere göre Türkiye’nin kişi başına düşen karbon emisyonları 1960-2010 yılları arasında dünyada kişi başına düşen karbon emisyonu ortalamasından düşüktür. Fakat zamanla bu oran artış göstermiş, özellikle 1990’lı yıllardan sonra hızlanmıştır.
Şekil 4. Toplam Karbon Emisyonu (Milyon Ton CO2)
Kaynak: UNFCCC, 2021.
Yukarıdaki grafikten de anlaşılacağı üzere 2008 yılı sonrasında küresel ekonomik kriz nedeniyle dünyadaki karbon emisyonu oranı ile Türkiye’de gerçekleşen karbon emisyonu oranı birbirine yaklaşmıştır. Ancak 2008 küresel ekonomik krizinin de etkisi geçmeye başladıkça, Türkiye’de kişi başına düşen karbon emisyonu ile dünyada kişi başı karbon emisyonu arasındaki fark yeniden açılmıştır.
Türkiye bu verilere istinaden emisyonlarının düşük olduğunu belirterek müzakerelerde taraf olmak istememiştir. Gelişmekte olan bir ülke olduğu gerekçesiyle ucuz enerjiye gereksinim duyuyor olması ve tarihsel süreçte karbon emisyonunda ciddi bir sorumluluğu olmaması Türkiye’yi yükümlülük alma konusunda isteksizleştirmiştir.
2009’dan sonra gerçekleşen Taraflar Konferansı görüşmelerinde aktif bir tutum takınarak bu görüşünü ifade ederek tartışmaya açmıştır. Bu tartışmalar sonucunda EK1 ve EK2 listeleri gündemden kaldırılmış ve Ulusal Katkı Niyet Beyanları (INDC) sistemi kurulmuştur. Ulusal Katkı Beyanları ile sadece gelişmiş ülkeler değil tüm ülkelere ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar çerçevesinde bir yükümlülük verilmiştir (UNFCCC, 2015). Böylece Türkiye kendi belirttiği katkı beyanı dışında bir karbon azaltımı yapma yükümlülüğünden kurtulmuştur (Karakaya ve Sofuoğlu, 2015).
Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü gibi ülkelerin hedeflerini tek tek belirlemediğinden ve anlaşmayı imzalayan devletler Ulusal Katkı Beyanları ölçüsünde sera gazı sınırlandırmasına gideceğinden, Paris Anlaşması görece esnek bir anlaşma olarak masaya gelmiştir. Türkiye, Paris Anlaşması’nı 2015 yılında imzalamamış olsa da 2016 yılında Ulusal Katkı Beyanı’nda bulunmuştur. Türkiye 2012 yılında 430 milyon ton olan toplam karbon emisyonlarını, 2030 yılına gelindiğinde 929 milyon tonun altında tutma sözü vererek ilk Ulusal Katkı Beyanı’nı açıklamıştır. Ancak Türkiye’nin belirlediği bu karbon emisyonu miktarı halihazırdaki ekonomisinin ulaşamayacağı bir miktar olduğu için eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır. Zira Türkiye, bu hedefi karbon emisyonu için hiçbir faaliyette bulunmadan tutturmuştur. 2018 yılına gelindiğinde Türkiye’nin karbon emisyonu miktarı 506 milyon tona ancak ulaşmıştır. Karbon emisyonu ve yeşil ekonomiye geçiş için ciddi bir planlama içinde olmayan ve iklim değişikliğiyle mücadele noktasında politikaları oldukça zayıf bulunan Türkiye, Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat imzalamasının ardından birtakım çekinceler edinmiştir. Bunların başında Avrupa Birliği’nin bu mutabakat kapsamında 2050’de karbon nötr olmayı hedeflemesi gelmektedir. Avrupa Birliği, bu yeşil dönüşümü yalnız kendi sınırları içinde değil, ticaret partnerleriyle de gerçekleştirmek istediği için; ticaret yaptığı ülkelerin mallarını kendi sınırlarından geçirirken şayet bu malların üretiminde temiz teknolojiler kullanılmadıysa ayrıca karbon vergisi alacağını açıklamıştır.
Türkiye’nin yeşil dönüşümünü gerçekleştirebilmesi için Paris Anlaşması’nı onaylayarak gereken bütçeyi yeşil dönüşüm finansmanından karşılayabilme ihtimali mevcuttur. Türkiye tüm bunların bilincinde olarak 6 Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nı imzalayıp meclisten geçirmiştir. Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzaladıktan sonra akabinde gerçekleşen 26. Taraflar Konferansı’na katılarak Glasgow’da gerçekleşen görüşmelerde, Paris Anlaşması kapsamında 2053 yılında karbon nötr bir ülke olacağı taahhüdünde bulunmuştur.
Sonuç
Türkiye Paris Anlaşması’nı imzalayarak yeşil dönüşüm için ihtiyaç duyduğu fonu, 28 Eylül’de Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD)’nın 500 milyon Euro’nun üzerinde kaynak sağlayacağı “Yeşil Ekonomi Finansman Programı” projesinden karşılayacağını duyurmuştur (Görgülü, 2021).
Hem gelecek fonun hem de Paris Anlaşması kapsamında bildirilen Ulusal Katkı Beyanı ve 2053 Karbon-Nötr olma hedefinin gerçekleşmesi için somut bir plan hazırlanması gerekmektedir. Türkiye’nin hala karbon-nötr olmak için izleyeceği bir plan kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Ancak Paris Anlaşması’nın imzalanmasından kaynaklanan ve ulusal katkı beyanlarının getirdiği birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu yükümlülükleri yerine getirmek için kamusal ve sektörel sorumluluklar kısa, orta ve uzun vadeli şekilde planlanabilir. Ulusal Katkı Beyanı kapsamındaki yükümlülükleri yerine getirebilmek için aşağıdaki önerilerle bir planlama oluşturulabilir. (CAT Climate Target Update Tracker, 2021)
Öneriler
Kısa Vadeli Öneriler:
- Sürdürülebilir, temiz ve yeşil kalkınma ile ekonomik büyümenin sağlanması için kısa, orta ve uzun vadeli planlama yapılmalı ve yeşil dönüşüm için geçiş sürecinden olumsuz etkilenecek olan sektörler için bir plan oluşturulması hedeflenmelidir (Nuroğlu, 2021).
- Temiz kaynaklardan üretimde kullanmak için enerji elde edilerek karbon salımı azaltılmalıdır. Temiz kaynaklardan üretilen enerji yalnızca evlerde değil, üretim sektörlerinde de kullanılmalıdır.
- Yeşil dönüşüm için gerekli altyapının kurulması, üretim süreçlerinin karbon-nötr üretime hazırlanması ve geçişi konusunda Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında Yeşil İklim Fonu’na bir an önce başvurması gerekmektedir.
- İhracatın %40’ını gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği karbon vergisi getirmeden, üretilen ve ihraç edilen her ürünün karbon ayak izi Avrupa Birliği ürünleri ile entegre olmalıdır.
- Ulusal Katkı Beyanı’nın yenilenmesi ve beş yıllık raporların detaylı ve düzenli tutulması gerekmektedir.
- Merkezi yönetimin, yerel yönetimlerle birlikte çalışarak her bölge için farklı bir iklim değişikliği ile mücadele planı çizmesi ve karbon-nötr olma planını tasarlaması gerekmektedir.
- Karbon nötr çalışmalarında bulunan firmalara, sivil toplum kuruluşlarına ve diğer oluşumlara sertifika alma programları geliştirilmeli ve teşvikler uygulanmalıdır.
- Fosil yakıta dayalı teknolojilerde dönüşüme gidilmeli, termik santrallerin ne zaman kapanacağına dair kesin bir takvim ortaya konmalıdır.
- Yeşil dönüşüm tam anlamıyla uygulanana kadar adım adım karbon azaltımı sağlanmalı ve fabrika bacalarındaki filtrelerin denetlenmesi, atık yönetimindeki denetim, akarsu ve denizlerin kirliliği ile mücadele, denizlerdeki müsilajın temizlenmesi, çöp ithalatının yasaklanması ve denetlenmesi, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının tarımda kullanılmasının önüne geçilmesi, dere yataklarının yapılaşmaya kapatılması, madenler ve otoyolların ormansızlaşmaya sebep vermesinin önüne geçilmesi gibi iklim değişikliği ile mücadele adımları atılmadan uyuma geçiş yapmanın herhangi bir anlamı olmayacaktır (Görgülü, 2021).
- Organik atıklar yerel yönetimler tarafından mahallelerde belirli alanlarda toplanmalı ve geri dönüştürülerek çeşitli şekillerde kullanılmak üzere kompost haline getirilmelidir.
- Kamu spotlarıyla, okullarda ve iş yerlerinde eğitimler ile kişilerin su kullanımında verimlilik arttırılarak kişi başına su kullanımının azaltılması gerekmektedir.
Orta Vadeli Öneriler:
- Anlaşmanın toplum tarafından benimsenmeden başarılı bir şekilde uygulanması çok zordur. Bundan dolayı farkındalık çalışmaları ve anlaşmanın getirilerinin detaylarıyla kamuoyuna anlatılması gerekmektedir. Yeşil dönüşüme geçiş sürecinin adil olmasına ve kimsenin arkada bırakılmamasına önem gösterilmelidir.
- Yeşil dönüşüme geçildiğinde istihdamda ortaya çıkacak kayıpların yeni iş alanlarıyla telafi edilmesi beklenirken bir taraftan da var olan iş gücünün yeşil uyum için yeniden eğitilmesi ve uygun kabiliyetler edinmesinin sağlanması da politika yapıcılar tarafından planlanmalıdır.
- Temiz kaynak kullanımının yanında su kaynaklarının korunması ve atık su arıtma tesislerinden tedarik edilen suyun ileri teknolojilerle arıtılıp tarım için sulama amaçlı kullanılmasının sağlanması gerekmektedir.
- TOGG örneğindeki gibi elektrikli araç sektörüne yatırım yapılarak karbon emisyonunun ulaşım sektöründe azaltılması gerekmektedir.
Uzun Vadeli Öneriler:
- Paris Anlaşması’nın imzalanmasıyla yeşil dönüşümün gerçekleşmesi için en fazla enerji kaynağı olarak kullanılan kömür üretimine ve kullanımına son verilmesi gerekmektedir.
- Rüzgâr, güneş ve yeşil hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilerek yeşil enerjiye geçilmeli ve buna paralel enerji verimliği de artırılmalıdır.
- Ulaşım sektöründe hava ve karayolu yerine demiryolu, toplu taşıma ve bisikletin öne çıkarılması gerekmektedir.
- Bireysel ulaşım araçları yerine toplu taşıma araçlarının kullanımı teşvik edilmelidir.
- Atıklardan elde edilen gazlar enerjiye dönüştürülerek kamu hizmetlerinde ücretsiz şekilde sağlanmalıdır.
KAYNAKÇA
CAT Climate Target Update Tracker. (2021, 12 Kasım). 22 Aralık, 2021 tarihinde Climate Action Tracker: https://climateactiontracker.org/climate-target-update-tracker/ adresinden alındı.
CO2 emissions (metric tons per capita) – Turkey, World. (2020). 15 Aralık, 2021 tarihinde The World Bank Data: https://data.worldbank.org/indicator/EN.ATM.CO2E.PC?locations=TR-1W adresinden alındı.
CO2 Emissions. (2020). 15 Kasım, 2021 tarihinde Our World in Data: https://ourworldindata.org/co2-emissions adresinden alındı.
Country evaluations as of November 2021. (Kasım 2021). 20 Aralık , 2021 tarihinde Climate Action Tracker: https://climateactiontracker.org/global/cat-net-zero-target-evaluations/ adresinden alındı.
Cumulative CO₂ emissions, 2020. (2021) 15 Kasım, 2021 tarihinde Our World in Data: https://ourworldindata.org/grapher/cumulative-co-emissions adresinden alındı.
Görgülü, E. (2021, 6 Ekim). Paris İklim Anlaşması’nda şimdi gözler uygulamada. Erişim Adresi: https://t24.com.tr/haber/paris-iklim-anlasmasi-nda-simdi-gozler-uygulamada,983590
Karakaya, E. ve Sofuoğlu, E. (2015), İklim Değişikliği Müzakerelerine Bir Bakış: 2015 Paris İklim Zirvesi, International Symposium On Eurasia Energy Issiues. İzmir.
Nuroğlu, E. (2021, 25 Kasım). Paris Anlaşması, iklim değişikliği ve Yeşil Mutabakat üçgeni. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/paris-anlasmasi-iklim-degisikligi-ve-yesil-mutabakat-ucgeni/2430304
Pınarcıoğlu, N. Ş. (2018). İklim değişikliği müzakerelerinde gelinen nokta: Paris Anlaşması ve sonrası. Turkish Studies Current Debates in Social Sciences, 13(23), 211-224.
Milletlerarası Andlaşma, Paris Anlaşması, (2021, 7 Ekim) Resmi Gazete (Sayı: 21621 (Mükerrer)). Erişim Adresi: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/10/20211007M1-1.pdf
UNEP (2016). The Emissions Gap Report 2016. United Nations Environment Programme (UNEP), Nairobi.
UNFCCC (2015), INDCs as communicated by Parties. Erişim Adresi: http://www4.unfccc.int/submissions/indc/Submission%20Pages/submissions.aspx
UNFCCC, (2021). Turkey First NDC. Erişim Adresi: https://www4.unfccc.int/sites/ndcstaging/PublishedDocuments/Turkey%20First/The_INDC_of_TURKEY_v.15.19.30.pdf
Who has contributed most to global CO2 emissions? (30 Nisan, 2020) 15 Kasım, 2021 tarihinde Our World in Data: https://ourworldindata.org/contributed-most-global-co2 adresinden alındı.