Yeni dijital teknolojilerin yaygınlaşması çelişkili duygular uyandırmakta: Bir yandan zayıflayan verimlilik artışını canlandıracağına dair umutlar; diğer yanda ise işçilerin, özellikle de düşük vasıflı ve daha eğitimsiz olanların yerini alacağına ve daha büyük eşitsizliklere yol açacağına dair korkular. Bu makale, teknolojik değişimin Arap ülkeleri üzerindeki muhtemel etkisine ve ülkelerin nasıl önlemler almaları gerektiğine değinecektir.
Dijital teknolojilerin yaygınlaşması, on yıldan fazla süredir durgunlaşan üretimin artacağına dair umutlar uyandırdı. Ancak bu umutlara iş gücünün, özellikle de düşük vasıflı işçilerin yerinden olacağı ve dolayısıyla halihazırda birçok ülkenin sorunu olan gelir eşitsizliğinin daha da kötüleşmesine yol açacağı korkuları eşlik etmektedir (Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı, 2018; UNDESA, 2020). Frey and Osborne (2017) “dijital bir devrimin” gelişinin ilk habercilerindendi. Onları McKinsey Global Institute (2017), Berg vd. (2018), Muro vd.(2019), Susskind (2019), Acemoglu ve Restrepo (2020, 2021) ve daha niceleri takip etti.
Araştırma ve tahminlerin odağı her ne kadar Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği (OECD) ülkeleri olsa da, Uluslararası Çalışma Örgütü, Dünya Bankası (Beylis, 2021) ve diğerler kuruluşlar tarafından açıklanan raporlar, potansiyel yararlarına değinmekle birlikte, özellikle de Covid-19 salgının başlangıcından beri ivme kazanan dijital teknolojiye geçişin sanayi ve hizmet sektörlerinde birçok işin elenmesine yol açacağına dair uyarmaktadır (Yusuf, 2021; Chernoff & Warman, 2021).
İş kollarında öngörülen bu yer değişimlerinin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değil. Araştırmalar henüz ne gelişmiş ne de gelişmekte olan ülkelerde kayda değer bir iş erozyonu ortaya koymuş değil. İş kollarında yer değişimleri olduğu doğru; ancak öngörülenden çok daha az düzeyde gerçekleşti. Ancak birkaç gelişmiş ülkede, teknoloji, küreselleşme, endüstriyel yoğunlaşma ve bazı diğer faktörlerin bileşimlerinin etkisiyle eşitsizlik arttı ve işgücünün GSYİH’deki payı dünya çapında küçülme yaşadı.
İyimserler, elektrik gibi daha önceki “genel amaçlı teknolojilerin” gecikmeli de olsa yaptığı üzere, dijitalleşmenin de nihayetinde verimlilik artışını canlandıracağına ve yeni mesleklerin peydahlanıp yüksek ücretli birçok iş imkanı yaratacağına inanmaktalar. Ancak arzulanan bu sonucun gerçekleşmesi garanti değil ve ülkelerin bir yandan uygun dijital teknolojilerden yararlanmaya erkenden başlarken, diğer yanda da vaat ettikleri yararı sağladıklarından emin olmak adına belirli tedbirler almaları gerekmekte.
Üretimin durgunluğunu koruması işgücünün yerini alan teknolojik değişimlerin giderek daha fazla gelir kayıplarına yol açması durumunda, gelişmekte olan birçok ülke düşük verimlilik artışı tuzağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır, çünkü eşitsizlik üretim kıtlığının büyümeyi engelleyen yönlerini daha da şiddetlendirebilmektedir (OECD, 2014; Dabla-Norris vd., 2015).
Zayıf nüfusu ele geçiren yoksulluk ve güvencesizlik, verimlilikteki ve GSYİH’deki yavaş artış, sosyal güvenlik ağındaki adaletsizlik ve kamu hizmetlerinin kalitesizliği sebebiyle artışa geçtikçe, eşitsizlik birçok Arap ülkesindeki siyasetçilerin ve araştırmacıların dikkatini çekmeye başladı. Nesiller arası hareketlilik zayıflamakta ve sayıları artmakta olan yoksul kesimlerdekileri bireylerin başvurabileceği iş imkanları azalmakta (Yousef vd., 2020).
Salgın, belirsizlik yaratarak daha üretken endüstrilere yapılan yatırımları azaltabilir ve yeniden tahsisi kısıtlayabilir. Umutlar, dijital teknolojinin yaygınlaşmasının üretkenliği arttırması ve hatta gelir eşitsizliklerini azaltması yönünde olsa da bu, makroekonomik, eğitim ve işgücü piyasası politikalarının eşgüdümlü bir şekilde uygulanmasına bağlı (Dünya Bankası, 2021). Orta Doğu’yla ilgili bir McKinsey raporuna (2016) göre, bu bölge dijital teknolojinin potansiyelinden faydalanarak GSYİH’nin yaklaşık %4’ünü ekleyebilir.
22 Arap ülkesinin heterojenliği göz önünde bulundurulacak olursa, dijital teknolojinin yaygınlaşması ve bunun eşitsizliğe ilişkin potansiyel sonuçları büyük oranda çeşitlilik göstermektedir. Bu ülkelerin teknoloji kullanımı iki gösterge (internet ve mobil cihazlar) kullanılarak karşılaştırıldığında, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin açık ara farkla lider olduğu ve bunu Mısır, Ürdün, Fas, Tunus ve Cezayir gibi sanayileşen orta-gelirli ülkelerin izlediği görülmekte.
Aralarında Somali, Sudan, Moritanya, Cibuti ve Komorlar’ın da bulunduğu düşük-gelirli ve ‘sıkıntılı’ ülkeler barajı zar zor geçmekte ve bu ülkelerin dijital ekonomiye katılımı uzak bir gelecekte olacak gibi görünmekte (bkz. Şekil 1 ve 2).
Dijitalleşme, beşeri ve fiziksel sermaye ithalatında somutlaşan teknolojinin de yardımıyla Körfez ülkelerinde ilerlemekte. Malezya benzeri orta-üst Güneydoğu Asya ekonomilerinin ulaştığı seviyelere Umman’ın da aralarında bulunduğu diğer ülkeler henüz yaklaşamamakta. Ve bütün Arap ülkeleri, bilişim ve iletişim teknolojileri tedariğinde ve inovasyonda geride kalmış durumda (OECD, 2017).
Kaynak: Dünya Bankası, https://data.worldbank.org/indicator/IT.CEL.SETS.P2?locations=KW-DZ-LB-EG-SD-JO-TN (2021)
Kaynak: https://data.worldbank.org/indicator/IT.CEL.SETS.P2?locations=KW-DZ-LB-EG-SD-JO-TN (2021)
Dijital teknoloji henüz Arap bölgesindeki gelir dağılımının temel belirleyicilerinden biri haline gelmedi. Makineleşme Arap ülkelerindeki emek-yoğun montaj ve işleme faaliyetlerinde işçileri henüz yerinden etmemiş olsa da giysi, gıda ürünleri ve ayakkabı gibi ürünlerin üretiminde kullanılan otomatik ekipmanın arttığı şüphe götürmez bir gerçek. Petro-kimyasal ve metal endüstrileri zaten başından beri yüksek oranda otomatikti.
Arap ülkelerinde büyük bir istihdam kaynağı olan kamu sektörü, bazı Körfez ülkelerinde ulusal iş gücünün yüzde 20’siyle yüzde 90’ından fazlasına kadarını zapt edebilmektedir. Dijital teknolojinin benimsenmesinin kamu sektörü istihdamında bir kesintiye yol açmadığı görülmekte. Körfez ülkelerinde teknolojinin yaygın bir şekilde kullanıldığına dair çok sayıda kanıt bulunmakta (Gibi katsayısı ile ölçülen gelir dağılımı neredeyse yirmi yıldır sabit durmakta). Ancak işgücü ve toplam faktör verimliliğindeki eğilimler, kullanım yaygınlığının ve derinliğinin henüz erken bir aşamada olduğunu göstermekte.
Arap ülkelerinin Küresel İnovasyon Endeksi ve Ağa Hazırlık Endeksi’ndeki sıralamalarının 2011 ve 2017 yılları arasında düşmesi teknolojiyi özümsemede yavaş ilerleme kaydettiklerini göstermektedir.
Bir çalışmaya göre, ‘Orta Doğu halkının yalnızca %6’sı dijitalleşmiş akıllı hükümetler tarafından yönetilmekte… Bölgedeki ülkeler, genç yenilikçi şirketlerin risk sermayesi finansmanına erişiminin kısıtlı olması ve dijital kariyer ve endüstrilerde istihdam edilen işgücünün payının düşük olması sebebiyle dijitalleşme sürecinin çok gerisinde kalmaktalar’ (Mostafa, 2019). Bohsali vd. (2017) de %5.4 oranındaki ve daha da büyüme vaat eden Avrupa Birliği rakamları karşısında KİK işgücünün %2’den azının dijital işlerde çalıştığını ortaya koymuştur.
Dijital teknolojilerinin nüfuzunun artması kaçınılmazdır. Daha çok üretim faaliyeti ve hizmet otomatikleştirildikçe, orta sınıfın çöküşü de dahil olmak üzere sanayileşmiş ekonomileri zaten kuşatmış olan baskılar yüzeye çıkacaktır. Eğer teknolojik değişim, işgücünün yerini alan ve beceri odaklı olan mevcut yörüngesinde kalmaya devam ederse, çoğu düşük ücretli mesleklerde çalışan lise veya daha düşük eğitimli işçiler, bu değişimin bütün yükünü sırtlanan kesim olacaktır.
Ancak o zamana dek, yapay zeka ve diğer dijital teknolojiler öyle bir noktaya gelmiş olacaktır ki, sanayi ve hizmet sektörlerindeki yalnızca rutin faaliyetleri değil, ayrıca insanlar tarafından yerine getirilen daha yüksek bilişsel ve bilişsel olmayan fonksiyonları da otomatikleştirmek mümkün olacaktır.
Geriye insan yaratıcılığı, el becerisi, sosyal beceriler, empati ve karar verme kapasitesi gerektiren işler ve makinelerin yerine getirecek donanıma sahip olmadığı manuel işler kalacaktır. Ancak, gerek mevcut mesleklerde gerekse yenilerinde yüksek prestijli ve yüksek ücretli kaç iş olacağı muammadır. Muamma olan başka bir şey ise, dijitalleşen bir dünyada Arap ülkelerindeki iş fırsatlarının muhtemel profilleridir.
İşçiler zaten dolmuş olan kamu sektörü ya da yeni meslekler tarafından, gerekli becerilere sahip olmadıkları için işe alınmazlarsa, işsizlik, maaş baskısı ve eşitsizlik artabilir. Arap ülkelerinin heterojenliği, bu ülkelerin hükümetlerinin yerel koşullara ve kaynaklara dayalı politikalarını özelleştirmek zorunda kalacakları anlamına geliyor.
Ancak üretimi arttırmak, istihdam yaratmak, eşitsizliği kontrol altına almak ve yoksulluğu en aza indirmek için hepsinin aşağıdaki dört maddenin bileşimi bir politika izlemesi gerekecek:
- Öncelikle, büyümeyi teşvik edici diğer adımlara ek olarak, ellerindeki tüm araçları kullanarak ilerde talep görecek becerilerin edinilmesini sağlama yönündeki çabalarını katlayabilirler.
- İkinci olarak, daha az işgücünün yerini alacak olan teknolojileri, aşırı makineleşmeden caydırarak ve sermaye-yoğun üretim teknikleri için teşvik sağlayan sübvansiyonlardan uzak durarak desteklemek.
- Üçüncü olarak, insan gücünü tamamlayan ve üretkenliğini arttıran geleceği parlak firmalara daha fazla risk sermayesi sağlayarak, genç girişimcilik faaliyetlerini destekleyen politikalar izlemek.
- Dördüncüsü ise, yoksulluk sınırının altına düşme riski taşıyan herkesin vergi ve transfer mekanizmaları aracılığıyla temel bir gelir elde etmesinin güvence altına alınması. Evrensel temel gelir (ETG) – hedeflenmiş olsun ya da olmasın – yeniden tahsis için gerekli mali kapasiteye ve siyasi desteğe sahip hükümetler için bir seçenek olabilir.
Editör Notu: Bu yazı https://theforum.erf.org.eg/2021/10/24/digital-technology-inequality-impact-arab-countries/ adresinden alınmıştır. Çeviri: Süeda Kafa