Salgın döneminde zorunlu izolasyon tedbirleri kapsamında bireylerin hayatlarını devam ettirmek için dijital ortamları kullanmak zorunda kalması, her zamankinden daha hızlı ve derin bir dijital dönüşümün meydana gelmesini sağladı. Süreç içerisinde neredeyse tüm ülkeler ve sektörler dijitalleşmeyi deneyimlemek zorunda kaldı. Bu süreç sonrasında dijitalleşmenin bireylerin günlük aktivitelerini daha kolaylaştırdığını fark eden kurumlar, toplumsal ihtiyaçlara uyumlu olarak hizmetlerini bireylerin daha etkin ve aktif kullanabileceği şekilde çevrim içi ortamlarda sunmaya başladı.
Türkiye’nin Durumu
Türkiye’nin dijitalleşme serüveninde pozisyonu, fırsatları, kurumsal ve insani kapasitesi de bu yeni dönemin gereklilikleri doğrultusunda yeniden gündeme geldi. TÜBİSAD’ın 2020’de yayımladığı Türkiye’nin Dijitalleşme Dönüşüm Endeksi’ne göre, salgın döneminde Türkiye’nin dijitalleşme performansı önceki yıllara göre gelişti. Ancak yeni dijital çağın tam olarak yakalanabilmesi için dijitalleşme hızının artırılması, dijital becerilerin kazandırılması ve dijital ekonominin dönüştürülmesi gerekmektedir. Endeks verilerine göre hiçbir ülkenin veya sektörün bu dijital dönüşümün dışında kalabileceği mümkün görülmemektedir. Dönüşümün dışında kalan ülkeler, sektörler, kurumlar veya bireyler çağı takip edemeyecek ve yeni sistem içerisinde yer bulamayacaklardır. Türkiye’nin de bu yeni çağın içerisinde stratejik olarak önemli bir yer bulabilmesi için dijital dönüşüm talebini iyi analiz etmesi, sektörleri ve kurumları hem halihazırdaki hizmetlerini devam ettirmeleri hem de dönüşüm sürecine öncülük etmeleri için yönlendirmesi ve desteklemesi gerekmektedir.
“Türkiye’nin de bu yeni çağın içerisinde stratejik olarak önemli bir yer bulabilmesi için dijital dönüşüm talebini iyi analiz etmesi, sektörleri ve kurumları hem halihazırdaki hizmetlerini devam ettirmeleri hem de dönüşüm sürecine öncülük etmeleri için yönlendirmesi ve desteklemesi gerekmektedir.”
Dijital dönüşüme uyum sağlayamayan kurumların hayatta kalamayacağı, bireylerin ise insan kaynağı içerisinde yer alamayacağı aşikardır. Çünkü geleneksel üretim sistemi içerisinde ihtiyaç duyulan birey sayısı azalmış, üretimin şekli değişmiştir. Artık yüksek katma değer üretmek için dijital araçlar kullanılması gerekmektedir.
Salgında Eğitim Deneyiminin Kazanımları
Dijital çağın gerekliliklerine ayak uydurmak ve sektörel kapasiteyi artırmak eğitim sektörü için de geçerlidir. Türkiye, salgın döneminde deneyimlediği acil uzaktan eğitim ile, okul öncesinden doktoraya ve hatta yetişkin eğitimine kadar her düzeyde uzaktan eğitimi bir şekilde sürdürdü. Ancak salgın sonrası dönemde elde edilen kazanımların katma değere dönüştürülmesi kritik bir sorun olarak tartışılmalıdır. Eğitim bütün bileşenleriyle etkin bir sistem olarak işlevsel olabilir. Bu sisteme, salgın ile dijitalleşme de temel bir unsur olarak eklenmiş durumdadır. Bununla beraber henüz bu yeni bileşenle sistemin diğer unsurlarının uyumunun ve sinerjisinin yakalanabildiğini söylemek zordur.
Eğitim Sisteminin Yeni Bileşeni: Dijitalleşme
Bu süreçte ilk akla gelen öğretmenlerin dijital yeterlilikleri olsa da mesele bu kadar yüzeysel ele alınamayacak kadar karmaşıktır. Dijital çağın eğitim ortamları, müfredatları, öğrenme-öğretme yöntemleri, kademelendirme gereklilikleri, geçişleri, çıktıları ve ölçme-değerlendirme süreçleri gibi hemen bütün bileşenlerinin yeniden düşünülmesi ve sistemin makul bir sürede revizyona tabi tutulması gerektiği açıktır.
Dijitalleşmenin temel bir bileşen olması, eğitim sisteminin yönetim ve organizasyonunu da yeniden düşünmeyi gerektirmektedir. Özellikle yöneticilik becerileri, yönetim süreçleri ve elbette büyük verinin analizi ve öğrenme analitiği sistemlerinin, yönetimin ayrılmaz parçaları olarak planlı bir transformasyon süreciyle sisteme entegre edilmesi gereklidir.
Sistemin dönüşümünde üzerinde en çok durulması gereken detaylardan biri de öğrenme-öğretme süreçlerinin yeniden düzenlenmesi konusudur. Bu kapsamda beceri edindirme sorunu salgın döneminde olduğu gibi yeni çağın da en sıcak gündemi olacaktır. Dijital çağda beceri eğitimi konusu; sınıf içi davranışlardan kalem tutmaya, sosyal ilişkilerden sanat ve spor yeterliklerine, mesleki becerilerden kapsayıcı eğitime kadar geniş bir yelpazede ele alınması gereken bir konudur.
“Dijital çağda beceri eğitimi konusu; sınıf içi davranışlardan kalem tutmaya, sosyal ilişkilerden sanat ve spor yeterliklerine, mesleki becerilerden kapsayıcı eğitime kadar geniş bir yelpazede ele alınması gereken bir konudur.”
Dijital çağda beceri edindirmenin yöntemleri, araçları, süreçleri her eğitimcinin ve eğitim paydaşının kafasında olan ancak henüz yeteri kadar yüksek sesle ifade edilmeyen bir soru(n) olarak durmaktadır. Şimdilik en kolay cevabımız, “Uzaktan eğitim olabilir ama yüz yüze, göz göze eğitimin yerini hiçbir şey tutmaz” şeklindedir. Bu önerme bir noktaya kadar doğru olsa da esasen dijital çağda beceri edindirme konusuna yeteri kadar açık, somut, uygulanabilir ve sürdürülebilir cevaplarımızın olmadığının bir göstergesidir. Acaba dil ediniminden sosyalleşmeye, duygusal gelişimden kas gelişimine, mesleki eğitimden uzmanlaşmaya, yetişkin eğitiminden sanat eğitimine beceri edindirme ihtiyacının olduğu alanlarda teknoloji ve dijitalleşme bize hangi imkanları sunmaktadır? Bu imkanların farkında mıyız? Kullanabiliyor muyuz? Hangi yeni araç, gereç, yöntem ve süreçlere gereksinim duyuyoruz, duyacağız? Mevcut insan, kurum, donanım ve imkanlarımızın bu yeni gereksinim doğrultusunda dönüştürmek için nasıl bir plan, strateji ve süreç yönetimine ihtiyacımız var?
Dijital Çağda Mesleki Eğitim
Bütün bu sorgulama ve arayışın en can alıcı yansıması mesleki eğitimde tezahür etmektedir. Mesleki becerilerin öneminin herkes farkında ve farklı becerilere sahip bireylerin üretime katılması gerekliliğini kimse inkâr etmiyor. Mesleki beceri eğitimi, dijital araçlar hayatımızda ne kadar yer alırsa alsın, mutlaka gereklidir. Ne var ki bu becerilerin öğretimi günümüz şartlarına göre güncellenmelidir.
Türkiye Bilişim Vakfı’nın 2021 yılında yayımladığı Dijitalleşme Yolunda Türkiye raporunda eğitimin ve eğitimcilerin belli bir seviyede dijital dönüşüm yetkinliklerine sahip olmasının diğer tüm alanlardan daha önemli olduğu dile getirilmiştir. Ancak salgın sürecindeki aksamalarda da görüldüğü gibi şu an eğitim sektörü, dijital dönüşüm serüvenini plansız ve aksayarak yürütmektedir. Bu kapsamda bakıldığında eğitim paydaşlarına yalnızca dijital okur-yazarlık yetkinlikleri kazandırarak bu dönüşümün sağlanamayacağı aşikardır.
Eğitim sistemi içerisinde dijital bir ekosistemin oluşturulabilmesi ve bunun çağın gerekliliklerine ayak uydurabilmek için fırsat oluşturabilmesi için ilkokuldan yükseköğretime kadar tüm eğitim kurumlarında başta öğrenme ortamları olmak üzere öğretimin bütün bileşenleri dijital çağın gerekliliklerine göre düzenlenmeli, müfredat içerikleri dijital eğitim ortamlarına uygun olarak yeniden tasarlanmalıdır.
Dijital Çağda Beceri Eğitimi Konferansı
Covid-19 sonrası dönemin en can alıcı konusu olan dijital çağda beceri eğitimi sorunsalı, yukarıda sıralanan gerekçelerle ve yine yukarıda sıralanan sorulara yanıt bulmak amacıyla düzenlendi. Karar alıcılar, uygulamacılar, iş dünyası, sivil toplum, eğitim kurumları ve araştırmacıların katıldığı çok yönlü perspektiflere açık konferansta, dijital çağda beceri eğitimi konusu etraflıca ele alındı. Ne var ki henüz dijital transformasyon ve bunun gerektirdiği dijital yeterlikler konusunda farkındalık düzeyinde bir gelişme kaydedilmiş olsa da Türkiye’de bürokrasi, eğitim ve akademinin dijital çağda beceri eğitimi nasıl olmalıdır sorusuna dair açık bir cevabı olmadığı görülmektedir.