Editör Notu: Bu yazı, İLKE Vakfı Youtube kanalında yayına başlayan Halit Bekiroğlu ile Sivil Toplum programının ikinci bölümündeki konuşmaların bir kısmının derlenmesi ile oluşturulmuştur
Günümüzde birçok psikoloğun, gönüllülük faaliyetlerini “insanoğlunu rahatlatan bir eylem” olarak tanımladığını görüyoruz. Çünkü gönüllülük insanı rahatlatır, kendisine ve topluma dair farkındalığını artırır. Kişinin kendisinden bir şey vermesi onu huzura kavuşturur. İnsanın içsel olarak bu hisse ihtiyacı vardır.
Modern yaşam biçimlerinin dayattığı bireyselliğin bir sonucu olarak her şeyin bize ait olmasını, bir yönüyle “özelleşmesini” istiyoruz fark etmeden. Tüketim alışkanlıklarından insan ilişkilerine kadar, yaklaşımlarımız bireyselleştikçe verme duygusu ve gönüllülük hissi azalmaya başlıyor. Bu azaldıkça da huzursuzluk büyüyor.
İnsan belki kimseyle iletişim kurmadan mutlu görünüyor, her şeyi tam sanıyor ama bireysel yaşam biçimi onu ve orta ve uzun vadede huzursuz birine dönüştürüyor. Gönüllülük faaliyetleri bu huzursuzluktan kurtulmak için de son derece önemli.
Öte yandan verme hissi sadece manevi açıdan karşılık vermiyor. Bazen farkında olmuyoruz ama bir şeyler verirken kaybetmiş değil, kazanmış oluyoruz. An itibariyle verirken bir şeyimiz eksilse de zaman içinde bunun karşılığını görüyoruz. Komşumuza, akrabamıza, arkadaşımıza veya hiç tanımadığımız birine yaptığımız iyilik mutlaka bize dönüyor. Şüphesiz hiç kimse “Şimdi bir vereyim, yarın iki gelir” diyerek vermez. Fakat vermek, bizim kültürümüzde her zaman bereket ile ifade edilir.
Verme duygusunu geliştirmek, bizi daha huzurlu hissettirecek ve ortaya çıkan dayanışma hali bizi her açıdan daha iyi bir noktaya getirecektir. Gönüllü yapılan bir eğitim faaliyeti, bazen Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığından daha iyi bir etki oluşturabiliyor. Hemen hemen her alanda bunun örnekleri var fakat çok görünür olmadığı için kıymeti bilinmiyor. Sivil toplum gösteriş odaklı olmadığı için bu çalışmaların değeri henüz tam olarak anlaşılmış değil.
Son dönemlerde hayırseverliğin bir kavram olarak her kesim tarafından ciddiyetle ele alındığını görüyoruz. Bu konuda üniversiteler de çalışmalar yapıyor. Tüm bu çalışmaları geliştirmemiz ve gönüllülüğü yaygınlaştırmamız lazım. Hayırseverliğin en sembolik yeri de sivil toplum kuruluşlarıdır. Dolayısıyla sivil toplumun gönüllülük etkisi büyüdükçe dünya daha iyi bir yer haline gelecektir.