Salgın boyunca EBA üzerinden sürdürülen eğitim süreci belki bir provaydı. Bu süreçten çok önce eğitimin ileride online olabileceğini öngörmüş biri olarak bu prova sürecini değerlendirdiğimde birçok dezavantajının yanı sıra fırsatın da önümüze düştüğünü müşahede ettim.
Mesela EBA’da ders anlatan öğretmenlerin seçilmiş ve üst seviye isimler olması, düşük profilli bir öğretmene duçar olan öğrenciler için bir şanstı. Sonrasında sistem kuruldu ve öğrenciler kendi hocalarından online ders almaya başladılar. Bunun da en güzel yanı, normalde sınıfta kaytaran, savsaklayan ya da eğitim kurgusunun dışına çıkan, fikir empoze eden hocaların, derslerin kayıt altına alınma ihtimalinden dolayı ciddi ve müfredata uygun performanslar sergilemeleriydi. Dersin huzurunu bozacak haylaz öğrencilerin online ortamda bu şansları zayıfladı, bu da diğer öğrenciler için iyi bir haberdi.
Ancak ne olursa olsun, örgün eğitimin yaygın eğitime çok ağır basan yanları var. Öğretmeni vasıfsız olsa bile öğrencinin öğretmeniyle yüz yüze diyaloglardan çok istifade ettiğini biliyoruz. Üstelik eğitim sadece bilgi aktarımı değil, görgü ve kültürel aktarım, disiplin ve ahlâki performansları düzenleyen çok boyutlu bir kurum. Online eğitimde bu bileşenlerin çok zayıfladığını gözlemledik. İç disiplini yüksek ve konsantrasyon problemi yaşamayan öğrenciler, online eğitimde çok kayıp yaşamasalar da dikkat dağınıklığından mustarip öğrenciler için durum çok iç açıcı değildi. Onlar da bizim çocuklarımız ve örgün eğitimde öğretmenlerin bu çocuklarla ilgilenme şansları tabii ki daha yüksek.
“Eğitim sadece bilgi aktarımı değil, görgü ve kültürel aktarım, disiplin ve ahlâki performansları düzenleyen çok boyutlu bir kurum.”
Eşim öğretmen olduğundan, bir öğretmen olarak online eğitime bakışını sordum. Öğretmenler için keyifli bir süreç olmadığını, ev ve okul ayrımının kalmamasının kendilerini zorladığını söyledi. Ayrıca sınıf hâkimiyetinde zorlandıklarını da ekledi.
Kızım güzel sanatlar öğrencisi ve uygulamalı atölye derslerine evden devam etti. Ağır yağlı boya kokusunun bütün evi sarması bir yana kışın sağlıksız hava solumak gibi dertlerle de yüzleştik. Muhtemelen müzik eğitimi alan çocukların da ev içi gürültü gibi dertleri olmuştur.
Çocukların okula gitmesi, pek çok ebeveyn için ev ya da iş ortamında kafa rahatlığı sağlar. Bu dönemde de özellikle çalışan annelerin gerilim ve çaresizlik içerisinde kaldığı söylenebilir.
Örgün eğitimin öğrenciye kazandıracağı sosyal yeteneklerin de online eğitimle zayıfladığı muhakkak. Ayrıca öğrenciler için okul her zaman eğlencelidir. Bu açıklarını online muhabbet ya da bilgisayar oyunlarıyla gidermeleri de sağlıklı görünmüyor.
Salgın vesileyle kurulan EBA bir şekilde korunursa, salgın sonrası dönemde çocuklar için destekleyici ders veya özel alanlarda bilgi verilmesi konusunda faydalı olur. Web ortamında da bu tür şeyler var. Ama devletin kontrolünde, doğru ve pedagojik ilkeler eşliğinde verilecek bu ekstra yüklemeler de gençlerimizi geliştirebilir.
Okul birçok yönüyle online eğitimden güçlü. Ama Z kuşağının bu türden bir eğitime çok uzak bir psikolojileri de yok doğrusu. Online eğitim bazı yönleriyle hoşlarına gitse de öğretmen-öğrenci ve öğrenciler arası ilişkilerin devamlılığı konusunda devletimizin ısrarcı olması gerektiğini düşünüyorum.
Editör Notu: Bu yazı daha önce, İLKE Vakfı tarafından hazırlanan “Eğitim İzleme Raporu 2020” raporunda yayımlanmıştır.