12 senelik Benyamin Netanyahu iktidarı 2 Haziran Çarşamba günü aşırı sağ-milliyetçi, merkez sol, liberal ve Arap İslamcı partiler arasında gerçekleşen sürpriz bir koalisyonla devrildi.
2 senede 4 kez seçimlere giden İsrail toplumunda, koalisyon hesapları ve muhtemel hükümet senaryoları çay, kahve sohbetlerinin birinci gündem maddesi oldu. Fazla değil birkaç sene önce 8 partinin ve 4 farklı siyasi eğilimin koalisyonda uzlaşacağı idealize edilse yüksek olasılıkla çok da kayda değer bulunmazdı. Ancak çok büyük bir sürpriz olmazsa bu koalisyon haftaya ya da en kötü ihtimalle 2 hafta sonra iş başı yapacak. Son dönem İsrail siyasetindeki olasılıklara dalıp döngüye girmemek adına bu yazımızda mezkûr koalisyonun anatomisini ve bizce altı çizilmesi gereken noktaları ele almaya çalışacağız.
Seçim barajının % 3.25 olduğu İsrail’de, çoğulcu demokrasi methiyeleri seçim dönemlerinde genel olarak yerini bıkkın serzenişlere bırakmaktadır. Koalisyon görüşmelerinde de yerine getirilmeyen sözler, birbirinin nazıyla oynama veya köprüleri atma gibi birçok gelişme olağan kabul edilmektedir. Nihayetinde partilerin ideolojik bagajlarını bir kenara bırakıp uzlaşmaya vardıkları koalisyon hükümetlerinin İsrail siyasetine yön verdiği görülmektedir. Burada İsrail’in kurucu ilkelerinden veya resmi ideolojiden taviz verilmesini kastetmiyoruz. Aksine Siyonizme selam durmadan, “vaat edilmiş topraklar” üzerindeki “Yahudi Devleti”ne biat etmeden herhangi bir siyasal aktivitenin gerçekleşmesi teklif dahi edilemez.
“Siyonizme selam durmadan, “vaat edilmiş topraklar” üzerindeki “Yahudi Devleti”ne biat etmeden herhangi bir siyasal aktivitenin gerçekleşmesi teklif dahi edilemez.”
Resmi Siyonist ideolojinin bu denli muhkem ama koalisyonların da bir o kadar kırılgan olduğu son dönem İsrail siyasetinde, bir parlamenterin alnının kırışmasına dahi tahammülün olmadığı bir vasatı birlikte müşahede etmekteyiz. Şu günlerde koalisyonu oluşturan 61 milletvekilinin neredeyse teker teker rızalarının alındığı meşakkatli bir süreç işlemektedir. Örneğin, önümüzdeki Pazartesi günü yeni hükümetin kurulma çabaları, dün sabah Yamina Partisi’nden bir milletvekilinin yemin etmeyi reddetmesiyle tıkandı. Bu bile tek başına tüm süreci baltalayıp 5. seçime yol açarak Netanyahu’nun iktidarda kalmasına neden olabilir.
Koalisyon kurmada karşılaşılan tekil sorunlardan biri de İslamcı Ra’am Partisi’nden Saeed Al Harumi’nin Arapların konut inşasını yasallaştırma teklifini koalisyon anlaşmasına yedirmek istemesi. Al Harumi, bu önerinin anlaşmada yer almaması durumunda koalisyon hükümetine imza atmayacağını söyledi. İslamcı bir parlamenterin manevrasıyla süreci tıkaması ihtimali bile koalisyonun ne derece zayıf olduğunu göstermektedir.
Aslında bu tür durumlarda taleplerin ve pazarlıkların olması doğal karşılanmalıdır. Koalisyonu oluşturan iradenin rasyonel tercihlerle hareket etmesi de elbette elzemdir. Yani omlet yapmak istiyorsanız yumurtaları kırmak durumundasınız. Dolayısıyla bu bedelin tüm koalisyona dağıtılması hususundaki ilk uyarı yola çıkmadan yapılmalıydı. Çünkü karşılarına aldıkları figür 25 senedir oportünizmin kalesini temsil etmektedir. Bu bağlamda Netanyahu’nun yeni “değişim hükümetini” sabote etmeye yönelik 2 stratejisinin olduğunu söyleyebiliriz. İlki, sağcı/milliyetçi kanada eve dönün çağrısı yaparak kendi koalisyonunu konsolide etmek. İkincisi ise İslamcı ve Filistinli Ra’am Partisi’nin dahil olduğu bir koalisyonun meşruiyetini sorgulatmak.
Buraya kadar birkaç öngörü ve ihtimal üzerinden gittik. Ama emin olduğumuz bir nokta var ki o da oportünizm ve pragmatizmin İsrail siyasetini esir aldığı. Muhakkak seçim süreçlerini çokça tecrübe etmiş memleketlerde iktidar ihtirası ile spekülasyonlar, manipülasyonlar ve provokasyonlara tevessül edilmiştir. İsrail’in bu hususta diğerlerinden farklılaştığı bir nokta vardır. O da Knesset’te kurulamayan koalisyon yoktur, verilmeyen koltuklar vardır. Bu bağlamda birçok örnekle karşılaşmak mümkün. Dindar ve milliyetçi Naftali Bennett’in, sağcı ve devletçi Netanyahu’yu yüzüstü bırakıp sol ve liberal “Değişim Bloku”na transfer olması, politik çıkarların düşünsel, ideolojik ve hissi sabitelere öncelendiğini ifade etmektedir. Bu ise şimdiden, İsrail sağının sırtında bıçak yarasına dönüşmüş durumdadır. Son birkaç günde İsrail medyadasında sağcı ve dindar Siyonistler “ihanet, Yahudi devletinin sonu, düşmana taviz” değerlendirmelerini sıkça tekrarlamaya başladılar.
Geçtiğimiz senelerde İslamcı lider Mansur Abbas’ı terör destekçisi olmakla suçlayan Bennett’in 2 gün önce bir televizyon programında kendisini tekzip ederek Abbas hakkında “Cesur bir lider, geçmişteki ifadelerim için ondan özür diliyorum. Yeni hükümetimiz, İsrail ile Arap vatandaşları arasındaki yeni bir sayfa açmaya vesile olacaktır.” dedi. Tabii ki Bennett, Mansur Abbas’ın selvi boyuna sevdalı olduğu için bu tekzipleri dile getirmiyor. Hamas ile olası bir sıcak temasta Raam’ın çatışmaya mani olma potansiyeli bile 2023’e kadar Başbakanlık koltuğuna oturacak Bennett için mühim bir kazanım. Hamas, Mansur Abbas’a çok güvenmese de Raam lideri, iletişim kanallarını tesis edebilme istidadına sahiptir.
Naftali Bennett ve İşçi Partisi lideri Merav Michaeli’nin koalisyon şartlarını konuştukları fotoğraf, ülke gündemine olağanüstü bir görüntü olarak düştü. “Bennett gerçekten oportünist bir siyasetçi mi yoksa sorumluluklarını bilen bir lider olarak olgunlaşma dönemine mi girdi?” soruları kamuoyunun zihnini bir süre daha işgal edecek. Ancak her şeye rağmen olumlu bir adım olduğunu belirten yorumlara rastlamak da mümkün.
İsrail’in yeni Başbakanı Bennett’in, selefi Netanyahu’ya kıyasla daha sağ söylemleri benimsediği bilinen bir gerçek. Ancak devrilen Netanyahu hükümeti de, ortaya çıkan yeni hükümetin önemli ölçüde sağındaydı. Merkez sol partilerin teveccüh göstermesi ve koalisyona talip olmasında ikinci noktanın çok daha ağır bastığını belirtmek durumundayız. İsrail sağının oportünist ve çıkar odaklı hamlelerine, sol-sosyalist söylemin de aynı aşkla mukabele ettiğini tespiti yapılabilir. Yeni koalisyon hükümetinin temel gayesi, bir yönetimi devralmak ve hükümete talip olmak değil, Netanyahu tiranlığına son vermekti. Bu motivasyonla gayret eden yeni hükümetin bileşenleri doğal olarak muvaffak oldular. Asıl zor olan ise bundan sonrasını en az hasarla devam ettirmek.
“Yeni koalisyon hükümetinin temel gayesi, bir yönetimi devralmak ve hükümete talip olmak değil, Netanyahu tiranlığına son vermekti.”
Güven ve ilkeden uzak ve siyasi çalımlara alışık olan İsrail toplumu, siyasal istikrara özlem duymaktadır. Haliyle bu hengâmede İsrail siyasetine ayak uydurmak uyanık bir zihin ve çelik gibi sinirleri mecbur kılmaktadır. Ayrıca Yamina lideri Naftali Bennett İsrail’in bir sonraki başbakanı olabilir, ancak gecenin asıl yıldızı ana muhalefet lideri Yair Lapid’dir. Lapid’in çabaları olmadan alternatif bir hükümetin kurulamayacağı hep aşikârdı. 2019’dan beri gözüne kestirdiği Likud hükümetini, oportünizme mahal vermeden ve egosunu bir kenara bırakarak devirmeyi başarmıştır. Birbirlerine sıkılı yumruklarla bakan bir güruhu aynı masa etrafında toplayarak 12 senelik Netanyahu iktidarının düşmesinde aslan payı, ana muhalefet misyonunu sebat ve azimle uygulamaya geçiren Yair Lapid’indir. Sağ ve milliyetçi nobranlıkla uzlaşmaya varmak her kişi işi değildir. Bu anlamda koalisyon istikrarlı bir şekilde devam etmese dahi Lapid’in bu kuşatıcı tavrı ileriki seçimlerde hanesine artı yazdırmasına sebebiyet verebilir.
Çiçeği burnunda hükümetin titizlikle muhafaza etmeye çalıştığı birlikteliğin başka bir oportünizme kurban gitmesi de imkan dahilindedir. Sağ ve milliyetçi siyasetin lordu Benyamin Netanyahu’nun rüşvet ve yolsuzluk davaları ile başının dertte olduğunu bilen Bennett, Netanyahu’nun gözden düşmesi ve hapis cezası alması durumunda İsrail sağının organik liderliğine terfi edecek. Netanyahu’nun devre dışı kaldığı bir müsabakada Bennett ve diğer sağcı lider GideonSaar’ın eli güçlenecektir. Bennett’in sağ siyasetten devşireceği oy kütlesi ile İslamcı, liberal ve sol partilere mecbur kalmadan İsrail sağını tekrar iktidara taşıması bizce kuvvetli bir öngörüdür. Bennett’in siyasal itikadı, devletin hakim paradigmasına mündemiçtir. Bu özgüvenle Mansur Abbas’tan dilediği özrü geri alması şaşırtıcı bir hamle olmaz. Bu günlerde yeni koalisyonun güvercin kanadında görünen Bennett’in şahinleşmesine mani olacak herhangi bir husus görünmemektedir.
Netice itibariyle çoğulcu demokrasi prensibine uygun mozaik tütsülü bir koalisyon hükümetinin kurulması ile İsrail siyasetinin saadet asrına adım attığını söylemek yanlış olmaz. Ancak sürprizlerle dolu bu vasatın 5. seçimlere gebe olmayacağı iddiasının da rasyonel bir karşılığı yoktur. Kanaatimizce bu gelişmeler ışığında dünya kamuoyunun gözü hiç olmadığı kadar Filistin coğrafyasında olacaktır.