Yazının birinci bölümü için tıklayınız.
Neden Türkiye?
Türkiye, 2002 yılından bu yana Afganistan’ın yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için tüm uluslararası çabaların yanındadır. 2002 yılından bu yana Afganistan’a güvenlik, altyapı, sağlık ve eğitim alanlarında bir milyar dolardan fazla yardımda bulunmuştur. Tarihsel olarak, Türkiye Afgan hükümeti ve halkı tarafından dost sayılmaktadır. Türkiye tarafından Afganistan’da kurulan eğitim kurumları Taliban rejimi sırasında işlevselliklerini korumuştur.
Afganistan ve Türkiye, 2 Kasım 2011’de İstanbul’da düzenlenen bir konferansta Asya’nın Kalbi – İstanbul Süreci (HoA-IP) girişimini resmen başlatmıştır. Bu platform diyalog ve bir dizi güven artırıcı önlemler (CBMler) yoluyla Afganistan merkezli bölgesel güvenlik, ekonomik ve politik iş birliğini teşvik etmek içindir.
Son yıllarda Türkiye, yükselen diğer güçleri ve geleneksel bağışçıları karakterize eden, öncelikleri birleştiren, dinamik ve ilgili yeni bir barış inşası aktörü olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin barış inşasına yönelik ikili yaklaşımı, devlet inşası desteğini ve toplum içerisinde barışı kapsamaktadır. Altyapı projelerine ve teknik yardıma, kültürel açıdan hassas katılım eğitim programları ve dini projeler aracılığıyla eşlik etmektedir.
Türkiye’nin coğrafi, siyasi, dini, etnik ve tarihi özellikleri, Türkiye’nin Afgan barış sürecinde aktif ve önemli bir rol oynamaya uygun olduğunun öngörülmesini sağlamıştır.
Türkiye’nin toplantıya ev sahipliği yapmak için makbul ve tarafsız bir üçüncü taraf olarak seçilmesi, Afgan barış sürecinin önemli aktörü olan Ankara ve İslamabad’ın yakın müttefikler olduğu ve son yıllarda askeri ve savunma iş birliklerini güçlendirdikleri göz önüne alındığında ilginçtir.
Türkiye 2006-2007 yıllarında Pakistan ve Afganistan arasındaki gerginlikler sırasında, iki ülke arasındaki gerginliğe aracılık etmede hayati bir rol oynamıştır. Üçlü Ankara Zirvesi süreci Nisan 2007’de başlatılmış ve ardından üçlü zirvelere Türkiye ev sahipliği yapmıştır. Türkiye, iki ülke ile yakın kültürel ilişkilere sahip olmasının yanı sıra, Afganistan’daki ABD liderliğindeki NATO gücünün bir parçasıdır ve son yıllarda bölgedeki bir dizi üst düzey diplomatik etkinliğe ev sahipliği yaparak uluslararası konumunu yükseltmeye çalışmaktadır.
Buna karşın, Afgan taraflar arası müzakerelere ev sahipliği yapması için Türkiye’nin tercih edilmesi, Türkiye’nin Afgan taraflar arası müzakerelerde her iki tarafça, yani Afgan hükümeti ve Taliban tarafından kabul edilebilirliğinden, İran, Çin ve Rusya gibi diğer bölgesel ve küresel aktörlerle istikrarlı bağlara sahip olmasından kaynaklanmaktadır. NATO üyesi ve Müslüman çoğunluğa sahip bir ülke olarak Türkiye, Afganistan’a yardım ve birlikler göndermek açısından önemli bir bağışçı konumundadır ve tüm bu faktörler Türkiye’nin Afgan barış sürecinde tarafsız bir üçüncü taraf olarak ortaya çıkma durumunu fazlasıyla desteklemektedir.
Türkiye’nin bu şekilde ortaya çıkışı, ekonomik gelişimini, bölgesel etkisini, dış politika önceliklerinin yeniden düzenlenişini ve uluslararası güç değişimlerini yansıtmaktadır. Türkiye’nin yalnızca Afgan içi barış görüşmelerine ev sahipliği yapan rolünü tanımlamak ve analiz etmek yerine, Ankara hükümetinin bu görüşmelerdeki arabuluculuk potansiyeli de tanınmalıdır.
Afgan hükümeti ve Taliban arasında herhangi bir ilerleme sağlanmadan önce Afgan taraflar arası barış görüşmeleri çeşitli engellerle karşı karşıya kalmıştır. Demokrasi ve şeriat (İslam hukuku) değerlerini uzlaştırma ikilemiyle karşı karşıya kaldıklarından, Afganistan’da Taliban için net bir beklenti söz konusu değildir. Kalıcı ateşkes ve ileride nasıl bir siyasi yol haritası çizileceği konularında ise hala kilitlenmeler yaşanmaktadır. Biden’in 1 Mayıs 2021 tarihine kadar Afganistan’dan uluslararası birliklerin çekilmesinde olası bir gecikme olabileceğini duyurması, şiddet ve güç paylaşımı konularındaki artış ve Afganistan’ın ilerideki siyasi yol haritası hala çıkmazda olan mevzulardır. BM, AB, İİT gibi uluslararası kuruluşların ve diğer bölgesel ve uluslararası kuruluşların Afgan barış sürecindeki sınırlı rolü, barışın uygulanmasını ve sürdürülmesini zorlaştırmaktadır.
Afgan barış sürecinin bu karmaşık dinamiği içinde Türkiye, Afgan taraflar arası görüşmelere ev sahipliği yapacaktır. Türkiye, yakın geçmişte İsrail-Filistin ihtilafında, Irak’taki mezhep meselelerinde ve Astana sürecinde açıkça görüldüğü gibi, arabuluculuk rolüne büyük önem atfetmiştir.
Batı ülkeleriyle nispeten daha iyi ilişkileri olan Türkiye, aynı zamanda proaktif bir Müslüman ülke olduğu için Müslüman dünyası tarafından da kabul görmektedir.
Afgan taraflar arası barış görüşmelerine Ankara’nın ev sahipliği yapması, Washington’un Türkiye’yle ilişkisini yeniden değerlendirmesini sağlaması ve Türkiye’nin küresel meselelerdeki önemini hatırlatması açısından önemlidir.
Türk dış politikasının son on yılı, uluslararası çatışmaların çözümünde üçüncü taraf rolünü hevesle üstlenen Türkiye’nin uluslararası girişimleri göz önüne alındığında, Türkiye’nin tarihinde başarılı bir bölüm olarak kabul edilebilir. Afganistan çatışması en uzun süren ve sürünmecede kalmış ihtilaflardan biridir. Çatışmanın çözümü zaman, sabır ve kırılgan barış sürecini sabote edebilecek bozucu etkenlerin uzak tutulmasını gerektirecektir. Neticede, Afgan taraflar arası görüşmeler Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası güç olarak rolünü pekiştirmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır.